• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

56Saffat Suresi 41-59



Hatalı Çevrilen Ayetler



Saffat Suresi 41-59





Hatalı Çeviri:
41,42,43,44. İşte onlar için belirlenmiş bir rızık, türlü meyveler vardır. Onlar nimetlerle dolu cennetlerde, birbirlerine karşı tahtlar üzerinde (otururlarken) kendilerine sürekli ikramda bulunulur.
45,46,47. Aralarında bembeyaz, içenlere pek hoş gelen dupduru pınardan (doldurulmuş) bir kâse dolaştırılır. Onda baş döndürme özelliği yoktur. Onlar, onu içmekle sarhoş da olmazlar.
48,49. Yanlarında, korunmuş yumurtalar gibi, gözlerini onlara dikmiş (sadece onlardan emir bekleyen), iri gözlü dilberler (hizmetçi kadınlar) vardır.
50,51. Cennet ehli (geçmiş hayatları hakkında) birbirine dönüp bir şeyler sorarlar. İçlerinden biri der ki: “Benim bir arkadaşım vardı.”
52,53. (Bana:) “Sen de tekrar dirilmeyi tasdik edenlerden misin? Biz, ölüp toprak ve kemik haline geldikten sonra, gerçekten cezalandırılacakmışız?” derdi.
54,55. Yanındakilere: “Siz onu bilir misiniz?” diye sorar. Bakar ve onu cehennemin ortasında görür.
56,57. Ona şöyle der: “Allah'a andolsun, neredeyse beni de helâk edecektin. Rabbimin lütfu olmasaydı şimdi ben de cehenneme götürülmüş olacaktım.”
58,59. “Peki, biz artık ilk ölümden başka ölmeyeceğiz ve azaba da uğratılmayacağız, değil mi (diyecek).”




Doğru Çeviri:
41-49.İşte Allah'ın arıtılmış kulları, kendileri için belli bir rızık/meyveler olanlardır. Bol nimet cennetlerinde karşılıklı olarak tahtlar üzerinde ikram görenlerdir. İçenlere lezzet veren, pınardan doldurulmuş, kendisinde zararlı bir yön olmayan, sarhoşluk da vermeyen bembeyaz bir kadehle onların etrafında dolaşılır. Yanlarında da gözlerini kendilerine dikmiş iri gözlüler vardır. Korunmuş yumurta gibidir onlar.
50.Sonra da bazısı bazısına dönüp birbirlerine sorarlar.
51-53.Onlardan bir sözcü der ki: “Şüphesiz benim ‘Sen gerçekten, kesinlikle doğrulayanlardan mısın? Öldüğümüz ve toprak, kemik olduğumuz zaman mı, gerçekten mi biz karşılık göreceğiz?’ diyen bir yaşıtım/yakın arkadaşım vardı.”
54.Dedi ki: “Siz onu tanıyan, bilen biri misiniz?”
55.Derken kendisi onu tanıdı da onu cehennemin ta ortasında gördü.
56-59.Dedi ki: “Allah'a yemin ederim ki doğrusu sen az daha beni değişime/yıkıma uğratacaktın. Rabbimin nimeti olmasaydı, kesinlikle ben de bu hazır bulundurulanlardan olacaktım. Peki, nasılmış bak! Biz ilk ölümümüzden başka bir daha ölmeyecek miymişiz; bir daha diriltilmeyecekmiş miyiz? Biz, azaba uğratılmayacak mıymışız?”


Bu ayet gurubunda önce Allah’ın arıtılmış kullarının cennetteki konumları anlatılmakta, arkasından da cennetteki bir müminin cehennemdeki tanıdıkları ile diyalogları verilmektedir. Henüz gerçekleşmemiş olan bu ahiret sahneleri, insanlara öğüt verme ve uyarma amacıyla anlatılmaktadır.


Arıtılmış, arınmış kimseler ayette belirtilen nimetler içinde safa sürmekte, kendi aralarında da sohbet etmektedirler. İçlerinden biri, dünyadayken ahireti yalanlayan bir tanıdığının akıbetini merak eder ve onu soruşturur. Sonunda o yalanlayıcı kimseyi cehennemin ta ortasında görür ve ona cennetten seslenir:


“Allah'a yemin ederim ki, doğrusu sen az daha beni helak edecektin. Rabbimin nimeti olmasaydı, kesinlikle ben de bu hazır bulundurulanlardan olacaktım. Peki, nasılmış bak! Biz ilk ölümümüzden başka bir daha ölmeyecek miymişiz? Biz azaba uğratılmayacak mıymışız?”


Böyle bir sahneyi daha evvel Müddessir suresinde de izlemiştik.
38,39.Her benliğini bulmuş kimse –sağın yaranı hariç– kazancının karşılığında bir rehindir.
40,41.Sağın yaranı, bahçelerdedirler. Suçlulardan soruşur dururlar: 42.“Sizi Sekar'a sürükleyen nedir?”43.Suçlular, “Biz, salâtçılardan [mâli yönden ve zihinsel açıdan destek verenlerden; toplumu aydınlatmaya çalışanlardan] değildik, 44.miskini de yiyeceklendirmiyorduk; işsiz güçsüze de kendi ekmeğini kazanacak fırsat ve imkân vermiyorduk. 45.Ve biz boşa uğraşanlarla beraber boşa uğraşırdık. 46,47.Ve de biz, tartışılmaz ve karşı çıkılmaz olan ölüm, kıyâmet bize gelene kadar Din Günü'nü yalanlıyorduk” dediler. 48Artık onlara yardımcıların, kayırıcıların yardımı, kayırması yarar sağlamaz.(Müddessir/38- 47)


YENİLİP İÇİLECEKLER
Ayette cennette yenip içilecekler anlatılırken “lezzet veren, zararlı bir yönü olmayan, sarhoşluk vermeyen” ifadeleri kullanılmıştır. Bu ifadeler, cennetteki nimetlerin beslenmek için değil, sadece lezzet için verileceği izlenimini vermektedir. Bu nimetler dünyadaki normal gıdalar gibi olmayacaktır. Çünkü cennette açlık gibi bir duygu bulunmayacaktır.


117-119.Sonra da Biz, “Ey Âdem! Şüphesiz İblis sana ve eşine düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, sonra bedbaht olursun, kesinlikle senin acıkmaman ve çıplak kalmaman cennettedir. Ve sen orada susamazsın ve güneşin sıcağında kalmazsın” dedik.(Ta Ha/117- 119)


İçkiler de dünyadakiler gibi çürümüş meyve ve arpadan yapılmamıştır. Oradaki içkiler nehir ve çeşmelerden akacaktır.


22.Onlara canlarının istediği meyveler ve etlerden bol bol sergiledik.
23.Orada, kendisinde boş söz, saçmalama ve günaha sokma olmayan bir kadehi kapışırlar.
24.Ve kendilerine ait birtakım delikanlılar onların etrafında dönerler; sanki onlar sedefleri içine gizlenmiş inci gibidirler.
25-28.Birbirlerinin yüzüne dönüp soruyorlar: “Gerçekte biz daha önce ailemiz içinde korkanlardan idik. Allah bizi kayırdı ve bizi içe işleyen azaptan korudu. Şüphesiz biz daha önce, O'na yalvarıyor idik. Şüphesiz O, iyilik yapanın, acıyanın ta kendisidir.”(Tur/22- 28)


5-22.Şüphesiz, “iyi adamlar”, kâfur katılmış bir tastan içerler, fışkırtıldıkça fışkırtılacak bir pınardan ki ondan, verdikleri sözleri yerine getiren, kötülüğü yayılan bir günden korkan ve “Biz sizi, ancak Allah rızası için doyuruyoruz ve sizden bir karşılık ve teşekkür beklemiyoruz; evet, biz asık suratlı ve çatık kaşlı bir günde Rabbimizden korkarız” diyerek Allah sevgisi için/sevmesine rağmen yiyeceği, yoksula ve öksüze ve tutsağa veren Allah'ın kulları içerler.
Allah da, bu yüzden onları, o günün kötülüğünden korur; onlara aydınlık ve sevinç rastlayacak, sabretmelerine karşılık onlara cenneti ve ipekleri verecek; orada tahtlara kurulmuş olarak kalacaklar; orada bir güneş de, dondurucu bir soğuk da görmeyecekler ve bahçenin gölgeleri onların üzerlerine sarkacak ve alçaltıldıkça alçaltılacak. Ve aralarında gümüş bir kap ve billûr kâseler dolaştırılacak, -kendilerinin ayarladığı billûrları gümüştendir-. Ve orada onlar, karışımı zencefil olan bir tastan sulanırlar, orada Selsebil denilen bir pınardan... Ve aralarında büyümez, yaşlanmaz çocuklar dolaşır; onları gördüğünde, saçılmış birer inci sanacaksın! Orayı gördüğünde, mutluluk ve büyük bir mülk ve yönetim göreceksin; üzerlerinde ince, yeşil ipekli, parlak atlastan giysiler olacak; gümüş bileziklerle süslenmiş olacaklar; Rableri onlara tertemiz bir içecek içirecek. Şüphesiz ki bu, sizin için karşılıktır. Çalışmalarınız da karşılık ödenecek niteliktedir.(İnsan/5 – 22)


14,15.Peki, Rabbi tarafından apaçık bir delil üzerinde bulunan kimse, işinin kötülüğü kendisine süslü gösterilen ve boş-iğreti arzularına uyan kimseler gibi; Ateş'te sonsuz olarak kalacak olan ve kaynar su içirilip de bağırsakları paramparça olan kimseler gibi midir? Allah'ın koruması altına girmiş kişilere vaat edilen cennetin örneği: “Orada bozulmayan temiz sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenlere lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır. Onlar için cennette her çeşit meyve ve Rablerinden bir bağışlanma vardır.(Muhammed/15)


10.Öne geçenler de, öne geçenlerdir.
11.İşte öne geçenler, yaklaştırılanlardır.
12.İşte öne geçenler, Naim cennetlerindedirler.
13,14.Birçoğu evvelkilerdendir, çok azı da sonrakilerdendir. 24.Onlar, yaptıklarına karşılık olarak, 15.mücevherlerle işlenmiş tahtlar üzerindedirler. 16.Karşılıklı onların üzerinde yaslanırlar. 17,23.Çevrelerinde, kaynağından doldurulmuş testiler, ibrikler, kadehler –ki ondan ne başları ağrıtılır, ne de akılları giderilir–beğendiklerinden meyveler, canlarının çektiğinden kuş eti ile; hiç büyütülmeyen çocuklar, saklı inciler gibi iri gözlüler dolaşırlar. 25.Orada boş söz, saçmalama ve günaha sokan şeyleri işitmezler. 26Sadece söz olarak: “Selâm [sağlık, esenlik, mutluluk], selâm [sağlık, esenlik, mutluluk]!”
27-34.Ve sağın yaranı, nedir o sağın yaranı! Onlar, dikensiz kirazlar, meyve dizili muzlar/akasyalar, uzamış gölgeler, fışkıran su, kesilmeyen; tükenmeyen ve yasaklanmayan birçok meyveler ve yükseltilmiş döşekler içindedirler.
35.Şüphesiz Biz, kirazı, muzu, gölgeleri, fışkıran suyu öyle bir yaratışla yarattık. 36-38.Ki onları, sağın ashâbı için albenili ve hepsi bir ayarda hiç dokunulmamışlar yaptık.
39,40.Bir cemaat, çoğu öncekilerdendir. Bir cemaat da sonrakilerdendir.(Vakıa/10-40)


Rabbimiz cennetliklerin yiyip içeceklerinin ne tür şeyler olduğunu açıkladıktan sonra, cennettekilerin eşlerini de açıklamıştır. Bu eşler nitelenirken üç nokta ön plana çıkarılmıştır:
Bakışlarını yalnız zevçlerine dikmiş, saklanmış yumurta gibi, iri gözlü eşler.


Eşlerin “saklanmış yumurta”ya benzetilmesi, Araplarda böyle bir deyim olduğundan dolayıdır. Yumurtanın dış yüzeyi sarıya çalan bir beyazlıktadır. Dolayısıyla kiri, tozu hemen belli eder. Bu nedenle yumurta örtülüp saklandığında, tozdan topraktan ve dumandan korunmuş olur. Araplar çok güzel kadınlara “saklı, örtülü yumurta gibi” diye iltifat ederler*



*İşte Kuran, Saffat Suresi




Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim