• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

85Ankebut Suresi 10-11






Hatalı Çevrilen Ayetler



Ankebut Suresi 10-11




Hatalı Çeviri:
10. İnsanlardan kimi vardır ki: «Allah'a inandık» der; fakat Allah uğrunda eziyete uğratıldığı zaman, insanların işkencesini Allah'ın azabı gibi tutar. Halbuki Rabbinden bir nusret gelecek olsa, mutlaka, «Doğrusu biz de sizinle beraberdik» derler. İyi de, Allah, herkesin kalbindekileri en iyi bilen değil midir?
11. Allah, elbette (O'na gönülden) iman edenleri de bilir, iki yüzlüleri de bilir (ortaya çıkaracaktır).



Doğru Çeviri:
10.İnsanlardan kimi de vardır ki, ‘Allah’a inandık’ der, sonra da Allah uğrunda eziyet olunduğu zaman, insanların verdiği sıkıntıyı Allah’ın azabı gibi tutar. Ve eğer Rabbinden bir yardım gelecek olsa, kesinlikle, ‘Şüphesiz biz sizinle beraber idik’ diyeceklerdir. Hâlbuki Allah, onların göğüslerindekileri; neler düşünüp planladıklarını en iyi bilen değil midir?
11.Ve Allah, elbette iman etmiş kişileri bilir/ bildirir/işaretleyip gösterir, elbette ikiyüzlüleri de bilir/ bildirir/işaretleyip gösterir.




Bu ayetlerde, 2 ve 3. ayetlerdeki “İnsanların fitnelendirilmeden ‘İman ettik’ demeleriyle bırakılıvermeyecekleri; çeşitli şekillerde imtihan edilerek kimin ne mal olduğunun herkese bildirileceği” ilkesi detaylandırılmaktadır.


Benzer bir açıklama Hacc suresinde de görülmektedir:
11-13.İnsanlardan kimi de Allah’a belirsiz bir taraf üzerinde/ kararsız, net çizgisiz bir şekilde kulluk eder. O nedenle eğer kendisine bir iyilik gelirse, onunla zihnindeki tüm soru işaretlerini gidererek rahata kavuşmuş olur. Ve eğer kendisine bir sosyal yangın/ sıkıntı gelirse yüzü üstü dönüverir. O, dünyayı da âhireti de kaybetti. İşte bu, apaçık kaybın ta kendisidir. O, Allah’ın astlarından kendine zarar ve menfaat veremeyecek şeylere yalvarır. İşte bu, çok uzak sapıklığın ta kendisidir. O, zararı yararından daha yakın olana yalvarıyor. Yalvardığı o şey ne kötü yardımcı, koruyucu ve ne kötü yoldaştır.(Hacc/11)
                                                                                                       
Bu ayet grubu ile ilgili olarak “Esbab-ı Nüzul” kayıtlarında şu nakiller mevcuttur:
Mücahid dedi ki: Bu âyet-i kerime dilleriyle iman eden bir takım kimse­ler hakkında inmiştir. Bunlara Allah’tan bir belâ ya da nefislerinde bir mu­sibet gelip çatınca fitneye düştüler. Dahhak da şöyle demiştir: Âyet-i ke­rime Mekke’de iken iman eden münafık bir takım kimseler hakkında inmiş­tir. Bunlara eziyet ve işkence yapılınca tekrar şirke geri döndüler.
İkrime de şöyle demiştir: Bunlar İslam’a girmiş bir topluluk idi. Müşrik­ler onları kendileri ile birlikte Bedir’e çıkmaya zorladılar. Bazıları Bedir’de öldürüldü. Bunun üzerine Yüce Allah: “Nefislerine zulmedenler olarak can­larını alacağı kimselere melekler … (Nisa/97)” buyruğunu indirdi. Me­dine’deki müslümanlar bu âyeti yazıp Mekke’deki müslümanlara gönderdi. Onlar da Mekke’den çıktılar, müşrikler arkalarından yetiştiler. Bazıları fitne­ye düştüler. İşte bu âyet-i kerime onların hakkında nazil oldu.
Âyet-i kerimenin Ayyaş b. Ebi Rebia hakkında indiği de söylenmiştir. O, müslüman olduktan sonra hicret etmişti, sonra da eziyete uğratıldı, dövüldü ve irtidat etti. Ebu Cehil ile el-Haris onu işkencelere maruz bıraktılar ki, an­ne bir kardeşleri idiler.[6]


11. ayette bazı insanların “münafık” olarak nitelendiği görülmektedir. Nüzul sırasına göre “nifak” ve “münafık” kavramı ilk kez geçtiğinden bu sözcüklerin ayrıntılı olarak tahlil edilmesini gerekli görüyoruz.



“NİFAK” VE “MÜNAFIK”
“ منافق Münafık” sözcüğü, “yer altındaki ev, barınak, in” anlamına gelen “ نفق nefeka” sözcüğünden gelir. Kertenkele ve yaban faresinin yer altındaki yuvalarına “ نفقة nüfeka” ve “ نافقة nâfika” denir.


Yaban faresinin yer altında birden çok yuvası olur. Başını birinden çıkarır, kaçtığı zaman yer altındaki yuvalardan hangisine gittiği bilinemez. O nedenle de yakalanamaz.

Münafığa bu ismin verilmesinin sebebi, birden çok inancının olmasıdır. O, bir bakarsın İslam dinine girmiş, bir bakarsın ondan çıkmış bir başka inanca girmiştir.[7]


Dini bir terim olarak “Nifak”, inanmadığı halde çeşitli sebeplerden dolayı ve menfaati icabı kendini müslüman göstermek; Allah’a, Resulüne ve müminlere düşmanlığını gizlemek” demektir. Bunu yapan kişiye de “münafık” denir.


Ayetten anlaşıldığına göre, münafığın burada ön plana çıkan özelliği, yükümlülüklerden kolayca sıyrılıp çıkmaya teşebbüs etmesidir. Toplum içinde fesatçı olmaları, akılları sıra Allah’a oyun etmeye kalkmaları, gösterişçi olmaları, salât görevine gönülsüz, üşene üşene katılmaları, bu önemli görevden kaçmaları, döneklikleri, maddî kazanç sağlamak için ahlâk dışı davranışlara başvurmaları, kötü sözlerin müslümanlar arasında yayılmasını istemeleri, kötülük yapınca sevinmeleri, övünmekten hoşlanmaları gibi başka özellikleri de vardır. Bu özelliklerinden inşallah Bakara, Al-i Imran, Nisa ve Maide surelerinin tahlillerinde bahsedilecektir. Bu özellikleri nedeniyle münafık tipler tüm toplumların her zaman en büyük problemi, belaları olmuştur.


11. ayetin bir diğer işlevi de hicret hazırlığında olan Resulullah’ı Medine’de karşılaşacağı yeni ortama hazırlamaktır.


2 ve 3. ayetlerdeki ifadeler,  burada “Ve Allah, elbette iman etmiş kişileri bilir/ bildirir, elbette münafıkları [ikiyüzlüleri]  de bilir/bildirir” şeklinde yer almaktadır. Yani, “Allah müminlerin imanının ve münafıkların nifakının ortaya çıkması ve kalplerde gizli olanların açığa çıkması için defalarca imtihan fırsatları öne sürer.”


Aynı noktaya Al-i İmran Suresi 179. ayette de değinilmiştir.
179.Allah, murdar olanı temiz olandan ayırt edinceye kadar mü’minleri, sizin kendisi üzerinde bulunduğunuz şey üzerinde bırakacak değildir. Allah sizleri görülmeyen, duyulmayan, sezilmeyen, geçmiş, gelecek üzerine bilgilenen biri yapacak da değildir. Velâkin Allah, elçilerinden dilediğini seçer. Öyleyse Allah’a ve Elçisi’ne iman edin. Ve eğer iman eder ve Allah’ın koruması altına girerseniz, işte o zaman sizin için çok büyük bir karşılık vardır. (Ali Imran/179)
                                                                                                  
Münafıkların karakterleri Kur’an’da birçok kez ortaya konmuştur. Bunun birkaç örneği şu ayetlerdir:
57.Ve onlar; “Biz seninle beraber doğru yol kılavuzuna uyarsak, yurdumuzdan atılırız” dediler. Biz onları, Kendi katımızdan bir rızık olarak, her şeyin semerelerinin toplanıp kendisine getirildiği, güvenli, dokunulmaz bir yere/Mekke’ye yerleştirmedik mi? Fakat onların çoğu bilmezler.(Kasas/57)
                                                                                                        
195.Bunun üzerine Rableri onlara karşılık verdi: “Şüphesiz Ben, sizden erkek olsun, kadın olsun –ki hepiniz aynısınızdır– çalışanın amelini kaybetmem. O nedenle, göç edenler, yurtlarından çıkarılanlar, Benim yolumda eziyet edilenler, savaşanlar ve öldürülenler; elbette onlardan kötülüklerini örteceğim ve Allah katından bir sevap olarak, onları altından ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Ve Allah, sevabın güzeli Kendi katında olandır.”(Al-i Imran/195)
                                                                                                         
8,9.İnsanlardan bir kısmı da, –inanan kişiler olmamalarına rağmen– “Allah’a ve âhiret gününe inandık” derler. Allah’ı ve inanmış kimseleri aldatmaya çalışırlar. Hâlbuki onlar, sadece kendilerini aldatırlar da bilincine ermezler.
10.Onların kalplerinde hastalık vardır; onların ziniyetleri bozuktur da Allah, onlara hastalığı; sapkınlığı artırdı. Yalan söylemekte olduklarından dolayı da onlar için acı bir azap vardır.
11.Onlara, “Yeryüzünde kargaşa çıkarmayın” denildiğinde de, “Biz ancak düzelten kişileriz” derler.
12.Dikkatli olun! Şüphesiz onlar, kargaşa/karışıklık çıkaranların ta kendileridir, fakat bilincine ermiyorlar.
13.Ve onlara, “İnsanların inandığı gibi inanın” denilince, “Biz, o aklı ermezlerin inandığı gibi mi inanacağız!” derler. Dikkatli olun! Şüphesiz onlar, aklı ermezlerin ta kendileridir. Velâkin bilmiyorlar.
14.Onlar, inanmış kimselere rastladıkları zaman da, “İnandık” dediler. Kötü niyetli elebaşlarıyla başbaşa kaldıklarında ise, “Şüphesiz biz sizinle beraberiz, biz sadece alay edenleriz” dediler.
15.Allah, onlarla alay eder ve tuğyanları içinde serserice dolaşmalarına süre tanır/izin verir.
16.İşte onlar, doğru yol karşılığında sapıklığı satın alan kimselerdir de onların ticaretleri kâr etmedi ve onlar kılavuzlandıkları doğru yolu bulan kimseler olmadılar.
17.Onların durumu, bir ateş yakmak isteyen kimsenin durumu gibidir. Ateş, ateş yakan kimsenin kenarını aydınlatınca, Allah, onların nûrlarını giderdi ve onları karanlıklar içinde görmez olarak bıraktı. -18.Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler! Artık onlar dönmezler.-
19.Yahut onların durumu; içinde karanlıklar, gök gürültüsü ve şimşek olan, gökten boşanan bir yağmur gibidir. Onlar, ölüm korkusuyla yıldırımlardan parmaklarını kulaklarına tıkıyorlar. –Oysa Allah, kâfirleri; Kendisinin ilâhlığını, rabliğini bilerek reddedenleri çepeçevre kuşatandır.–
20.O şimşek nerdeyse gözlerini kapıverecek. Şimşek önlerini aydınlattı mı aydınlığın içinde yürürler, karanlık üzerlerine çöktü mü de dikilip kalırlar. Allah dilemiş olsaydı işitmelerini de, görmelerini de giderirdi. Şüphesiz Allah, her şeye en çok güç yetirendir.(Bakara/8-20)
                                                                                                              
140,141.Ve Allah, size Kur’ân’da: “Allah’ın âyetlerinin bilerek reddedildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, başka bir söze dalmadıkları sürece onlarla beraber oturmayın. Aksi hâlde siz de onlar gibi olursunuz” diye indirdi. Şüphesiz Allah, sizi gözetleyip duran kimselerin/münâfıkların ve kâfirlerin; Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenlerin hepsini cehennemde toplayandır. Artık Allah tarafından size bir zafer olursa onlar: “Biz, sizinle beraber değil miydik?” derler. Kâfirler; Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenleriçin bir pay olunca da: “Size üstünlük sağlamadık mı, sizi mü’minlerden korumadık mı?” derler. Artık Allah, kıyâmet gününde aranızda hükmünü verecektir. Allah, mü’minlerin aleyhine kâfirlere; Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenlere asla bir yol vermeyecektir.(Nisa/140,141)*
                                                                                                               



*İşte Kuran, Ankebut Suresi




Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim