• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

92Nisa Suresi 153-158, 160-162










Mushafta Bozuntu Yapılan Ayetler




Nisa Suresi 153-158, 160-162






Hatalı Çeviri:
153. Ehl-i kitap senden, kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyor. Onlar Musa'dan, bunun daha büyüğünü istemişler de, «Bize Allah'ı apaçık göster» demişlerdi. Zulümleri sebebiyle hemen onları yıldırım çarptı. Bilâhare kendilerine açık deliller geldikten sonra buzağıyı (tanrı) edindiler. Biz bunu da affettik. Ve Musa'ya apaçık delil (ve yetki) verdik.
154. Söz vermeleri (ni takviye) için Tûr'u başlarına diktik de onlara, «Baş eğerek kapıdan girin» dedik, «Cumartesi günü sınırı aşmayın» dedik. Kendilerinden sağlam söz aldık.  
155. Sözlerinden dönmeleri, Allah'ın âyetlerini inkâr etmeleri, haksız yere peygamberleri öldürmeleri ve «Kalplerimiz kılıflanmıştır» demeleri sebebiyle (onları lânetledik, türlü belâlar verdik. Onların kalpleri kılıflı değildir;) tam aksine küfürleri sebebiyle Allah o kalpler üzerine mühür vurmuştur; pek azı müstesna artık iman etmezler.
156. Bir de inkâr etmelerinden ve Meryem'in üzerine büyük bir iftira atmalarından;
157. Ve «Allah elçisi Meryem oğlu İsa'yı öldürdük» demeleri yüzünden (onları lânetledik). Halbuki onu ne öldürdüler, ne de astılar; fakat (öldürdükleri) onlara İsa gibi gösterildi. Onun hakkında ihtilâfa düşenler bundan dolayı tam bir kararsızlık içindedirler; bu hususta zanna uymak dışında hiçbir (sağlam) bilgileri yoktur ve kesin olarak onu öldürmediler.  
158. Bilâkis Allah onu (İsa'yı) kendi nezdine kaldırmıştır. Allah izzet ve hikmet sahibidir.
159. Ehl-i kitaptan her biri, ölümünden önce ona muhakkak iman edecektir. Kıyamet gününde de o, onlara şahit olacaktır.  
160, 161. Yahudilerin zulmü sebebiyle, bir de çok kimseyi Allah yolundan çevirmeleri, menedildikleri halde faizi almaları ve haksız (yollar) ile insanların mallarını yemeleri yüzünden kendilerine (daha önce) helâl kılınmış bulunan temiz ve iyi şeyleri onlara haram kıldık; ve içlerinden inkâra sapanlara acı bir azap hazırladık.
162. Fakat içlerinden ilimde derinleşmiş olanlar ve müminler, sana indirilene ve senden önce indirilene iman edenler, namazı kılanlar, zekâtı verenler, Allah'a ve ahiret gününe inananlar var ya; işte onlara pek yakında büyük mükâfat vereceğiz.




Doğru Çeviri:


Nisa Suresi 153-158, 160-162

153.Kitap Ehli, senden, kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyorlar. Ve kesinlikle onlar Mûsâ'dan bundan daha büyüğünü istemişlerdi de: “Allah'ı bize açıkça göster” demişlerdi. Sonra da haksızlıkları sebebiyle onları yıldırım çarptı. Sonra da kendilerine açık deliller geldiği hâlde altını ilâh edinmişlerdi. Sonra Biz onları bundan dolayı da affettik. Ve Biz, Mûsâ'ya apaçık bir kanıt verdik.
154-158.Ve söz vermeleri ile birlikte üstlerini/ en değerlilerini/Mûsâ'yı Tûr'a yükselttik. Ve onlara: “O kapıdan boyun eğip teslimiyet göstererek girin” dedik. Yine onlara: “Tefekkür/kulluk gününde sınırları aşmayın” dedik. Sonra da onların kendi sözlerini bozmaları, Allah'ın âyetlerine inanmamaları, peygamberleri haksız yere öldürmeleri ve: “Kalplerimiz örtülüdür/ sünnetsizdir” demeleri –aksine Allah, küfretmeleri; Kendisinin ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmeleri nedeniyle kalplerine damga vurmuştur. Onların azı dışında, inanmazlar– ve Allah'ın ilâhlığına ve rabliğine inanmamaları ve Meryem'in aleyhinde büyük bühtanlar söylemeleri; “Biz, Allah'ın Rasûlü Meryem oğlu Mesih Îsâ'yı gerçekten öldürdük” demeleri nedeniyle onlardan sağlam bir söz aldık. Oysa O'nu öldürmediler ve O'nu asmadılar. Ama onlar için, Îsâ, benzetildi. Gerçekten O'nun hakkında anlaşmazlığa düşenler, kesin bir yetersiz bilgi içindedirler. Onların zanna uymaktan başka buna ilişkin hiçbir bilgileri yoktur. O’nu kesin olarak öldürmediler. Aksine Allah O'nu, Kendine yükseltti/ derecesini artırdı. Ve Allah, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olandır, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapandır.
160,161.Sonra da Yahudileşen kimselerden olan haksız davranışlar, onların birçok kimseleri Allah yolundan alıkoymaları, yasaklandıkları hâlde riba almaları [emeksiz, hizmetsiz, risksiz kazanç sağlamaları] ve insanların mallarını haksız yere yemeleri sebebiyle kendilerine helâl kılınmış temiz şeyleri haram kıldık. Ve Yahudileşenlerden kâfirlere; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmiş olanlara can yakıcı bir azap hazırladık.
162.Fakat bu Yahudileşenlerden bilgide derinleşmiş olanlar ve iman edenler, sana indirilene ve senden önce indirilenlere iman ederler. Onlar, salâtı ikame eden [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturan, ayakta tutan], vergiyi veren, Allah'a ve âhiret gününe iman edenlerdir. İşte onlar, Bizim büyük bir ödül vereceklerimizdir.





Bu âyet grubunda da, tıpkı Bakara sûresi'ndeki gibi, Ehl-i Kitap ile ilgili bilgiler verilmektedir. Âyetlerdeki ifadeler gâyet açık ve nettir:

• Ehl-i Kitap, Rasûlullah'tan kendilerine gökten bir kitap indirmesini istemektedirler. Bu ne ki! Bunlar, Mûsâ'dan bundan daha büyüğünü istemişlerdi de, “Allah'ı bize açıkça göster” demişlerdi. Sonra da hakksızlıkları sebebiyle onları yıldırım çarptı. Sonra da kendilerine açık deliller geldiği hâlde o buzağıyı edinmişlerdi [altını ilâhlaştırmışlardı]. Sonra bunlar affedildiler. Bunları uyarsın diye Mûsâ'ya apaçık bir kanıt verildi.

• Musa Tur’a götürülerek kendisine orada din ilkeleri bildirilmiştir. Ve onlara, “O kapıdan secde ederek girin” denildi. Yine onlara, “İbâdet gününde sınırları aşmayın” denildi. Sonra da sözlerini bozmaları, Allah'ın âyetlerine karşı inkâra sapmaları, peygamberleri hakksız yere öldürmeleri ve, “Kalplerimiz örtülüdür/sünnetsizdir” demeleri –aksine Allah, inkârları dolayısıyla ona [kalplerine] damga vurdu. Onların azı dışında, inanmazlar– ve inkâra sapmaları ve Meryem'in aleyhinde büyük bühtanlar söylemeleri; “Biz, Allah'ın Rasûlü Meryem oğlu Mesih Îsâ'yı gerçekten öldürdük” demeleri nedeniyle onlardan sağlam bir söz alındı. Oysa o'nu öldürmemişlerdi ve o'nu asmamışlardı. Ama onlara o, benzetilmişti. Gerçekten o'nun hakkında anlaşmazlığa düşenler, kesin bir şekk [yetersiz bilgi] içindedirler. Onların zanna uymaktan başka buna ilişkin hiç bir bilgileri yoktur. Onu kesin olarak öldürmediler. Aksine Allah o'nu, Kendine yükseltti [derecesini artırdı].

• Sonra da Yahûdileşen kimselerin birçok kimseleri Allah yolundan alıkoymaları, yasaklandıkları hâlde faiz almaları ve insanların mallarını hakksız yere yemeleri sebebiyle kendilerine helâl kılınmış temiz şeyler haram kılındı. Ve onlardan kâfir olanlara can yakıcı bir azap hazırlandı.

• Onlardan ilimde derinleşmiş olanlar ve iman edenler, yukarıda anlatılanlar gibi değildirler. Bunlar, Rasûlullah'a indirilene ve ondan önce indirilenlere iman etmektedirler. Onlar, salâtı ikâme eden, zekâtı veren, Allah'a ve âhiret gününe iman edenlerdir. Bunlar, ödüllendirilecek gruptur.



Bu âyetlerde Yahûdilerle ilgili verilen bilgiler, A‘râf, Tâ-Hâ, Bakara sûrelerinde genişçe yer almıştı.


Bu pasajda Yahûdilerin densizlikleri anlatılırken, konu Îsâ ile ilgili eksik ve yanlış bilgilere getirilerek, Meryem'in aleyhinde büyük bühtanlar söylemeleri; “Biz, Allah'ın Rasûlü Meryem oğlu Mesih Îsâ'yı gerçekten öldürdük” demeleri nedeniyle onlardan sağlam bir söz aldık. Oysa o'nu öldürmediler ve o'nu asmadılar. Ama onlara, o, benzetildi. Gerçekten o'nun hakkında anlaşmazlığa düşenler, kesin bir şekk [yetersiz bilgi] içindedirler. Onların zanna uymaktan başka buna ilişkin hiç bir bilgileri yoktur. Onu kesin olarak öldürmediler. Aksine Allah o'nu Kendine yükseltti [derecesini artırdı] buyurulmuş; Îsâ'nın onlar tarafından öldürülmediği, asılmadığı, Îsâ'nın benzetildiği, Allah'ın Îsâ'yı Kendisine yükselttiği beyân edilmiştir.


Âyette üzerinde durulması gereken nokta, Ama onlara o, benzetildi ifadesidir. Burada Îsâ'nın bir şeye benzetildiği söylenmekte, ama neye benzetildiği bildirilmemektedir. Îsâ'nın neye benzetildiğini Rasûlullah ve ashâbının kesin olarak bildikleri kanaatini taşıyoruz. Âl-i İmrân sûresi'ndeki âyetlerin delâletiyle bunun anlaşılabileceğini düşünüyoruz. O nedenle Âl-i İmrân sûresi'ndeki şu pasajı tahlillerimizle birlikte sunuyoruz:


52,53.Sonra Îsâ, onlardan küfrü: Allah'ın ilâhlığını, rabliğini bilerek reddetmeyi sezince: “Allah yolunda benim yardımcılarım kimlerdir?” dedi. Havariler: “Allah'ın yardımcıları biziz, biz Allah'a iman ettik, bizim şüphesiz müslimler olduğumuza tanık ol. –Rabbimiz! Biz, senin indirdiğine iman ettik, elçiye de uyduk. Artık bizi şâhitlerle beraber yaz”– dediler.
54.Ve inanmayanlar kötü plân yaptılar, Allah da onların kötü plânlarını boşa çıkardı. Ve Allah, kötü plânları boşa çıkaranların en hayırlısıdır.
55-57.Hani Allah: “Ey Îsâ! Şüphesiz ki Ben seni geçmişte yaptıklarını ve yapman gerekirken yapmadıklarını bir bir hatırlattırıcıyım/öldürücüyüm, seni Kendime yükselticiyim ve seni kâfirlerden; Benim ilâhlığımı ve rabliğimi bilerek reddeden kimselerden temizleyiciyim. Ve de sana uyan kimseleri, kıyâmete kadar kâfirlerin; Benim ilâhlığımı, rabliğimi bilerek reddeden o kişilerin üstünde tutucuyum. Sonra dönüşünüz yalnızca Bana'dır. Sonra da ayrılığa düştüğünüz şeylerde aranızda hükmedeceğim. Kâfirlere; Benim ilâhlığımı ve rabliğimi bilerek reddeden şu kimselere gelince de, onlara dünyada ve âhirette şiddetli bir azapla azap edeceğim. Onlar için yardımcılardan bir şey de olmayacaktır. İman eden ve düzeltmeye yönelik işler yapan kimselere gelince de, Allah, onların ödüllerini tastamam ödeyecektir. Ve Allah, şirk koşarak yanlış; kendi zararlarına iş yapanları sevmez” demişti.
58.İşte bu, Biz bunu sana, âyetlerden ve yasalar içeren hatırlatmalardan/ öğütlerden/ Kur’ân'dan okuyoruz.(Âl-i İmrân/52-58)



Bu âyetlerde Îsâ peygamberin hayatından bir kesit nakledilerek Hristiyanların, özellikle de Necrân heyetinin, Îsâ'nın ilâhlığı ile ilgili sapık inançları reddedilmekte; ayrıca Rasûlullah da motive edilmektedir. Âyette verilen bilgiler şöyle özetlenebilir: Îsâ, inkârcıların düşmanlığını sezer. Yakın çevresine, “Allah yolunda benim yardımcılarım kimlerdir?” diye sorar. Havariler, “Allah'ın yardımcıları biziz; biz, Allah'a iman ettik, bizim şüphesiz müslimler olduğumuza tanık ol” diye Îsâ'ya teminat verirler ve “Rabbimiz! Biz senin indirdiğine iman ettik, Elçi'ye de uyduk. Artık bizi şâhitlerle beraber yaz” diyerek Allah'a niyazda bulunurlar. Yani, Allah yolunda ölmeyi, şehid olmayı göze alırlar.



Bu safha başka bir âyette şöyle nakledilir:
14.Ey iman etmiş kişiler! Allah'ın yardımcıları olun; nitekim Meryem oğlu Îsâ, havarilere: “Allah'a benim yardımcılarım kimdir?” demişti. Havariler: “Allah'ın yardımcıları biziz” dediler. Sonra İsrâîloğulları'ndan bir zümre inandı, bir zümre inanmadı. Sonra da Biz, inanmış kimseleri, düşmanlarına karşı güçlendirdik de onlar üstün geldiler.(Saff/14)


 
Bu arada kinci Yahûdiler Îsâ'yı ortadan kaldırmak için plan kurmakta, Allah da plan kurmaktadır [onların planını boşa çıkaracak olayları yaratmaktadır]. Ayrıca Îsâ'ya, Ey Îsâ! Şüphesiz ki Ben seni vefat ettiriciyim, seni Kendime yükselticiyim ve seni inkârcılardan temizleyiciyim. Ve de sana uyan kimseleri, kıyâmete kadar o küfretmiş olan kişilerin üstünde tutucuyum. Sonra dönüşünüz yalnızca Banadır. Sonra da ayrılığa düştüğünüz şeylerde aranızda hükmedeceğim. Şu inkâr eden kimselere gelince de, onlara dünyada ve âhirette şiddetli bir azapla azap edeceğim. Onlar için yardımcılardan bir şey de olmayacaktır. İman eden ve sâlihâtı işleyen kimselere gelince de, O [Allah], onların ödüllerini tastamam ödeyecektir. Ve Allah, zâlimleri sevmez diye güvence vermektedir. Yani, bu sırada Îsâ ölmeyecektir. Onun daha yapacağı işler vardır.



Geçmişe ait verilen bu bilgilerle, Rasûlullah'a da güvence verilmekte; o'na zımnen, “Senin de yapacağın işler vardır” denilmektedir.

54. âyetteki, Allah da kötü plan yaptı [onların kötü planlarını boşa çıkardı]. Ve Allah, plancıların [kötü planları boşa çıkaranların] en hayırlısıdır ifadesi, Nisâ sûresi'nde açığa kavuşturulmaktadır:
154-158.Ve söz vermeleri ile birlikte üstlerini/ en değerlilerini/Mûsâ'yı Tûr'a yükselttik. Ve onlara: “O kapıdan boyun eğip teslimiyet göstererek girin” dedik. Yine onlara: “Tefekkür/kulluk gününde sınırları aşmayın” dedik. Sonra da onların kendi sözlerini bozmaları, Allah'ın âyetlerine inanmamaları, peygamberleri haksız yere öldürmeleri ve: “Kalplerimiz örtülüdür/ sünnetsizdir” demeleri –aksine Allah, küfretmeleri; Kendisinin ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmeleri nedeniyle kalplerine damga vurmuştur. Onların azı dışında, inanmazlar– ve Allah'ın ilâhlığına ve rabliğine inanmamaları ve Meryem'in aleyhinde büyük bühtanlar söylemeleri; “Biz, Allah'ın Rasûlü Meryem oğlu Mesih Îsâ'yı gerçekten öldürdük” demeleri nedeniyle onlardan sağlam bir söz aldık. Oysa O'nu öldürmediler ve O'nu asmadılar. Ama onlar için, Îsâ, benzetildi. Gerçekten O'nun hakkında anlaşmazlığa düşenler, kesin bir yetersiz bilgi içindedirler. Onların zanna uymaktan başka buna ilişkin hiçbir bilgileri yoktur. O’nu kesin olarak öldürmediler. Aksine Allah O'nu, Kendine yükseltti/ derecesini artırdı. Ve Allah, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olandır, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapandır.(Nisâ/154-158)

 
Âyetteki, Oysa o'nu öldürmediler ve o'nu asmadılar. Ama onlara o, benzetildi ifadesinden anlaşıldığına göre, havarilerden biri, Îsâ rolünü üstlenip, Allah yolunda şehid olmuştur.


Kurtubî’nin nakline göre bu konuyu ed-Dahhâk şöyle izah etmiştir:
Hz. Îsâ'yı öldürmek istediklerinde, havariler 12 kişi oldukları hâlde bir odada toplandılar. Hz. Îsâ, odanın havalandırma deliğinden yanlarına geldi. İblis de Yahûdi topluluklarını durumdan haberdar edince 4.000 kişi bineklerine bindiler ve odanın kapısını tuttular. Hz. Mesih havarilere, “Hanginiz cennette benimle birlikte olmak karşılığında ölümü göze alabilir?” dedi. Onlardan birisi, “Ben ey Allah'ın Peygamberi” dedi. Bunun üzerine Hz. Îsâ yünden yapılmış abasını ve yünden bir sarığı üzerine attı, sopasını ona teslim etti. Bu kişi Hz. Îsâ'nın sûretine benzetildi. Yahûdilere karşı çıkınca onu öldürdüler, daha sonra çarmıha gerdiler.



Merhum Râzî ise şu açıklamaları yapar:

Hz. Îsâ'yı Öldürmek İsteyenin, Ona Benzetilerek Öldürülmesi:

“Allah Teâlâ, Hz. Îsâ'nın (a.s) şeklini, başka bir insana vermiştir.” Bu izaha göre değişik açıklamalar yapılmıştır:
a) Yahûdiler, Hz. Îsâ'nın (a.s), arkadaşları [havarileri] ile birlikte falancanın evinde olduğunu öğrenince, Yahûdilerin reisi olan Yahuda, avânesinden Taytâyus isminde bir adama, o'nun yanına girip öldürmek için o'nu evden çıkarmasını emretmişti. Bu adam Hz. Îsâ'nın yanına girince, Cenâb-ı Allah Hz. Îsâ'yı (a.s), evin tavanından göğe yükseltmiş ve Taytâyus'a, Hz. Îsâ'nın şeklini vermiş. Binâenaleyh Yahûdiler, onu Hz. Îsâ zannederek çarmıha germiş ve öldürmüşlerdir.


b) Yahûdiler, Hz. Îsâ'yı (a.s) takip için bir adam görevlendirdiler. Hz. Îsâ (a.s) dağa çıktı ve oradan göğe yükseltildi. Hakk Teâlâ, o gözetleyici adama Hz. Îsâ'nın şeklini verdi ve Yahûdiler onu, “Ben, Îsâ değilim” dediği hâlde, öldürdüler.


c) Yahûdiler, Hz. Îsâ'yı yakalamayı kafalarına koymuşlardı. Hz. Îsâ'nın yanında on havârisi vardı. Hz. Îsâ (a.s) onlara, “Kim, kendisine benim sûretim verilmesi karşılığında cenneti satın almak ister” dedi. İçlerinden birisi, “Ben...” dedi. İşte bunun üzerine, Allah Teâlâ, ona Hz. Îsâ'nın (a.s) şeklini verdi. O, evden çıkarılıp öldürüldü. Hz. Îsâ (a.s) da göğe kaldırıldı.

d) Hz. Îsâ'nın havarilerinden olduğunu iddia eden bir münâfık vardı. Bu münâfık, Yahûdilere gidip Hz. Îsâ'nın (a.s) yerini haber verdi. Bu adam, Yahûdilerle birlikte Hz. Îsâ'yı yakalamak için içeri girdiklerinde, Allah Teâlâ, Hz. Îsâ'nın şeklini o adama verdi. Böylece bu adam öldürüldü ve çarmıha gerildi.


İşte bütün bunlar, birbirine zıt olan ve birbirini nakzeden açıklamalardır. İşlerin hakikatini en iyi Allah bilir.


Âyette, Gerçekten o'nun hakkında anlaşmazlığa düşenler, kesin bir şekk [yetersiz bilgi] içindedirler. Onların zanna uymaktan başka buna ilişkin hiç bir bilgileri yoktur buyurulmuştur, ki burada konu edilen anlaşmazlık, Yahûdiler ve Hristiyanların, “Eğer bu ölen Îsâ ise, bizim arkadaşımız nerede?”, “Allah, gözümüzün önünde O'nu semâya yükselti”, “Çarmıha gerilen kişi Îsâ idi, fakat çarmıhta ölmemişti ve çarmıhtan indirildiğinde yaşıyordu”, “Îsâ çarmıhta öldü, daha sonra tekrar dirilip havarileri ile birçok kez buluşup konuştu” gibi gerçek dışı inançlara sahip olmalarıdır.


Burada, peygamberleri hakksız yere öldürmeleri ifadesiyle konu edilen Yahûdilerin peygamber katilliği Bakara/91, Âl-i İmrân/112 ve 181 âyetlerinde de yer almış ve detaylı bilgi sunulmuştu.


Kur’ân âyetlerine dikkat edildiğinde, Îsâ peygamberin de her beşer gibi ölümlü olduğu ve öldüğü anlaşılır:
55-57.Hani Allah: “Ey Îsâ! Şüphesiz ki Ben seni geçmişte yaptıklarını ve yapman gerekirken yapmadıklarını bir bir hatırlattırıcıyım/öldürücüyüm, seni Kendime yükselticiyim ve seni kâfirlerden; Benim ilâhlığımı ve rabliğimi bilerek reddeden kimselerden temizleyiciyim. Ve de sana uyan kimseleri, kıyâmete kadar kâfirlerin; Benim ilâhlığımı, rabliğimi bilerek reddeden o kişilerin üstünde tutucuyum. Sonra dönüşünüz yalnızca Bana'dır. Sonra da ayrılığa düştüğünüz şeylerde aranızda hükmedeceğim. Kâfirlere; Benim ilâhlığımı ve rabliğimi bilerek reddeden şu kimselere gelince de, onlara dünyada ve âhirette şiddetli bir azapla azap edeceğim. Onlar için yardımcılardan bir şey de olmayacaktır. İman eden ve düzeltmeye yönelik işler yapan kimselere gelince de, Allah, onların ödüllerini tastamam ödeyecektir. Ve Allah, şirk koşarak yanlış; kendi zararlarına iş yapanları sevmez” demişti.(Âl-i İmrân/55-57)

 
116-118.Ve hani Allah demişti ki: “Ey Meryem oğlu Îsâ! Sen mi insanlara: ‘Beni ve annemi, Allah'ın astlarından iki tanrı edinin’ dedin?” Îsâ: “Sen arınıksın, benim için gerçek olmayan bir şeyi söylemem bana yakışmaz. Eğer ben onu demiş olsam, Sen, bunu kesinlikle bilmiştin. Sen, benim içimde/özümde olanı bilirsin, ben ise Senin zatında olanı bilmem. Şüphesiz Sen; görülmeyeni, duyulmayanı, sezilmeyeni, geçmişi, geleceği en iyi bilenin ta kendisisin! Ben, onlara sadece, Senin bana emrettiklerini; ‘Benim ve sizin Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin’ dedim. Ve ben, içlerinde olduğum müddetçe onlar üzerine tanıktım. Ne zaman ki Sen, beni vefat ettirdin; geçmişte yaptıklarımı ve yapmam gerekirken yapmadıklarımı bir bir hatırlattırdın/ beni öldürdün, Sen, onları gözetleyenin ta kendisi oldun. Ve şüphesiz Sen, her şeye en iyi tanık olansın. Eğer onlara azap edersen, şüphesiz onlar, senin kullarındır ve eğer onları bağışlarsan, şüphesiz Sen, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/ mutlak galip olanın, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapanın ta kendisisin” dedi.
119.Allah dedi ki: “Bu, doğru kimselere doğruluklarının yarar sağladığı gündür. Onlar için, içinde sonsuz kalıcılar olarak altlarından ırmaklar akan cennetler vardır.” Allah, onlardan razı olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte bu, en büyük kurtuluştur.(Mâide/116-119)

 
29.Bunun üzerine Meryem ona; doğum anında aşağısında bulunan kişiye; Zekeriyya’ya işaret etti, ondan gelişmeleri açıklamasını istedi. Zekeriyya, Meryem’in zina etmeden çocuğu doğurduğuna kefil olup çocuğun ma’bedde yetiştirilmesini istedi. Onlar, “Biz, yüksek mevkide olan kişiler, henüz ergenlik çağına gelmemiş birine nasıl söz söyleriz/yüksek mevkide olan kişiler henüz ergenlik çağına gelmemiş birine nasıl söz söyler?” dediler.
34.İşte bu, hak söze göre, hakkında ihtilâf edip durdukları, “30.Şüphesiz ben Allah'ın kuluyum. O bana kitabı verdi ve beni bir peygamber yaptı. 31.Beni, ben nerede olursam olayım mübarek kıldı. Hayatta bulunduğum müddetçe bana salâtı [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olmayı; toplumu aydınlatmayı] ve zekâtı/vergiyi yükümlülük olarak ulaştırdı. 32.Ve beni, anneme iyi davranan bir kimse yaptı. Ve beni bir zorba, mutsuz biri yapmadı. 33.Ve doğurulduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak yeniden diriltileceğim gün, selâm benim üzerimedir. 36.Ve şüphesiz Allah benim Rabbimdir, sizin de Rabbinizdir. O hâlde O'na kulluk edin, işte bu, dosdoğru yoldur” 34.diyen Meryem oğlu Îsâ'dır.(Meryem/29-36)



ÎSÂ'NIN ALLAH'A YÜKSELTİLMESİ
Konumuz olan paragraftaki, Aksine Allah o'nu Kendine yükseltti ve Seni Kendime yükselticiyim (Âl-i İmrân/55) ifadeleri, İslâm'ı, Peygamber'i ve Kur’ân'ı gözden düşürebilmek için, Allah'ın Îsâ'yı göğe, Kendi yanına çıkardığı şeklinde çarpıtılmış ve bu hususta epeyce menkıbe düzülmüştür. Hâlbuki, Allah'a gitmek, Allah'a yükselmek, bedensel olarak göğe çıkmak değildir. Bu ifadeler, Allah'ın derece yükseltmesine, değer vermesine, dünyada yüksek mevkilere çıkarmasına ve büyük ödüller ihsan etmesine işarettir. Zira, Allah'ın sıfatlarından biri de, “refi‘u'd-derecât'tır” [dereceleri yükselten'dir].


45-46Hani bir zaman haberci âyetler: “Ey Meryem! Allah seni, Kendisinden bir kelimeyle müjdeliyor. Onun adı, Meryem oğlu Îsâ Mesih'tir. Dünya ve âhirette saygındır. Ve O, yaklaştırılanlardan ve sâlihlerdendir. Yüksek mevkide bulunarak ve yetişkin biri olarak insanlarla konuşacaktır da. 48Ve Allah, O'na kitabı, haksızlık, bozgunculuk ve kargaşayı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkeleri ve Tevrât ile İncîl'i öğretecek.(Âl-i İmrân/46)
 
110.Hani Allah demişti ki: “Ey Meryem oğlu Îsâ! Senin üzerinde ve annenin üzerinde olan nimetimi hatırla! Hani Ben, seni Allah'ın vahyi ile güçlendirmiştim. Yüksek mevkide olan biri olarak ve yetişkin biri olarak insanlara konuşuyordun. Hani sana Kitabı, haksızlık, bozgunculuk ve kargaşayı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkeleri, Tevrât'ı ve İncîl'i öğretmiştim.


Hani Benim iznimle/ bilgimle çamurdan; kilden (seramikten) kuş şekli gibi bir şey (Buhurdan) yapıyordun. Sonra da onun içine üflüyordun; aerosol oluşturuyordun, onlar da (hastalık yayan; aşılayan haşereler) Benim iznimle kuş oluveriyordu/çabucak gidiyorlardı. Anadan doğma kör olanı ve alaca hastalığına yakalanmış kimseyi iznimle/ bilgimle iyileştiriyordun. Yine Benim iznimle/ bilgimle sosyal ölüleri çıkarıyordun/ canlandırıyordun. Ve hani İsrâîloğulları'na apaçık kanıtlarla gelip de onlardan Allah'ın ilâhlığına ve rabliğine inanmayanların: “Bu, ancak apaçık bir sihirdir” dedikleri zaman seni onlardan korumuştum.(Mâide/110)

 
14-16.De ki, “Dinimi yalnız Kendisine arındırarak Allah'a kulluk ediyorum. Buna rağmen siz, O'nun astlarından dilediğinize kulluk yapınız.” De ki: “Şüphesiz asıl kaybedenler, kıyâmet gününde kendilerini ve ailelerini ve yakınlarını kayba uğratanlardır.” –Dikkatli olun! İşte bu, apaçık bir kaybın ta kendisidir. Onların üstlerinden ateşten tabakalar, altlarından da tabakalar vardır. İşte Allah, kullarını bununla korkutuyor: Ey kullarım! Benim korumam altına girin.–(Zümer/15)

 
Ayrıca şu âyet, bu konunun doğru anlaşılması için yeterli bir ipucu sunmaktadır:
176.Ve eğer Biz, dileseydik onu o âyetlerle yüceltirdik, ama o alçaklığa saplandı kaldı ve tutkusuna uydu. Artık onun durumu, üstüne varsan da dilini sarkıtıp soluyan, kendi hâline bıraksan da dilini sarkıtıp soluyan köpeğin durumuna benzer. İşte bu, âyetlerimizi yalanlayan toplumun durumudur. O nedenle sen iyice düşünsünler diye bu kıssayı iyice anlat.(A‘râf/176)

 
A‘râf/176'daki, Eğer Biz, dileseydik onu o âyetlerle yüceltirdik ifadesine göre Allah, herkesi Kendisine yükseltecektir.


Burada konu edilen yükselme, fizikî anlamda bir yükselme değil, “mükemmel bir iman ve sâlihât işlemek sûretiyle manevî bir yükselme”dir. Çünkü Allah böylelerini iliyyîn'e [yüceler yücesine] yükseltmektedir:
18-21.Kesinlikle onların düşündüğü gibi değil! “Ebrar”ın/iyi adamların kaydı, kesinlikle Illıyyin'dedir. –Illıyyin'in ne olduğunu sana ne bildirdi? Yaklaştırılmışların tanık olduğu rakamlanmış/ yazılmış bir kayıttır!–(Mutaffifîn/18-21)

 
56.Ve Kitap'ta İdris'i an/hatırlat. Şüphesiz O, özü-sözü doğru biriydi, bir peygamberdi. 57.Ve Biz O'nu yüce bir mekâna yükselttik.(Meryem/56-57)

 
Evet, Îsâ peygamber Yahûdilerce çarmıha gerilerek öldürülmemiştir. O başka bir zaman başka bir yerde ölmüştür. Yeri ve zamanı hakkında bir bilgimiz yoktur.

NOT: 159. âyet, resmî Mushafta bu paragraf içinde tertip edilmiştir. Zuhruf/61-62'deki gibi, Îsâ ile ilgili afakî inançlar üretilmiştir. Biz, Zuhruf sûresi'nde yaptığımız gibi söz konusu âyeti olması gereken paragraf içerisinde tertip ettik.


Paragraftaki, Sonra da Yahûdileşen kimselerden olan zulüm, onların birçok kimseleri Allah yolundan alıkoymaları, yasaklandıkları hâlde faiz almaları ve insanların mallarını hakksız yere yemeleri sebebiyle kendilerine helâl kılınmış temiz şeyleri haram kıldık. Ve onlardan kâfir olanlara can yakıcı bir azap hazırladık ifadesiyle bildirilen hususa daha evvel de değinilmişti:


Ve Biz Yahûdilere bütün tırnaklı hayvanları haram kıldık. Sırtlarında yahut bağırsaklarında taşınan, ya da kemiğe karışan yağlar dışında, sığır ve koyunun yağlarını da onlara haram ettik. Bu, saldırganlıkları yüzünden Bizim onları cezalandırışımızdır. Ve Biz elbette doğrularız. (En‘âm/146)


Paragrafın son âyetindeki, Fakat onlardan ilimde derinleşmiş olanlar ve iman edenler, sana indirilene ve senden önce indirilenlere iman ederler. Onlar, salâtı ikâme eden, zekâtı veren, Allah'a ve âhiret gününe iman edenlerdir. İşte onlar, Bizim büyük bir mükâfât vereceklerimizdir ifadesinden, tüm Yahûdilerin aynı olmayıp, içlerinde bilgilerinin gereği ile hareket eden ehl-i insafın da bulunduğu bildirilmektedir. Ehl-i Kitabın bu karakterdeki grubuna birçok âyette [Kasas/52-55; İsrâ/107-108; Ra‘d/35; En‘âm/20, 114; Ankebût/47; Âl-i İmrân/113, 199] işaret edilmiştir.*




*İşte Kuran, Nisa Suresi




Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim