• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

87Bakara Suresi 104







Hatalı Çevrilen Ayetler



Bakara Suresi 104 




Hatalı Çeviri:
104. Ey iman edenler! «Râinâ» demeyin, «unzurnâ» deyin. (Söylenenleri) dinleyin. Kâfirler için elem verici bir azap vardır.




Doğru Çeviri:
104.Ey iman etmiş kimseler! “Râinâ [sen bizim çobanımızsın/sen bizi güt biz seni güdelim]” demeyin, “Unzurnâ [bizi gözet]” deyin ve kulak verin. Çok acıklı azap da yalnız kâfirler; Allah’ın ilâhlığını, rabliğini bilerek reddeden kimseler içindir.



Daha evvelki pasajlarda İsrâîloğulları’nın münasebetsizlikleri açıklanmıştı. Burada hitap mü’minlere yönelerek, başta Rasûlullah olmak üzere kimseye münasebetsizlik yapmamaları emredilmektedir: Ey iman etmiş kimseler! راعنا [râ‘inâ/sen bizim çobanımızsın; bizi güt/güdüşelim] demeyin, انظرنا [unzurnâ/bizi gözet] deyin ve kulak verin. 


راع [râ‘i] ve  نا [nâ] sözcüklerinden oluşan râ‘inâ tamlamasını teknik olarak iki şekilde anlamak mümkündür:

a) راع [râ‘i] sözcüğü, üçlü kalıbın ism-i fâili olup, “güden; çoban” demektir. نا [nâ] zamiri ile tamlama yapıldığında, “bizim çoban/çobanımız” anlamına gelir. Cümle de, mübteda takdiri ile isim cümlesi yapıldığında, “sen bizim çobanımızsın” anlamına ulaşılır.
b) Râ‘i sözcüğü, müfaale babından dörtlü kalıptan olup emir kipidir.  نا[nâ] zamiri ile cümle yapıldığında fiil cümlesi olur. Bu kalıp işteşlik anlamı içerdiğinden, sözcüğün anlamı, “bizimle güdüş, sen bizi güt biz seni güdelim, sen bizi gözet, biz seni gözetelim” anlamı ortaya çıkar.


Klasik kaynaklarda bu âyetin iniş sebebi olarak, bazı Müslümanların Yahûdilerin oyununa gelerek Rasûlullah’a saygısızlık etmeleri gösterilir:
İbn Abbâs der ki: Müslümanlar “bize de dönüp bak” anlamında Hz. Peygamber’e talep ve arzularını ifade etmek üzere râ‘inâ diyorlardı. Ancak Yahûdilerin dilinde bu kelime, “işit, işitmez olası” anlamında bir hakaret manasındaydı. Yahûdiler bunu ganimet bildiler ve, “Biz o’na önceleri gizlice sövüp hakaret ediyorduk, şimdi açıktan açığa sövüp hakaret ediyoruz” demeye başladılar ve bu şekilde Peygamber’e (s.a) hitap edip aralarında da gülüşüyorlardı. Bunu Sa‘d b. Mu‘az işitti. Sa‘d onların dilini biliyordu. Yahûdilere, “Allah’ın lâneti üzerinize olsun. Eğer sizden herhangi birinizin bu sözü Peygamber’e söylediğini işitecek olursam, hiç şüphe etmesin boynunu uçururum” dedi. Yahûdilerin, “Siz bu kelimeyi söylemiyor musunuz?” demeleri üzerine bu âyet-i kerîme nâzil oldu ve mü’minlerin bu kelimeyi kullanmaları yasaklandı.[17]
Allah’ın Rasûlü (s.a) Müslümanlara ilimden bir şey okuduğunda, Müslümanlar o’na, “Ey Allah’ın Rasûlü! Râ‘inâ [bizi gözet, bize bak]” derlerdi. İbrânice’de Yahûdilerin birbirlerine söverken kullandıkları, bu kelimeye benzeyen bir kelime vardı. Bu kelime, râ‘inâ idi. Bu, “dinle, ey dinlemiyesice!” manasına gelirdi. Onlar, mü’minlerin, “Râ‘inâ [bize bak, bizi gözet]” dediklerini duyunca, bunu fırsat bilip, bu küfürlerini kasdederek Hz. Peygamber’e (s.a) bununla hitab ettiler. Böylece mü’minler bu kelimeyi söylemekten nehyedilip diğer lâfzı –ki bu “unzurnâ [bize bak]” sözüdür– kullanmaları emredildi. Bu te’vîlin doğru olduğuna, Hakk Teâlâ’nın Nisâ sûresi’ndeki, (O Yahûdilerden kimi) dillerini eğip bükerek ve dine saldırarak, “Dinledik ve isyan ettik. İşit işitmez olası râ‘inâ!” derler (Nisâ/46) âyeti de delâlet eder.
Rivâyet edildiğine göre Sa‘d b. Mu‘âz (r.a), onların bu sözlerini işitti ve, “Ey Allah’ın düşmanları! Allah’ın lâneti sizin üzerinize olsun. Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki sizden kimin bu sözü Hz. Peygamber’e (s.a) karşı söylediğini işitirsem mutlaka boynunu vuracağım” dedi. Onlar, “Siz de böyle [râ‘inâ] demiyor musunuz?” deyince, bu âyet nâzil oldu.[18]



Biz bu âyeti,  راعنا[râ‘inâ] sözcüğünün yukarıdaki her iki anlamına göre de açıklayacağız:

Birinci anlama göre, münâfıkların ve Yahûdileşmiş kimselerin kelimelerle oynadıkları, sözcükleri, anlamlarından kaydırdıkları birçok âyette yer almıştır:

46Yahudileşmişlerden bir kısmı kelimelerin yerlerini/ öz anlamlarını değiştirirler, dillerini eğerek-bükerek ve dine saldırarak Peygamber’e karşı, “İşittik ve karşı geldik/iyice sarıldık”, “Dinle, dinlemez olası”, “raina” [güdüşelim, bizim çobanımız] derler. Eğer onlar, “İşittik, itaat ettik, dinle ve bizi gözet” deselerdi şüphesiz kendileri için daha hayırlı ve daha sağlam/doğru olacaktı; fakat bile bile gerçeği kabul etmemeleri sebebiyle Allah, onları dışlayıp gözden çıkarmıştır. Artık pek az inanırlar.(Nisâ/46)
                                                                                         
13.Sonra da sözlerini bozmaları sebebiyle onları dışladık ve kalplerine katılık koyduk. Onlar kelimeyi/ sözcüğü yerlerinden/ öz anlamlarından değiştirirler. Öğütlendiklerinin önemli bir bölümünü de terk ettiler. İçlerinden pek azı hariç, onlardan daima bir hainlik görürsün. Yine de sen, onları affet ve aldırış etme. Şüphesiz Allah, iyilik-güzellik üretenleri sever.(Mâide/13)
                                                                                           
41.Ey Elçi! Kalpleri iman etmediği hâlde ağızlarıyla “İnandık” diyen kimseler ve Yahudileşmişlerden, durmadan yalana kulak veren ve sana gelmeyen kimseler için dinleyen/ casusluk eden, küfür; Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedişiçinde koşuşan şu kimseler seni üzmesin. Onlar, kelimeyi yerlerinden kaydırıp değiştirirler. “Eğer size şu verilirse hemen alın, o verilmezse sakının!” derler. Allah, bir kimseyi dinden çıkma ateşine düşürmek isterse, sen Allah’a karşı, onun lehine hiçbir şey yapamazsın. Onlar, Allah’ın kalplerini temizlemek istemediği kimselerdir. Onlar için dünyada rezillik vardır ve âhirette onlara çok büyük bir azap vardır. (Mâide/41)
                                                                                             
Kur’ân’dan öğrendiğimize göre Yahûdileşmiş kimseler ve münâfıklar Rasûlullah’ı gördüklerinde yalan ve kaypak sözler söylerlerdi. Râ‘inâ sözcüğü de bunlardan biridir. Bu sözcük, İbranice’de, “lütfen bir dakika bakar mısın”, “dinle, işitmez olasıca” anlamına da gelmektedir. Ayrıca Arapça’da aynı kelime “kibirli ve câhil” anlamında da kullanılmaktaydı.


Siyerlerde Yahûdilerin Rasûlullah’a, السلام عليك [es-selâmu ‘aleyke] yerine السام عليك [es-sâmu ‘aleyke/ölüm üzerine olsun, geber] dedikleri nakledilir.
Âyette,  راعنا [râ‘inâ] ve  انظرنا [unzurnâ] sözcüklerinin kime karşı denilip denilmeyeceği ifade edilmemekle birlikte; Nisâ/46, Mâide/13, 41 ve Nûr/63′e göre bunun Rasûlullah’a karşı olduğu anlaşılmaktadır.


Burada mü’minlere, Rasûlullah ve birbirleri ile konuşurken dikkatli olmaları, kullanacakları sözcükleri iyi seçmeleri, kaypak ve kötü anlama çekilebilen cinaslı sözler kullanmamaları emredilmektedir. Nitekim bu husus Nûr sûresi’nde de vurgulanmıştır:
63.Aranızda Elçi’yi çağırmayı, bazınızın bazınızı çağırışı gibi yapmayın. Saklanarak sıvışıp gidenleri Allah kesinlikle bilmektedir. Bu sebeple, O’nun emrine aykırı davrananlar, kendilerine bir sosyal yangının isabet etmesinden veya kendilerine çok acıklı bir azabın isabet etmesinden sakınsınlar.(Nûr/63)
                                                                                                 
Râ‘inâ sözcüğünün ikinci anlamına göre:
Âyetin devamı olan,  انظرنا [unzurnâ/bizi gözet] deyin ve kulak verin. Çok acıklı azap da yalnız kâfirler içindir ifadeleri dikkate alındığında, bu âyette, Rasûlullah’ın dindeki konumu belirlenmektedir. Dolayısıyla mü’minler, Rasûlullah’a “Bizi gözet!” demeli, fakat sadece Allah’tan gelen vahye kulak verip onu izlemelidirler. Aksi ise küfürdür, kâfirler de acıklı azap göreceklerdir.*




*İşte Kuran, Bakara Suresi





Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim