• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

48Neml Suresi 16

Hatalı Çevrilen Ayetler


Neml Suresi 16




Hatalı Çeviri:
16. Süleyman Davud'a vâris oldu ve dedi ki: Ey insanlar! Bize kuş dili öğretildi ve bize her şeyden (nasip) verildi. Doğrusu bu apaçık bir lütuftur.




Doğru Çeviri:
16.Ve Süleymân Dâvûd'a vâris oldu. Ve Süleymân: “Ey insanlar! Bize kuşların mantığı [seslerinden, davranışlarından anlam çıkarma] öğretildi ve bize her şeyden verildi” dedi. –Doğrusu bu apaçık bir armağandır.–


Davud ve Süleyman peygamberlerin “hamd”leri ile başlayan kıssa, 16. ayetin ifadesinden de anlaşılacağı gibi, bundan sonra Süleyman peygamber ağırlıklı olarak devam edecek ve ilerideki ayetlerde Sad suresinde verilen bilgilere ilâveten Süleyman peygambere ait yeni ve çarpıcı bilgiler verilecektir.


SÜLEYMAN PEYGAMBERİN DAVUD PEYGAMBERE MİRASÇILIĞI
15. ayetin delâletiyle anlaşılmaktadır ki, Süleyman peygamberin babası Davud peygambere mirasçılığı mal-mülk mirasçılığı değil, bilgi mirasçılığıdır. Bu, Davud peygamberin bütün bilgi birikimini oğlu Süleyman’a öğrettiği anlamına gelmektedir.


Meselenin daha iyi anlaşılması için Davud peygamberin hayatına ait bazı ayrıntıların bilinmesi gerekmektedir.


DAVUD PEYGAMBER
… İsrail’in ilk kralı Saul’un sarayında yaverlik yaptı. Saul’un oğlu ve vârisi Yonatan’la yakın dostluk kurdu ve Saul’un kızı Mikal’la evlendi. Filistinlilere karşı yapılan savaşlarda üstün yararlıklar göstererek büyük bir ün kazandı. Bu durumu çekemeyen Saul onu öldürmek isteyince, saraydan kaçarak Filistin’in kıyı ovasındaki Güney Yahuda’ya ve Filistin’e gitti; orada büyük bir beceri ve öngörüyle krallığın temelini atmaya koyuldu. …[4]
Davud’un kral olmadan önce yaşamını çok zor şartlarda sürdürdüğüne, Allah’ın izniyle ordusunu en iyi şekilde donatıp yönetmeyi becerdiğine ve uzun savaşçılık yıllarında yaşadığı diğer bazı olaylara Kur’an’da Bakara suresinin 246-252. ayetlerinde ve Tevrat’ın I. ve II. Samuel bölümlerinde değinilmiştir.


Davud’a verilen fazlalıkların anlatıldığı Kur’an ayetleri şunlardır:
10,11.Ve andolsun ki Biz Dâvûd'a tarafımızdan bir fazlalık ve kuşları verdik; “Ey dağlar! Onunla beraber dönün!” Ve o'nun için demiri yumuşattık: Bol bol zırhlar yap ve biçimlemede ölçülendir. –Siz de sâlihi işleyin. Kesinlikle Ben yaptıklarınızı en iyi görenim.–(Sebe’/ 10, 11)

  

17.Sen onların dediklerine sabret ve güçlerin sahibi kulumuz Dâvûd'u hatırla. Şüphesiz o, Rabbine çokça dönendi.
18.Gerçekten Biz, dağlara boyun eğdirdik/yapısal olarak insanların yararına kullanılacak biçimde yarattık. Her zaman kendisiyle birlikte Allah'ı noksanlıklardan arındırırlardı. 19Kuşları da toplu olarak o'na boyun eğdirmiştik/Dâvûd'un ve insanların yararlanacağı biçimde yaratmıştık. Hepsi o'na dönücü idi. 20Biz o'nun mülkünü de pekiştirdik. Ve o'na yasayı ve hakkı bâtıldan ayıran sözü söyleme imkânını verdik.(Sad/ 17–20)


79.Sonra da Biz, onu Süleymân'a hemen iyice kavrattık. Ve hepsine yasa ve bilgi verdik. Dâvûd'la beraber Allah'ı noksan sıfatlardan arındırsınlar diye, dağları ve kuşları buyruk altına aldık/onları insanların yararlanacağı ölçüler içinde yarattık. Ve Biz yapanlarız.(Enbiya/ 79)


Sebe’ suresinin yukarıdaki 10. ayetinde geçen “Ey dağlar!” seslenişi, bize göre Davud’un Tevrat’taki “Mezmurlar” içinde yer alan (94–98. mezmurlar) “Ey dağlar, taşlar, nehirler, ormanlar, kuşlar, ağaçlar! Coşun, tesbih edin. Çünkü O, yeryüzüne geliyor, hükmetmeye geliyor. Dünyaya adaletle ve kavimlere doğrulukla hükmedecek” şeklinde özetlenebilecek ifadesine atıfta bulunmaktadır. Mezmurlar arasında yer alan ve dağlarda yaşarken Davud’un Rabbine yönelik olarak terennüm ettiği bu ilâhîler, övgüler, dualar, yakarışlar Yüce Allah tarafından beğenilmiş olmalı ki, Kur’an’da da bunlara işaret edilmektedir.


Yine aynı ayette geçen “demirin yumuşatılması” eylemi, demirin eritilerek kalıplara dökülmesini ya da ateşte yumuşatılarak çeşitli alet yapımında kullanılmasını ifade etmektedir. Davud’un birçok güçlü düşmanla savaştığı ve bu savaşlarda başarılı olduğu dikkate alındığında, askerlerini günün şartlarına göre en iyi silâh ve teçhizatla donattığı ve bu donanımı da demirin yumuşatılması tekniği ile sağladığı söylenebilir. Ancak ayette zırhın ilk defa Davud tarafından yapılmış olduğuna dair herhangi bir işaret olmadığı gibi, demirin Davud’un elinde mum gibi eridiği ve onu istediği gibi kullandığı yönündeki söylentiler de birer uydurmadan ibarettir.


KUŞ MANTIĞI
“Mantık” “ses” demektir: ancak bu sözcükle genelde “meram ve maksatlar” kastedilir.[5]


Her yaratık türü ise bir ümmettir:
38.Ve yeryüzünde hiçbir irili-ufaklı kıpırdayan canlı ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi önderli topluluklar olmasın. Biz Kitapta hiçbir şeyi noksan/yetersiz bırakmadık. Sonra onlar Rablerine toplanacaklardır. (En’âm/ 38)


Bu duruma göre, her canlı gurubundaki yaratıkların, hayatlarını devam ettirebilmeleri için nasıl kendi türlerine has özellikleri varsa, aynı şekilde bunların kendi aralarında bir anlaşma ve haberleşme dilleri de olmalıdır. Nitekim insanlar uzun zamandan bu yana kedileri, köpekleri, çeşitli kuşları, yunus balıklarını ve diğer hayvanları gözlemleyerek, onların çıkardıkları seslerin, kuyruk hareketlerinin ne anlama geldiği hakkında bazı sonuçlara varmışlardır. Meselâ, yem aramak için eşinen bir horozun. yemi bulduğu zamanki tavukları çağıran sesi ile sabahları herkesi uyandıran ötüş sesinin farklı olduğu tespit edilmiş ve tavukların da yumurtladıklarını farklı bir ses çıkararak bildirdikleri görülmüştür. Ya da bir kedinin acıktığı, su istediği veya hapsedildiği zamanki miyavlama sesi ile çiftleşme anındaki sesinin birbirinden tamamen farklı olduğu gözlenmiştir. Diğer taraftan, farklı yaratıklardaki kuyruk hareketleri değişik anlamlara gelmekte, bugün artık insanlar kuşların, yunus balıklarının, kedi, köpek gibi hayvanların kuyruk hareketlerinden manalar çıkarabilmektedir.


Bu durum göstermektedir ki, yaratıkları iyi gözlemleyen herkes, ses ve kuyruk hareketlerine bakarak onların ihtiyaç ve arzularını anlayabilir, bazı manalar çıkarabilir. İşte bu duruma “o yaratığın mantığını bilmek” demek mümkündür.


Kur’an üzerinde emek vermiş kişilerden Zemahşeri, Keşşaf adlı eserinde bu konu için şöyle demiştir:
Mantık, konuşmak, bir mana ifade etsin ya da etmesin, tek tek kelimeleri ya da cümleleri söylemek, sesle ifade etmektir. Ya’kûb, kitabına, Islahu’l Mantık başlığını koymuştur. Hâlbuki o, o kitabında sadece müfret kelimeleri düzeltmiştir. Araplar şöyle derler: “Güvercin nutketti, seslendi.” Süleyman’ın kuşların diline dair öğrendiği şey ise, kuşların maksat ve gayelerinden bazısını bazısından ayırıp seçmesi, fark etmesidir.[6]


Konumuz olan ayetteki “Bize kuşların mantığı öğretildi” ifadesini bu doğrultuda değerlendirdiğimizde, ifadeden Davud ve Süleyman peygamberlerin kuşların bir kısmına ait özellikleri bildikleri anlamı çıkmaktadır. Yani, Davud ve Süleyman peygamberler, meselâ “hüthüt”ün [çavuşkuşunun] yerüstü ve yeraltı sularını tespit yeteneğini, “güvercin”in uzun süreli uçma ve salındığı yere dönme yeteneğini, “şahin”in ve “doğan”ın avcılık yeteneğini, “akbaba”nın leş bulma yeteneğini öğrenmişler ve bu bilgilerden yararlanmışlardır. Ayetteki ifadenin Süleyman peygambere ait olduğuna bakarak bu bilgilerin sadece Süleyman peygambere özgü olduğu düşünülmemelidir. Çünkü ifadede “ben” yerine “biz” zamiri kullanılmış ve dolayısıyla konuya Davud peygamber de katılmıştır. İşin aslında bu bilgileri önce savaşlar yüzünden uzun yıllar dağda yaşamak zorunda kalan Davud peygamber öğrenmiş, sonra da o, oğlu Süleyman peygambere öğretmiştir.


Demek oluyor ki, Süleyman peygamber kuşlardan yararlanmayı ve demiri işlemeyi babası Davud peygamberden öğrenmiştir. Süleyman peygamberin babası Davud peygambere mirasçı olmasının anlamı da budur. Nitekim yukarıda mealini verdiğimiz Sebe’ suresinin 10. ve Enbiya suresinin 79. ayetlerinden de bu anlaşılmaktadır.


“Bize kuşların mantığı öğretildi” cümlesinde dikkat edilmesi gereken bir diğer husus da, bu cümlenin tek taraflı bir olayı ifade ediyor olmasıdır. Yani, Davud ve Süleyman peygamberler, kuşların seslerinden, hâl ve hareketlerinden onların ne demek istediklerini ve diğer özelliklerini keşfetmişler, dolayısıyla kuşların mantığını öğrenmişlerdir. Buna karşılık kuşlar Davud ve Süleyman peygamberlerin mantığını, yani insan mantığını bilmemektedirler. Ayrıca buradaki “kuşlar” sözcüğünün yeryüzündeki tüm kuşları kapsadığını düşünmek de doğru değildir. Çünkü “üç-dört kuş” anlamı, sözcüğün yapısal anlamını karşılamaktadır.


Ayetteki “Bize her şeyden verildi” ifadesi, Süleyman peygambere verilen şeylerin çokluğunu anlatmaktadır. Çünkü “her şey” ile “her şeyin çoğu”, çok olma bakımından müşterektirler. Bunun bir benzeri de 23. ayette “Ona [Melike’ye] her şey verildi” şekliyle gelecektir.*



*İşte Kuran, Neml Suresi




Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim