• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

69Kehf Suresi 17-20




Hatalı Çevrilen Ayetler



Kehf Suresi 17-20





Hatalı Çeviri:

17. (Resûlüm! Orada bulunsaydın) güneşi görürdün: Doğduğu zaman mağaralarının sağına meyleder; batarken de sol taraftan onlara isabet etmeden geçerdi. (Böylece) onlar (güneş ışığından rahatsız olmaksızın) mağaranın bir köşesinde (uyurlardı). İşte bu, Allah'ın âyetlerindendir. Allah kime hidayet ederse, işte o, hakka ulaşmıştır, kimi de hidayetten mahrum ederse artık onu doğruya yöneltecek bir dost bulamazsın.
18. Kendileri uykuda oldukları halde sen onları uyanık sanırdın. Onları sağa sola çevirirdik. Köpekleri de mağaranın girişinde ön ayaklarını uzatmış yatmakta idi. Eğer onların durumlarına muttali olsa idin dönüp onlardan kaçardın ve gördüklerin yüzünden için korku ile dolardı.
19. Böylece biz, aralarında birbirlerine sormaları için onları uyandırdık: İçlerinden biri: «Ne kadar kaldınız?» dedi. (Kimi) «Bir gün ya da günün bir parçası kadar kaldık» dediler; (kimi de) şöyle dediler: «Rabbiniz, kaldığınız müddeti daha iyi bilir. Şimdi siz, içinizden birini şu gümüş paranızla şehre gönderin de, baksın, (şehrin) hangi yiyeceği daha temiz ise size ondan erzak getirsin; ayrıca, nâzik davransın (gizli hareket etsin) ve sakın sizi kimseye sezdirmesin.»
20. «Çünkü onlar eğer size muttali olurlarsa, ya sizi taşlayarak öldürürler veya kendi dinlerine çevirirler ki, o zaman ebediyyen iflah olmazsınız.»





Doğru Çeviri:

17. Ve sen, vahy doğrultusunda araştırma yapıldığında hayırlı bir sonuç alındığını; aksi durumda anlamsız bir iş yapıldığını göreceksin. Kendileri de ondan geniş bir boşluktadırlar. Bu, Allah’ın alâmetlerinden/göstergelerindendir. Allah kime kılavuzluk ettiyse artık o, kılavuzlanan doğru yolu bulmuştur. Allah kimi şaşırttıysa da, artık sen ona yol gösteren bir Yakın Kimseyi asla bulamazsın.
18.Ve sen Ashâb-ı Rakim’i görseydin uyanık sanırdın. Hâlbuki onlar uykudadırlar. Ve Biz onları sağ yana ve sol yana çeviririz. Köpekleri de girişte ön ayaklarını ileri doğru uzatmıştı. Eğer sen onların durumunu iyice bilseydin, kesinlikle, kaçarak onlardan uzaklaşırdın ve onlardan ürpertiyle dolardın.
19,20.Ve böylece kendi aralarında soruşturma yapsınlar diye yazıt ashâbını gönderdik. Onlardan bir sözcü: “Ne kadar durup kaldınız?” dedi. Diğerleri: “Bir gün ya da günün bir parçası kadar kaldık” dediler. Yazıt ashâbından diğerleri: “Ne kadar durduğunuzu, Rabbiniz daha iyi bilir. Şimdi siz birinizi, bu gümüş paranızla şehre gönderin de baksın, hangi yiyecek daha temiz ise, ondan size yiyecek getirsin. Ve çok nazik davransın ve sizi kimseye sezdirmesin. Şüphesiz şehir halkı, sizin üzerinize galip gelirlerse sizi taşlayarak öldürürler veya sizi kendi dinlerine/yaşam tarzlarına döndürürler. O zaman da siz, sonsuz olarak asla kurtuluşa eremezsiniz.”



Bu ayetlerde Kehf Ashabı’nın çalışmaları yer almaktadır. Kehf Ashabı,  uyguladıkları hipnoz yöntemiyle  Rakim Ashabı’nın emaneten taşıdığı yazıtlardaki [bellek hücrelerindeki] geçmişte yaşamış kişiye ait kayıtları deşifre etmektedirler. Böylece hem Kur’an’ın mucizeliği hem de Allah’ın vaadinin hak olduğu ve Kıyamet’te hiç şüphenin olmadığı bilimsel olarak ortaya çıkmaktadır.


Ayetteki “doğduğu zaman güneşi, onların o büyük mağaralarından sağ yana yöneldiğini, battığı zaman da onları sol yandan keser-geçer göreceksin” ifadesi, bu olup bitenlerin Kur’an açısından konumunu belirtmektedir.

Burada konu edilen güneş, yıldız olan Güneş olmayıp mecaz anlamıyla Kur’an’dır. “Şems [Güneş]” sözcüğünün mecaz anlamıyla Kur’an demek olduğunu daha evvel “Şems” suresinde açıklamıştık. Evet, burada olup bitenlerin Kur’an ile sağlaması yapılacak olursa, yani olanlar Kur’an büyüteci altında değerlendirilecek olursa, sağ yöne yöneldiği [tam isabetle, hayırlı bir iş yapıldığı] görülecektir. Yok, Kur’an açısından bakılmazsa, bu kez sol yöne kayıp gidecektir [uğursuz, anlamsız bir olay olarak kalacaktır, çalışmalara yazık olacaktır.] “Sağ” sözcüğünün “uğur”, sol sözcüğünün “uğursuzluk” anlamında kullanıldığını daha evvel “Ashab-ı Meymene ve Ashab-ı Meş’eme” başlığı altında detaylı olarak açıklamıştık.


Rabbimiz, Kur’an’da, ileride afak ve enfüsten Kur’an’ın mucizelerinin ortaya çıkacağını bize daha evvel bildirmişti:
53.Onun hak olduğu ortaya çıkıncaya kadar, hem dış dünyada, hem kendi bünyelerinde alâmetlerimizi/ göstergelerimizi onlara göstereceğiz. Rabbinin şüphesiz her şeye tanık olmuş olması da yetmedi mi?(Fussılet/53)

                                                                                   
Bu konuyla ilgili detay daha evvel Fussılet suresinin tahlilinde verilmişti.


18. ayette, Ashab-ı Rakim’in taşıdığı hücrelerdeki hafıza kodlarının deşifre yöntemi bildirilmektedir. Anlaşıldığı kadarıyla, söz konusu kod çözümü işlemi hipnoz yöntemiyle gerçekleştirilecektir.  Uyutulmuş olmalarına rağmen görenler tarafından uyanık sanılacak olmaları hipnotik bir duruma işaret etmektedir. Uyudukları halde sağa sola hareket etmeleri de bunu göstermektedir.


19. ayetteki “Ve böylece kendi aralarında soruşsunlar diye onları [yazıt ashabını] gönderdik” ifadesi, Rabbimizin Ashab-ı Kehf’e yaptığı yardımı, yani kendilerine çalışacakları, araştırma yapacakları kişileri buldurduğunu ifade etmektedir.


12 ve 19. ayetin orijinalindeki “بعث bease” fiili genellikle “diriltti” diye tercüme edilmiştir. Biz ise aynı fiili her iki ayette de “göndermek” anlamıyla çevirmiş bulunuyoruz. Böylece 12. ayettekine “gönderdik”, 19. ayettekilere ise “gönderdik” ve “gönderiniz” şeklinde anlam verdik. Bunun nedeni, Arapça dilbilgisi kurallarının bu anlamı gerektiriyor olmasıdır. Şöyle ki:

بعث BEASE
Bu sözcük lügatte “tek başına veya birisiyle birlikte göndermek” demektir.[17] Kur’an’a bakıldığında, bu sözcüğün “yeniden diriltme” anlamından çok, “gönderme” anlamında kullanıldığı görülmektedir. Sözcüğün “diriltme” anlamı da aslında “mezardan gönderme” anlamından kaynaklanmaktadır.


Ayrıca Kur’an’da elçi göndermenin “ بعث bease” fiiliyle ifade edildiği birçok ayet vardır. Biz burada “kişi” ve “gurup” gönderme anlamıyla birkaç ayeti örnek vereceğiz:
12.Ve andolsun ki Allah, İsrâîloğulları’nın sağlam sözünü almıştı. Ve Biz, kendilerinden on iki müfettiş/başkan göndermiştik. Ve Allah demişti ki: “Ben, kesinlikle sizinle beraberim. Salâtı ikame eder [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturur, ayakta tutar], zekâtı/verginizi verir, elçilerime iman eder, onları destekler ve Allah’a güzelce ödünç verirseniz, andolsun ki sizden kötülüklerinizi örteceğim ve sizi altından ırmaklar akan cennetlere girdireceğim. İşte sizden her kim de, bundan sonra küfrederse; Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddederse, artık kesinlikle yolun doğrusunu kaybetmiş olur.” (Maide/12)
                                                                                                    
35.Ve eğer karı-kocanın arasının açılmasından korktuysanız, o zaman bir hakem erkeğin yakınlarından, bir hakem de kadının yakınlarından kendilerine gönderin. Bu karı-koca gerçekten barışmak isterlerse, Allah karı-kocanın arasında geçim verir. Şüphesiz Allah, çok iyi bilendir, her şeyin iç yüzünü, gizli taraflarını da iyi bilendir.(Nisa/35)
                                                                                               
65.De ki: “O, üstünüzden ve ayaklarınızın altından azap göndermeye yahut sizi ayrılıkçı gruplara ayırıp kiminizin kiminize hıncını tattırmaya gücü yetendir.” Bak, onlar iyice anlasınlar diye âyetlerimizi nasıl evirip çeviriyoruz/inceden inceye açıklıyoruz.(En’am/65)
                                                                                            
4.Ve Biz İsrâîloğulları’na Kitap’ta/ yazgıda şunu gerçekleştirdik: “Kesinlikle siz, yeryüzünde iki defa kargaşa çıkaracaksınız/ bozguna uğrayacaksınız ve kesinlikle büyük bir yükselişle yükseleceksiniz.” 5.İşte o ikisinden birincisinin zamanı gelince, üzerinize güçlü kuvvetli kullarımızı gönderdik de onlar, evlerin aralarına girip araştırdılar. Ve o, yerine getirilmesi gereken bir vaat idi. 6.Sonra sizi tekrar güçlü kulların üzerine galip kıldık ve size mallarla ve oğullarla yardım ettik. Ve sizi işe yarayanlar açısından daha çok şey sahibi yaptık.(İsra/4, 5)
                                                                                                   
46.Ve eğer çıkışı isteselerdi, kesinlikle çıkış için birtakım hazırlık yaparlardı. Fakat Allah, onların gönderilmelerini hoş görmedi de onları yoldan alıkoydu. –Ve “Oturun oturanlarla beraber!” denildi.– (Tevbe/46)
                                                                                                  
19 ve 20. ayetlerde, taşıdıkları hafıza hücreleri deşifre olanlardan aynı çağda yaşamış iki grubun tespit edildiği ve hipnotize edilmiş bir durumdayken birbirlerine soru yönelterek konuştukları nakledilmektedir.


Bu iki grup Yazıt ashabı, suçluların taşlanarak öldürüldükleri dönemin kayıtlarını taşımaktadırlar. Kendilerinde taşıdıkları geçmiş döneme ait hafıza hücrelerinden dolayı her iki grup da sanki o çağda yaşıyormuş gibi davranmaktadırlar; yani o günkü şartların devam ettiğini sanmaktadırlar.*





*İşte Kuran, Kehf Suresi



Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim