• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

96Ra’d Suresi 27-29, 31








Mushafta Bozuntu Yapılan Ayetler


Ra’d Suresi 27-29, 31





Hatalı Çeviri:
27. Kâfir olanlar diyorlar ki: Ona Rabbinden bir mucize indirilmeli değil miydi? De ki: Kuşkusuz Allah dilediğini saptırır, kendisine yöneleni de hidayete erdirir.
28. Bunlar, iman edenler ve gönülleri Allah'ın zikriyle sükûnete erenlerdir. Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur.
29. İman edip iyi işler yapanlara ne mutlu! Varılacak güzel yurt da onlar içindir.
30. (Ey Muhammed!) Böylece seni, kendilerinden önce nice ümmetlerin gelip geçtiği bir ümmete gönderdik ki, sana vahyettiğimizi onlara okuyasın. Onlar Rahman'ı inkâr ediyorlar. De ki: O benim Rabbimdir. O'ndan başka tanrı yoktur. Sadece O'na tevekkül ettim ve dönüş sadece O'nadır.
31. Eğer okunan bir Kitapla dağlar yürütülseydi veya onunla yer parçalansaydı, yahut onunla ölüler konuşturulsaydı (o Kitap yine bu Kur'an olacaktı). Fakat bütün işler Allah'a aittir. İman edenler hâla bilmediler mi ki, Allah dileseydi bütün insanları hidayete erdirirdi? Allah'ın vâdi gelinceye kadar inkâr edenlere, yaptıklarından dolayı ya ansızın büyük bir belâ gelmeye devam edecek veya o belâ evlerinin yakınına inecek. Allah, vâdinden asla dönmez.








Doğru Çeviri:
27-29,31.Yine o kâfirler; Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmiş olan o kimseler: “Ona Rabbinden bir alâmet/gösterge indirilmeli değil miydi, eğer kendisiyle dağların yürütüldüğü, yerin parçalandığı veya ölülerin konuşturulduğu bir Kur’ân olsaydı…” diyorlar. De ki: “Şüphesiz Allah, dilediğini şaşırtır ve gönülden bağlanan kimseleri; inanan ve kalpleri Allah’ı anmakla zihnindeki tüm soru işaretlerini gidererek rahata kavuşmuş kişileri Kendisine kılavuzlar.” Gözünüzü açın! Kalpler, yalnız ve yalnız Allah’ı anmakla; zihnindeki tüm soru işaretlerini gidermekle rahata kavuşur. İman etmiş ve düzeltmeye yönelik işler yapmış kimseler; tuba; güzellikler, müjdeler ve güzel dönüş yeri sadece onlar içindir. Aslında emrin tümü Allah’ındır. İman edenler hâlâ anlamadılar mı ki eğer Allah dilemiş olsaydı, kesinlikle insanların tümüne kılavuzluk ederdi. İnkâr eden kimseler, Allah’ın vaadi gelinceye kadar, yaptıkları dolayısıyla ya başlarına çetin bir bela çatacak veya yurtlarının yakınına inecek. Şüphesiz Allah, verdiği sözden dönmez/miadını şaşırmaz.





31. âyet, teknik olarak 27. âyete bağlıdır. O nedenle bu paragrafta meallendirilmiştir.


Bu âyetlerde müşriklerin inanmamak için, Ona Rabbinden bir âyet indirilmeli değil miydi, eğer kendisiyle dağların yürütüldüğü, yerin parçalandığı veya ölülerin konuşturulduğu bir Kur’ân olsaydı… diye ileri sürdükleri sudan bahaneler ve onlara, Şüphesiz Allah, dilediğini şaşırtır ve gönülden bağlanan kimseleri; inanan ve kalpleri Allah’ı anmakla yatışan kişileri Kendisine kılavuzlar. Gözünüzü açın! Kalpler yalnız ve yalnız Allah’ı anmakla yatışır/tatmin olur. İman etmiş ve sâlihâtı işlemiş kimseler; tuba [güzellikler, müjdeler] ve güzel dönüş yeri sadece onlar içindir.


Aslında emrin tümü Allah’ındır diye verilen cevaplar yer almakta; böylece inanmama nedenlerini kendilerinde aramaları istenerek, kâfirlerin ileri sürdükleri bahaneler ile asıl inanmama gerekçelerinin alâkasının olmadığı bildirilmektedir:


5.Aslında o insan, önünü; kalan ömrünü din-iman tanımayıp kötülüğe batmakla geçirmek istiyor: 6Soruyor: “Kıyâmet günü ne zamanmış?”(Kıyâmet/5-6)

 
5.Aksine onlar: “Bunlar, karmakarışık düşlerdir; yok yok onu kendisi uydurdu; yok yok o bir şairdir. Hadi öyleyse öncekilerin gönderildiği gibi bize bir alâmet/gösterge getirsin” dediler.
6.Onlardan önce yok ettiğimiz hiçbir memleket iman etmemişti. Şimdi bunlar mı iman edecekler?
7.Ve Biz, senden önce de ancak kendilerine vahyettiğimiz olgun kimseleri gönderdik/elçi yaptık.
Haydi, siz bilmiyorsanız Öğüt/Kitap Ehli olanlara/vahiy bilgisi olanlara soruverin.
8.Ve Biz o elçileri yemek yemez birer ceset yapmadık. Onlar sürekli kalıcılar/ ölümsüz de değillerdi. (Enbiyâ/5-8)


 
Ayrıca  En‘âm/109-111, İsrâ/59, Ankebût/50-55.


Kâfirlerin konumu detaylıca açıklandıktan sonra mü’minlere, İman edenler hâlâ anlamadılar mı ki, eğer Allah dilemiş olsaydı, kesinlikle insanların tümüne hidâyet ederdi. İnkâr eden kimseler, Allah’ın vaadi gelinceye kadar, yaptıkları dolayısıyla ya başlarına çetin bir belâ çatacak veya yurtlarının yakınına inecek.


Şüphesiz Allah verdiği sözden dönmez/miadını şaşırmaz ifadesiyle, kendilerinin nimetlere mazhar olmuş kimseler oldukları müjdesi verilirken, kâfirlerin de mutlaka cezalarını çekecekleri beyân ediliyor:
99.Oysa Rabbin dileseydi, elbette yeryüzündekilerin hepsi topluca inanırdı. Artık, inanan kimseler olmaları için, insanları sen mi zorlayacaksın?(Yûnus/99)


 
Bu âyet grubunda, Gözünüzü açın! Kalpler yalnız ve yalnız Allah’ı anmakla yatışır/tatmin olurbuyurularak, Allah’ın zikrinin önemine dikkat çekilmiştir.


Allah’ı zikretmek, kısaca “Allah’ın kulları üzerindeki hakklarını ve bahşettiği nimetleri düşünmek, O’na karşı sorumlulukların yerine getirilip getirilmediğini daima kontrol etmek, verdiği görevleri eksiksiz yerine getirmek, nimetlerine karşı şükredip nankörlük etmemek ve sürekli bu bilinç içerisinde olmak” demektir.


Burada zikrin önemine vurgu yapılırken, başka âyetlerde Allah’ın zikrine engel olacak şeylere dikkat çekilmiştir:


9.Ey iman etmiş kimseler! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah’ı anmaktan alıkoymasın. Böyle bir şeyi kim yaparsa, artık işte onlar, zarara, kayba uğrayıp acı çekenlerin ta kendileridir.(Münâfıkûn/9)

                                                                               
37.Ve sizi huzurumuza yaklaştıracak olan, mallarınız ve evlatlarınız değildir. Ancak kim iman eder ve düzeltmeye yönelik işleri yaparsa, işte onlar; kendileri için yaptıklarına karşı kat kat karşılık olanlardır. Ve onlar, yüksek köşklerinde güven içindedirler.(Sebe/37)

                                                                                      
36-38.Allah’ın, yükseltilmesine, içersinde Kendi isminin anılmasına izin verdiği evlerde, devamlı olarak Kendisini arındıran öyle er kişiler vardır ki, ticaret ve alış-veriş onları, Allah’ı anmaktan, salâtı ikame etmekten [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturmaktan, ayakta tutmaktan] ve zekâtı/vergilerini vermekten alıkoymaz. Onlar, Allah, kendilerine işledikleri amellerin en güzeli ile karşılık versin ve kendilerine armağanlarından artırsın diye kalplerin ve gözlerin ters döndüğü bir günden korkarlar. Ve Allah, dilediği kişileri hesapsız rızıklandırır.(Nûr/36-38)*



 
*İşte Kuran, Rad Suresi




Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim