• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

87Bakara Suresi 238-239







Hatalı Çevrilen Ayetler




Bakara Suresi 238-239





Hatalı Çeviri:
238. Namazlara ve orta namaza devam edin. Allah'a saygı ve bağlılık içinde namaz kılın.
239. Eğer (herhangi bir şeyden) korkarsanız (namazlarınızı) yürüyerek yahut binmiş olarak (kılın). Güvene kavuştuğunuz zaman, siz bilmezken Allah'ın size öğrettiği şekilde O'nu anın (namaz kılın).





Doğru Çeviri:
238,239.Salâtları [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumlarını] ve en hayırlı salâtı [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek  olmanın; toplumu aydınlatmanın en yararlı olanı; haftalık toplantı günü salâtını] elbirliği ile koruyun. Ve Allah için sürekli saygıda durarak kalkın; işe koyulun; eğitim-öğretim ve sosyal yardım kurumunu işletin. Ama eğer korkulu bir ortamda bulunuyorsanız, o zaman yaya veya binekli olarak giderken; hareket hâlinde koruyun, yerine getirin. Sonra da güvene erdiğinizde bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği gibi Allah’ı hemen anın.




Bu âyetler ayrı bir necm olup aile hukuku pasajı arasında mushafta tertip görmüştür. Burada salâtların önemine, özellikle de “en hayırlı salât”a dikkat çekilmiştir.


“Salât” kavramı ile ilgili detay, Ankebût sûresi’nin sonunda, “Salât ve Namaz” başlığıyla verilmiştir.[17] Burada, es-salâtu’l-vustâ ifadesi üzerinde duracağız.
Bu âyette geçen  الصّلوة الوسطى [es-salâtu'l-vustâ/vustâ salât] ifadesi, çok tartışılmasına rağmen açıklığa kavuşturulamamıştır. Bu ifadenin, “orta namaz” olarak anlaşılmasında bir mutabakat olmasına karşılık, “orta namaz” ile hangi namazın kasdedildiği hususunda 40 civarında nakil ve 19 farklı görüş bulunmaktadır.الصّلوة الوسطى [es-salâtu'l-vustâ], kimine göre “sabah namazı”, kimine göre “öğle namazı”, kimine göre de “ikindi namazı”dır.


Derinlemesine bir çalışma yapmadığımız bu konuda, biz de uzun yıllar mevcut görüşlerden en uygun görüneni doğru olarak kabul etmiştik. Ancak, gerek Kur’ân, gerekse dil yönünden yaptığımız araştırmalar, meseleyi daha iyi anlamamıza sebep oldu ve vardığımız sonucu burada paylaşmak istiyoruz.


Hemen belirtelim ki, Peygamberimizin ve ilk Müslümanların “vustâ salât”ın ne olduğunu gâyet iyi bildikleri kanaatindeyiz. Çünkü “vustâ salât” hakkında ilk muhataplar ne Peygamberimize bir soru yöneltilmiş, ne de bir tartışma meydana gelmiştir.




Konunun tahliline başlarken, öncelikle âyetlerdeki ifadelerle ilgili olarak iki hususa dikkat edilmesi gerekir:

1) الصّلوة الوسطى [es-salâtu'l-vustâ/vustâ salât] tamlaması, muarref [belirtili] bir sıfat tamlamasıdır. Bir başka ifadeyle sıfat ve mevsuf, lam-ı tarifli olup nekre [belgisiz] değildir. Yani, muarref bir ifade olan “vustâ salât”, özel isim olup herkesin bildiği bir salâttır.

2) Salâtları ve vustâ salâtı koruyun ifadesi, “vustâ salât”ın, normal salâtlardan ayrı bir salât olduğunu gösterir. Zira bu ifadede, salâtları ve vustâ salâtı olmak üzere iki mef‘ul [tümleç; belirtili nesne] vardır ve bu da kesin olarak “vustâ salât”ın, diğer salâtlardan başka bir salât olduğuna delâlet eder. Bu yüzden, “vustâ salât”ı, günlük salâtlardan biri olarak kabul etmek büyük bir hata olur.



“VUSTÂ SALÂT” NEDİR?
Bir konuyu doğru anlamak için gerekli ilk şart, konunun dilini iyi bilmektir. Dolayısıyla bu konuda da yapılacak ilk iş, الوسطى [el-vustâ] sözcüğünün Arap dilindeki doğru anlamını bulmak olmalıdır. Ancak, sözcüğün doğru anlamını bulmak, bu konuda meseleyi çözmek için yetmemekte, âyette sözcüğün bu anlamda kullandığını Kur’ân ile de teyit etmek gerekmektedir.




الوسطى [el-vustâ] sözcüğü,  وسط [v-s-t] sözcüğünden türediği için, tahlile وسط [v-s-t] sözcüğünden başlamak gerekir. Arap dilinin tartışmasız en muteber iki kaynağı olan Lisânu’l-Arab ve Tâcu’l-Arûs bu konuda aşağıdaki açıklamaları vermiştir:


وسط [v-s-t] kök sözcük, vesat ve vest şekillerinde okunur. Vesat şeklinde okununca isim, vestşeklinde okununca zarf olarak kullanılır.


Bu sözcüğün anlamı, “bir şeyin iki ucu arasındaki kendine ait kısmı” demektir.(Bunu, bir şeyin kendi ortası olarak anlayabiliriz.) “İpi ortasından kavradım”, “Oku ortasından kırdım” şeklinde kullanılır.


Arap örfünde bir şeyin ortası, o şeyin en hayırlı, en yararlı bölümü anlamındadır. At veya devesine binecek bedevi için at veya devesinin en hayırlı yeri at ve devenin boyun ve kıçı olmayıp belinin ortasıdır. Yine, devesi için kuracağı ağıl için en hayırlı yer, otlağın ortasıdır. Gerdanlığın, inci veya elmas takılacak en hayırlı [güzel ve uygun] yeri gerdanlığın ortasıdır. Ayrıca her güzel ve yararlı davranış, kendi cinsinden olan davranışların ortada olanıdır. Meselâ cömertlik, cimrilik ve savurganlığın ortasında bir davranıştır. Cesaret, korkaklık ve saldırganlık arasında bir davranıştır.

İşte bu nedenle وسط [vest]sözcüğü; “hayırlı, yararlı, üstün” anlamına genelleşmiştir. Araplar, “O, kavminin evsatındadır” dediklerinde, “o, kavminin hayırlı, yararlı, şerefli olanıdır” demek isterler. Veya “Şu vesît kişiye bir bakın” dediklerinde “şu hayırlı, şerefli kişiye bir bakın” demek isterler.

Ve işte böyle Biz, siz, insanlar üzerine şâhitler olasınız, Peygamber de sizin üzerinize şâhit olsun diye sizi vasat bir ümmet kıldık(Bakara/143) âyetindeki, vasat ümmet, “hayırlı, yararlı ve şerefli ümmet” demektir.

Bakara/238‘de yer alan, es-salâtü‘l-vustâile ilgili 40 civarında rivâyet olup bunlar 19 farklı görüşü içermektedir. Bunların en kuvvetlisi, salât-ı vustâ‘nın “ikindi namazı”, “sabah namazı” ve “Cuma namazı” olduğu görüşleridir.

Ebu‘l-Hasen, “es-Salâtu‘l-vustâ, Cuma namazıdır. Namazların en hayırlısı Cuma namazıdır. Kim buna muhalefet ederse hata eder” demiştir.
Ayrıca İbn Side, el-Muhkem kitabında yer aldığına göre, “Kim salât-ı vustâyı Cumadan başka bir şey derse hata eder” demiştir.[18]


Bu açıklamalardan anlaşıldığına göre, “orta” demek olan vesat sözcüğü, Araplar arasında; “hayırlı, yararlı” anlamında kullanılmaktadır. O hâlde, وسط [v-s-t] sözcüğünün ism-i tafdili ve müennes [dişil] kalıbı olan الوسطى [el-vustâ] ile müzekker [eril] kalıbı olan evsat sözcükleri de, “en hayırlı, en yararlı” anlamına gelir; aynı, ekber ve kübra, hasen ve hüsnasözcüklerinde olduğu gibi.



الوسطى [el-vustâ] sözcüğünün türevleri, ikisi müzekker (bkz. Kalem/28 ve Mâide/89) olmak üzere Kur’ân’da 5 yerde geçmektedir:
اوسطهم [evsatuhum/en hayırlı, şerefli olanları], “Ben size ‘Tesbih etmiyor musunuz!’ dememiş miydim?” dedi. (Kalem/28)


Allah sizi, yeminlerinizdeki lağv ile [kasıtsız olarak yaptığınız yeminlerinizden] sorumlu tutmaz. Fakat yeminleri düğümlediğiniz şeylerle [kasıtlı yaptığınız yeminlerinizden] sizi sorumlu tutar; onun keffâreti, ehlinize yedirdiğinizin من اوسط ما [evsatından/en hayırlısından; en iyisinden] on miskini yedirmek veya giydirmektir. Veyahut da bir köleyi özgürleştirmektir. Verecek bir şey bulamayan kimse için de üç gün oruç tutmaktır. Bu, bozduğunuz zaman yeminlerinizin keffâretidir. Ve yeminlerinizi koruyun. İşte Allah âyetlerini sizin için böyle açığa kor ki, belki şükredesiniz [karşılığını ödersiniz]. (Mâide/89)


Sonra bir topluluğun فوسطن [orta yerine/en değerli, en hayırlı yerine] kadar dalanlara…(Âdiyât/5)
Vustâ sözcüğünün, “en değerli, en yararlı” demek olduğu, Kur’ân ile de tescil edildiğine göre, Bakara/238′de geçen, الوسطى [el-vustâ] sözcüğü ile الصلوة [es-salât] sözcüğünün birleşmesinden oluşan الصّلوة الوسطى [es-salâtu'l-vustâ] tamlaması, “en yararlı, en hayırlı salât” olarak anlaşılmalıdır.



KUR’ÂN, “EN HAYIRLI SALÂT”I BİLDİRMİŞTİR
Kur’ân’da belirgin olarak zikredilen bir ifadenin anlamının bilinememesi/anlaşılamaması, Kur’ân için bir nâkısa –ki mübîn ve mufassal olan Kur’ân bundan münezzehtir–, mü’minler için de bir eksiklik teşkil eder. Kanaatimize göre Peygamberimiz ve sahabe tarafından bilinen/anlaşılan bu ifade, zaman içinde rivâyetlerle oluşan kaosta anlaşılamaz hâle gelmiştir. Kur’ân’dan anlaşıldığına göre, salâtu’l-vustâ [en hayırlı salât, toplantı günü salâtı], Salâtları ve en hayırlı salâtı muhafaza edin [elbirlik koruyun] (Bakara/238) emriyle farz kılınmıştır. Daha sonra da Cum‘a sûresi’nde buna gönderme yapılmıştır:
Ey iman etmiş kişiler! Toplantı günü salât için seslenildiği zaman, Allah’ın anılmasına hemen koşun, alış-verişi bırakın. Eğer bilirseniz işte bu, خير لكم [sizin için en hayırlıdır].(Cum‘a/9)


Bu âyette, Bakara/238′de, الصّلوة الوسطى [es-salâtu'l-vustâ/en hayırlı salât] olarak tanıtılan salâtın, “Toplantı/Cum‘a Günü” yapılan salât olduğu bildirmektedir.
Kur’ân’daki bu delilden sonra “vustâ salât”ın, hangi salât olduğuna dair başka delil aramak beyhudedir.
Bu âyetlerde salâtların muhafazası emredilmiş ve herkesin bunu samimiyetle yerine getirmesi istenmiştir. Ayrıca, korku ve tehlike anlarında bile salâtın terk edilmeyip binit üzerinde veya yaya olarak icra edilmesi istenmiştir.
Burada konu edilen salâtlar, namaz değil, “zihnî destek”tir [kişilerin eğitilmesi, öğretilmesi; ilâhî kanunları tanımalarının sağlanması ve Allah'ın birliğine ikna olmalarının sağlanmasıdır].



Korku hâlinde salâtın icra edilmesi Nisâ sûresi’nde de yer almıştır:
101.Ve yeryüzünde sefere çıktığınız zaman, kâfirlerin; Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenkimselerin size bir kötülük yapacağından korkarsanız salâttan [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma çalışmanızdan] kısaltmanızda [eğitimi-öğretimi kısa kesmenizde] sizin için bir sakınca yoktur. Şüphesiz kâfirler; Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenkimseler, sizin için apaçık düşmandırlar.
102.Ve sen seferde olanların içinde bulunup da onlar için eğitim-öğretim verdiğin zaman içlerinden bir kısmı seninle beraber dikilsinler/eğitime katılsınlar. Silâhlarını da yanlarına alsınlar. Bunlar, yeterli bilgi alıp ikna olduklarında arka tarafınıza geçsinler. Sonra eğitim-öğretim almamış diğer bir kısmı gelsin seninle beraber eğitim-öğretim yapsınlar ve tedbirlerini ve silâhlarını alsınlar. Kâfirler; Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenkimseler, silâhlarınızdan ve eşyanızdan habersiz durumda olsanız da size ani bir baskın yapsınlar isterler. Eğer size yağmurdan bir eziyet erişir veya hasta olursanız, silâhlarınızı bırakmanızda sizin için bir sakınca yoktur. Tedbirinizi de alın. Şüphesiz Allah, kâfirler; Kendisinin ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenkimselere alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.
103.Sonra eğitim-öğretimi tamamlayınca, artık Allah’ı ayakta, oturarak, yan yatmışken anın. Sükûnet bulduğunuzda/ güvene erdiğinizde, salâtı ikame edin [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturun, ayakta tutun]. Hiç şüphesiz salât [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma görevi], eskiden beri mü’minler üzerine vakti belirlenmiş bir yazgıdır.(Nisâ/101-103)


                                                                               
Salâtın muhafaza edilmeyip zâyi edilmesinin, insanlığın felaketine neden olacağı Meryem sûresi’nde ihtar edilmişti:
59-61.Sonra onların ardından kötü bir nesil geldi ki, salâtı [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olmayı; toplumu aydınlatmaya çalışmayı] kaybettiler/hayatlarından çıkarıp attılar. Ve şehvetlerine uydular. Bundan dolayı tevbe eden ve iman eden ve sâlihi işleyenler hariç onlar azgınlıklarının cezasıyla karşılaşacaklardır. İşte tevbe eden, iman eden ve sâlihi işleyenler cennete; Rahmân’ın [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah'ın] kullarına –görmedikleri hâlde– vaat ettiği Adn cennetlerine girecekler ve hiçbir şekilde haksızlığa uğratılmayacaklardır. Şüphesiz O’nun vaadi kesinlikle yerini bulacaktır.(Meryem/59-61)*



                                                                             

*İşte Kuran, Bakara Suresi





Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim