• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

76Tur Suresi 48-49




Hatalı Çevrilen Ayetler



Tur Suresi 48-49




Hatalı Çeviri:
48. Rabbinin hükmüne sabret. Çünkü sen gözlerimizin önündesin. Kalktığın zaman da Rabbini hamd ile tesbih et.
49. Gecenin bir kısmında ve yıldızların batışından sonra da O'nu tesbih et.




Doğru Çeviri:
48,49.Ve sen Rabbinin hükmü için sabret. Artık şüphesiz sen Bizim gözlerimizin önündesin. Kalktığın zamanda, gecenin bir kısmında ve yıldızların batışında Rabbinin övgüsü ile birlikte Kendisini noksan sıfatlardan arındır. Hadi O’nu tüm noksan sıfatlardan arındır!



Bu ayetlerde de yine Resulullah’a hitap edilerek kendisine müşriklerin sinsi planları karşısında güvencede olduğu ve bundan sonra nasıl bir yol izlemesi gerektiği konusunda açık talimatlar verilmiştir. Bu talimata göre Elçi tesbih etmeye; yani Allah’ı doğru tanıtmaya, ilahiyat öğretmenliği yapma görevine devam etmelidir.


Ayetteki “kalktığın zaman” ifadesi “görev yaptığın, işe dikildiğin zaman” demektir.
“Artık şüphesiz sen Bizim gözlerimizin önündesin” ifadesi ise “Biz senin neler yaptığını görüyor, neler söyle­diğini işitiyoruz. Sen, görüp gözeteceğimiz, koruyup kollayacağımız, seni himaye edeceğimiz bir konumdasın; seni kendi haline bırakmış değiliz, seni koruyoruz” demektir. Nitekim Rabbimiz Musa (as) ve Nuh (as) için de aynı destekleyici ifadeleri sarf etmişti:
39.Mûsâ’yı sandık içine koy da bol suya/nehre bırak, sonra da bol su/nehir o’nu sahile atsın. Onu Bana düşman olan ve o’na düşman olan birisi alsın.’ Ve Ben tarafımdan senin üzerine bir muhabbet bıraktım ve Benim gözetimim altında yetiştirilmen için, 40hani kız kardeşin yürüyordu da ‘Sizi o’nun bakımını üstlenecek birine götüreyim mi?’ diyordu. Böylece gözü aydın olsun ve kederlenmesin diye seni annene geri döndürdük. Ve sen, bir can öldürmüştün de seni gamdan kurtarmıştık. Ve Biz seni potada eritip saflaştırdıkça saflaştırdık/seni olgunlaştırdık. Bir de yıllarca Medyen halkı içinde kaldın. Sonra bir kader üzerine geldin, ey Mûsâ!(Ta Ha/39, 40)
                                                                                                      
36,37Ve Nûh’a vahyolundu: “Kesinlikle toplumundan iman etmiş olanlardan başka artık kimse iman etmeyecektir. Onun için onların yaptıkları şeylere üzülme. Ve Bizim gözetimimiz altında ve vahyimize göre gemiyi yap. Şirk koşmak sûretiyle yanlış; kendi zararlarına iş yapan kimseler hakkında da Bana hitapta bulunma. Kesinlikle onlar, suda kesin boğulacaklardır.”(Hûd/36,37)
                                                                                                                        
27-29.Bunun üzerine Biz o’na: “Bizim gözetimimiz ve vahyimiz ile gemiyi yap. Sonra Bizim emrimiz gelip de tandır kaynayınca, her cinsten eşler hâlinde iki tane ve bir de onlardan, daha önce kendisi aleyhinde Söz geçmiş olanların dışındaki aileni, yakınlarını, inananlarını gemiye sok. Şirk koşarak yanlış; kendi zararlarına iş yapmış olanlar konusunda Bana başvurma. Şüphesiz onlar boğulmuşlardır; kesin olarak suda boğulup öleceklerdir. Sonra sen ve beraberindeki kişiler gemiye yerleştiğinde de: ‘Tüm övgüler, bizi şirk koşarak yanlış; kendi zararlarına iş yapanlar topluluğundan kurtaran Allah içindir; başkasını övmeyin’ de! Ve: ‘Rabbim! Beni bolluk olan bir yere indir/bana bolca ikramda bulun. Sen, indirenlerin/ikramda bulunanların en iyisisin’ de” diye vahyettik.(Müminun/27-29)
                                                                                                              
13,14.Nûh’u da, iyilikbilmezlik edilen kişiye bir ödül olmak üzere, korumamız/ gözetimimiz altında akıp giden levhaları; tahtaları ve çivileri/urganları olan filika/ küçük gemi üzerinde taşıdık.(Kamer/14)
                                                                                                                
Daha evvel “Tesbih” kavramının Allah’ı doğru tanıyıp doğru tanıtma; yani Allah’ın noksan sıfatlardan münezzeh ve kemal sıfatlarıyla muttasıf olduğunu bilmek ve bildirmek demek olduğunu defalarca açıklamıştık.


Rabbimiz bu emrinin sürekli olarak yerine getirilmesi gereken bir emir olduğunu hem konumuz olan 48, 49. ayetlerde hem de muhtelif ayetlerde bildirmektedir:
39,40.O nedenle, sen onların söylediklerine karşı sabret. Ve güneşin doğmasından önce ve batmasından önce ve geceden bir bölümde; her fırsatta Rabbinin övgüsü ile birlikte arındır. Ve boyun eğip teslim oluşların/ikna oluşların arkalarında; inkârcıya iman ettirdikten sonra da O’nu arındır.(Kaf/39)
                                                                                                         
49,50.Kullarıma, hiç şüphesiz Benim çok bağışlayıcı ve pek merhamet edicinin ta kendisi olduğumu, Benim azabımın da, çok acıklı bir azabın ta kendisi olduğunu önemle haber ver!(Hicr/49)
                                                                                                            
Ve Rum/17, Kaf/40, Ta Ha/130.


Yukarıdaki ayetlerin ekseni “Allah’ı tesbih etme” konusudur. Resulullah’tan defalarca istenen görev, “Allah’ı tesbih etme” yani Allah hakkında insanlara doğru, açık, anlaşılır, sıhhatli bilgiler vermektir. Bunu kısaca ilahiyat eğitimi olarak tanımlayabiliriz. Çünkü İslam dini, merkezinde “Allah” hakkında sahih ve anlaşılır bilgilerin bulunduğu bir inanç ve amel sistemidir. Sistemin can alıcı noktası, kulların Allah ile sahih ve sağlam bilgiler ışığında bir gönül bağı kurmasıdır. Bu bağ, insanın nihaî kurtuluşu için temel gereklilik olan “iman”dır. Kulların tüm diğer davranışları ancak temeli doğru atılmış bu gönül bağı sayesinde ahlakî bir doğrultu kazanabilir.


Dikkat edilirse, “tesbih etme” eyleminin vakitleri olarak ayetlerde “sabah”, “akşam”, “gece” ve “gündüzün iki ucu” gibi kavramlar kullanılmıştır. Arabistan’ın o günkü halkı için en uygun vakitler sabah, akşam ve gecedir. Bu kural coğrafyadan coğrafyaya, sosyal şartlardan sosyal şartlara değişebilir. İlahiyat eğitim ve öğretimi topluma en uygun zamanlarda verilmeli ve kesinlikle ihmal edilmemelidir.*



*İşte Kuran, Tur Suresi



Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim