• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

44Meryem Suresi 9-10





Hatalı Çevrilen Ayetler

Meryem Suresi 9-10





Doğru Çeviri:
9.Allah dedi ki: “Öyledir! Rabbin buyurdu ki, ‘o, Bana kolaydır. Bundan önce de Ben seni, sen hiçbir şey değilken oluşturmuştum.’”
10.Zekeriyyâ, “Rabbim! Bana bir alâmet ver” dedi. Allah, “Senin alâmetin, sapasağlam olduğun hâlde, üç gece insanlarla konuşmamandır” buyurdu.



9.Allah dedi ki: “Öyledir! Rabbin buyurdu ki, ‘o, Bana kolaydır. Bundan önce de Ben seni, sen hiçbir şey değilken oluşturmuştum.’”

Bu âyette Rabbimiz, kendisine verilen müjdeye sanki biraz şüphe duyduğunu belirtir bir heyecanla yaklaşan Zekeriyya peygambere, yine merhametle karşılık vermektedir.


ÂYETİN CÜMLE YAPISI
Âyette geçen “Rabbin buyurdu ki …” ifadesi, bu ifadenin Allah’tan başka biri tarafından söylendiği izlenimini uyandırmaktadır. Nitekim birçok mealde bu ifadenin başına bir parantez açılıp “Melek”, “Cebrail” gibi eklemeler yapılmıştır. Hâlbuki bir azamet ve ciddiyet ifadesi olan bu sözleri Allah söylemiştir. Bu tür ifadelere Kur’an’da çokça rastlanmaktadır (Nahl/102, Bakara/97). 


Özellikle belirtmek gerekir ki, bu ifade tarzı insanlar arasında da cari bir uygulamadır. Bazı durumlarda hükümdarlar da bu tür hitaplar kullanarak hem kendi azametlerini hissettirir hem de hitap ettikleri kimseleri onurlandırmış olurlar. Şöyle ki: Halktan biri, büyük bir vaatte bulunan hükümdarın vaat ettiği şeye kendisini lâyık görmeyerek “O kim, ben kim?” diye şaşkınlık ve umutsuzluk gösterdiğinde, hükümdar da hem vaadine inandırmak hem de ahdini yerine getiren biri olduğunu göstermek için o kişiye “Senin hükümdarın böyle istiyor!” şeklinde cevap verir. Böylece hem o kişinin yapılan vaade kendini lâyık görmesini sağlamış, hem de kendisinin verdiği söze bağlı bir hükümdar olduğunu göstermiş olur. Âyetteki “Rabbin buyurdu ki …” ifadesi de böyle bir ifadedir.


Rabbimiz bu âyetteki sözleri ile “fail-i mutlak”, “kadir-i mutlak” ve “halik-ı mutlak” olduğunu, yani dilediği zaman, dilediğini dilediği gibi yaratacağını beyan etmektedir. Yaşlı bir adam ile kısır bir kadından çocuk meydana getirmenin O’nun için kolay bir şey olduğunu bildiren bu beyan, aynı zamanda O’nun bir bakireden babasız çocuk meydana getireceğine de işaret etmektedir.



10.Zekeriyyâ, “Rabbim! Bana bir alâmet ver” dedi. Allah, “Senin alâmetin, sapasağlam olduğun hâlde, üç gece insanlarla konuşmamandır” buyurdu.


Burada, Zekeriyya peygamberin bir âyet/alâmet talebinde bulunduğu ve bu talebinin kabul edildiği görülmektedir. Yüce Allah’ın bildirdiğine göre, buâyet, sapasağlam olmasına rağmen Zekeriyya peygamberin üç gece dilini tutması, konuşmaması, Allah’ı çok düşünmesi ve O’nu noksan sıfatlardan arındırması” görevidir.. Zekeriyya peygamberin bu talebinden Âl-i Imran suresinde de bahsedilmektedir:

41.Zekeriyyâ: “Rabbim! Benim için bir alâmet/gösterge kıl” dedi. Allah: “Senin alâmetin/ âyetin, işaretle hariç, insanlara üç gün, konuşmamandır. Ve Rabbini çok an, her zaman noksan sıfatlardan arındır”  (Âl-i Imran/ 41)


Zekeriyya peygamberin buradaki âyet talebi, tatminsizliği ve o anda Allah’ı iyi takdir edememesindendir. Bizzat Rabbi ona“Ey Zekeriyyâ! Şüphesiz Biz, sana bir delikanlıyı – o'nun ismi Yahyâ'dır-müjdeliyoruz. Bundan önce o'na hiçbir adaş yapmadık” demiş olmasına rağmen o, “Rabbim! Karım kısır, ben de son derece kocamışken benim nasıl bir delikanlım olabilir?” diye karşılık vermiştir. Sonra Allah kendisine “: “Öyledir! Rabbin buyurdu ki, ‘o, Bana kolaydır. Bundan önce de Ben seni, sen hiçbir şey değilken oluşturmuştum.” diye açıklamada bulunmuştur. Buna rağmen Zekeriyya “Rabbim! Bana bir âyet/ alâmet kıl” diye tatminsizliğini sürdürmüştür. 


İşte Rabbimiz bu aşamada Zekeriyya’ya “Meryem/10Senin âyetin/ alâmetin, sapasağlam olduğun hâlde, üç gece insanlarla konuşmamandır/Âl-i Imran/ 41Senin alâmetin/âyetin, işaretle hariç, insanlara üç gün, konuşmamandır. Ve Rabbini çok an, her zaman noksan sıfatlardan arındır” buyurmuştur.


İyi düşünülürse Zekeriyya’ya verilen âyet, herhangi bir mucize değil, Kur’an âyeti gibi bir âyettir. Bu âyetin içeriği, tabiri caizse “içine kapanıp, çenesini tutması ve bu arada Allah’ı çok iyi düşünmesi, Allah’ı iyi tanıması ve noksan sıfatlardan arındırması görevi”dir. Kısacası Zekeriyya’ya herhangi Fizikî mucize verilmemiş, gösterilmemiş, kendisini uyaran ve kendisine yol gösteren âyet nazil olmuştur.


Kur’an’da bazı taleplere istekler doğrultusunda değil olması gerekenle cevap verildiğini görürüz:

Zülkarneyn örneği:

Kehf83.Ve sana iki çağ sahibinden soruyorlar. De ki: “Size ondan, bir hatırlatma/öğüt okuyacağım:…”
Surenin 83- 98. âyetlerden oluşan bu bölümünde birçok esrarı barındıran “Zülkarneyn” konusu gündeme getirilmektedir. “Ve sana Zülkarneyn’den soruyorlar” ifadesinden anlaşıldığına göre, Resulullah’aZülkarneyn ile ilgili bir soru yöneltilmiş ve kendisinden bu konuda bilgi istenmiştir. Rabbimiz ise bu soruyu yöneltenlere ve o topluma,kendilerinin bildiği, sorduğu, öğrenmek istediği Zülkarneyn’i değil de, bambaşka, yepyeni ve yaşayan bir Zülkarneyn’in bilgisini vermiştir.


İnfak örneği:
Bakara/215.Onlar, sana neyi Allah yolunda harcayacaklarını/ neyi nafakalaştıracaklarını soruyorlar. De ki: “Hayırdan/maldan; zamandan, bilgiden verdiğiniz şeyler/ sağladığınız nafakalar, ana-baba, en yakınlar, yetimler, miskinler ve yolda kalmışlar içindir.” Ve hayırdan ne işlerseniz, artık şüphesiz Allah, onu en iyi bilendir.


Âyette, görüldüğü üzere soranlar, “neyi infak edeceklerini” sormuşlar, cevap ise “kime infak edecekleri” yönünde gelmiş ve böylece kendilerine sanki, “Bu yersiz bir sorudur. Malın helâl olması ve verilmesi gereken yerlere verilmiş olması şartıyla ne infâk edersen et” denilmiştir.


Allah, Zekeriyya’ya verdiği âyetle hem onu uyarmış hem de ona çocuğunun nasıl olabileceği konusunda yol göstermiştir. Zekeriyya, Allah’ı çokça düşünürken, çokça noksan sıfatlardan arındırırken; Allah’ın el Cebbar (Onarıcı), el Muslih (Düzeltici) ve eş Şâfî  (Şifa verici) olduğunu hatırlayacak ve eşinin tedavisi için girimde bulunacaktır. İşte bundan sonradır ki Rabbimiz, şöyle buyurmuştur:


“Ve Zekeriyyâ; hani o, Rabbine: “Rabbim! Beni tek başıma bırakma, Sen varislerin en hayırlısısın” diye seslenmişti de Biz, o'nun için karşılık vermiştik. Ve kendisine Yahyâ'yı ihsan ettik. Ve o'nun için eşini düzelttik/doğum yapmaya elverişli hâle getirdik. Şüphesiz onlar hayırlarda yarışıyorlar, umarak ve adam gibi adam olarak Bize yalvarıyorlardı. Ve Bize karşı derin saygı duyuyorlardı.”  (Enbiya/89, 90)


Onbirinci âyetteki “11.Zekeriyyâ, bunun üzerine mihraptan; özel makamından toplumunun karşısına çıkıp onlara, daima/her zaman Allah'ı tüm noksanlıklardan arındırmalarını işaret etti.”ifâdesindende anlaşılıyor ki  Zekeriyya,Rabbini iyice öğrenmiş ve hemen; o suskunluğu döneminde toplumuna da işaretle de olsa öğretmeye gayret göstermiştir.


Dikkat edilirse, konumuz olan âyette “üç gece” olarak bildirilen konuşmama süresi, Âl-i Imran suresinde “gündüzler” denilmek suretiyle “üç gün” olarak belirtilmiştir. Buradan da konuşmamanın üç gün üç gece süreceği anlaşılmaktadır. Çünkü Arap örfünde günler zikredilince, o günler geceleriyle beraber; geceler zikredilince de o geceler günleriyle beraber algılanır.


Zekeriyya’nınâyet beklentisine benzeyen beklentileri İsa As. ile Rasülüllah’ta da görmekteyiz.


Meryem oğlu Îsâ: “Allah'ım, Rabbmiz! Bizim üzerimize, bizim için, öncekilerimiz ve sonrakilerimiz için bir bayram ve Senden bir alâmet/gösterge olarak gökten bir sofra indir. Ve bizi rızıklandır. Ve Sen, rızık verenlerin en hayırlısısın!” dedi. (Mâide/114)


Biz, senin Bizden ne beklemekte olduğunu kesinlikle görüyoruz. Artık seni hoşnut olacağın bir hedefe/stratejiye çevireceğiz. Haydi, yüzünü Mescid-i Harâm'a/dokunulmaz eğitim-öğretim kurumuna çevir; aklın fikrin hep eğitim-öğretimde olsun. Siz de, nerede olursanız olun, yüzünüzü onun tarafına çevirin! Kendilerine Kitap verilmiş olan kimseler de kesinlikle, şüphesiz bu görevin, Rabbinden gelen bir gerçek olduğunu bilirler. Ve Allah, onların yapıp durduklarından habersiz, bilgisiz değildir. (Bakara/144)*




*İşte Kuran, Meryem Suresi






Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim