• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

39Araf Suresi 127





Hatalı Çevrilen Ayetler


Araf Suresi 127




Hatalı Çeviri:
127. Firavun'un kavminden ileri gelenler dediler ki: Musa'yı ve kavmini, seni ve tanrılarını bırakıp yeryüzünde bozgunculuk çıkarsınlar diye mi bırakacaksın? (Firavun): «Biz onların oğullarını öldürüp, kadınlarını sağ bırakacağız. Elbette biz onları ezecek üstünlükteyiz» dedi.




Doğru Çeviri:
127.Firavun toplumundan ileri gelenler de, “Seni ve senin ilâhlarını/ seni ilâh edinmeyi terk etsinler de yeryüzünde kargaşa çıkarsınlar diye mi Mûsâ’yı ve toplumunu serbest bırakacaksın?” dediler. Firavun dedi ki: “Onların oğullarını katledeceğiz; eğitimsiz, öğretimsiz bırakıp niteliksiz bir kitle oluşturarak güçsüzleştireceğiz, kızlarını sağ bırakacağız ve biz onlar üzerinde ezici bir güce sahip kimseleriz.”


Bu Âyette, Firavun sülâlesinden ileri gelenlerin Firavun’u tahrik ederek onu Mûsâ peygambere ve İsrâîloğullarına karşı kışkırttıkları görülmektedir. Firavun’un cevabı ise, Mûsâ peygamberi değil de İsrâîloğullarını hedef alması bakımından ilginçtir. Firavun’un Mûsâ peygamberi bir tarafa bırakıp İsrâîloğullarına karşı bir güçsüzleştirme plânlaması bize göre iki sebeple açıklanabilir: Firavun, ya halkının güçsüzleştirilmesi hâlinde Mûsâ peygamberin yalnız, desteksiz kalıp kendisine zarar veremeyeceğini düşünmüş ve onu hiç önemsememiştir, ya da getirdiği göstergelerden etkilenerek onun gerçekten Hakk elçisi olduğunu düşünmüş ve üzerine gitmeyi göze alamamıştır.

Firavun’un bu güçsüzleştirme plânı, İsrâîloğulları için yeni bir zulüm döneminin başlayacağı anlamına gelmektedir. Çünkü buna benzer bir zulüm Mûsâ peygamberin doğumundan önce de İsrâîloğullarına uygulanmıştı.

4.Şüphesiz ki Firavun, yeryüzünde yüceldi ve idaresi altındaki insanları grup grup yaptı; onlardan bir grubu güçsüzleştirmek istiyor; bunların oğullarını boğazlıyor; eğitimsiz, öğretimsiz bırakıp niteliksiz bir kitle oluşturarak güçsüzleştiriyor, kızlarını da sağ bırakıyordu. Şüphesiz ki o, bozgunculardan idi.(Kasas/4)

Bu zulümleri uygulayanlar her ne kadar farklı firavunlar da olsalar, zulmetmekteki amaç ve kasıtları birbirinin aynıdır. Bu güçsüzleştirme planı, bu surenin 141. Ayeti, İbrahim/6 Mü’min/ 25 ve Bakara/ 49’da de dile getirilmiştir.

Firavunun planının konu edildiği ayetlerde güçsüzleştirme, “katl (öldürme)” ve “zebh (boğazlama)” ifadeleri yer alır. Bu ifadeleri bu surenin 141. âyetinde tahlil edip meali tespit edeceğiz.

Âyetteki آلهتك - âlihetike = senin ilâhlarını sözcüğü, Ali b. Ebi Talib, İbn Abbas ve Dahhâk tarafından ve ilâheteke = senin ilâhlığını şeklinde okunmuştur. Ubey kıraatinde ise bu Âyet, etezerü Mûsâ ve gavmehü li-yüfsidü fi’l-arzı ve kâd terakûke en ya’budeke = Mûsâ’yı ve kavmini onlar sana ibadeti terk etmiş oldukları hâlde, yeryüzünde fesat çıkarsınlar diye mi terk edeceksin? şeklindedir.


FİRAVUN’UN İNANCI:
Kur’ân’da Firavun’un inancı konusunda bilgi edinilebilecek Âyetler mevcuttur.

51-53.Ve Firavun, toplumunun içinde seslendi: “Ey toplumum! Mısır hükümdarlığı ve altımdan akıp giden şu ırmaklar benim değil mi? Hâlâ görmüyor musunuz? Yahut ben, şu zavallının ta kendisi olan; nerede ise meramını anlatamayan kişiden daha hayırlı değil miyim? Hem o’nun üzerine altın bilezikler atılmalı veya kendisiyle beraber sımsıkı saflar hâlinde melekler gelmeli değil miydi?” dedi.(Zühruf: 51–53)

28,29.Ve Firavun ailesinden imanını saklayan bir babayiğit adam: “Bir adamı, Rabbim Allah dediği için öldürecek misiniz? Hâlbuki o, kesinlikle size Rabbinizden delillerle gelmiştir. Ve eğer o, bir yalancı ise bir bakarsın ki o’nun yalanı kendi aleyhine oluvermiştir. Ve eğer doğru ise size yaptığı tehditlerin bir kısmı size isabet eder. Şüphesiz Allah, aşırı giden bir yalancı kişiye kılavuz olmaz. Ey toplumum! Yeryüzünde açığa çıkmış olarak bugün yönetim sizindir. Peki, eğer gelecek olursa Allah’ın hışmından bizi kim yardım edip kurtarır?” dedi.
Firavun: “Ben size görüşümden başkasını göstermiyorum ve ben sadece size reşitliğin/akıllı olmanın yoluna kılavuzluk ediyorum” dedi.
30-35.Yine o iman etmiş olan kimse: “Ey toplumum! Şüphesiz ben, sizin hakkınızda Ahzâb’ın günü benzerinden; Nûh toplumunun, Âd’ın, Semûd’un ve daha sonrakilerin maceralarının benzerinden korkuyorum. Ve Allah, kulları için bir haksızlık, yanlışlık istemez. Ey toplumum! Şüphesiz ben, size gelecek o çağrışma-bağrışma/ kaçışma gününden; arkanıza dönüp kaçacağınız günden korkuyorum. Sizin için Allah’tan koruyan biri yoktur. Her kimi de Allah şaşırtırsa, artık onun için bir yol gösterici yoktur. Ve andolsun ki, bundan önce size Yûsuf delillerle gelmişti. O zaman da o’nun size getirdiği şeylerde şüphe edip durmuştunuz. Sonunda o öldüğünde de, “Bundan sonra Allah, asla elçi göndermez” dediniz. Allah, şu kendilerine gelmiş bir güç olmaksızın, Allah’ın âyetleri/alâmetleri/göstergeleri hakkında mücâdele eden, aşırı giden, şüpheci olan kişileri işte böyle şaşırtır. Bu durum, Allah katında ve iman edenler yanında buğz olarak büyüktür. İşte Allah, her böbürlenen zorbanın kalbi üzerine damga basar” dedi.(Mü’min: 28–35)

Yukarıdaki Âyetler dikkatlice okunduğunda, Firavun’un Allah’ı ve melekleri inkâr etmediği anlaşılmaktadır. Fakat bazıları Firavun’un mübalâğalı iddiasına bakarak onun Allah’ı inkâr ettiği veya kendisini Allah yerine koyduğu anlamını çıkarmışlardır. Oysa Firavun’un Allah’ı göklerin hâkimi olarak kabul ettiği, özellikle Zühruf Sûresi’nin 53. Âyetinden belli olmaktadır. Firavun’un reddettiği husus, Allah’ın Elçiler göndererek emirler bildirmesi ve kendisinin yeryüzündeki hükümranlığına müdahale etmesidir. Çünkü Firavun kendisini teoride bütün insanlığın siyasî anlamda rabbi [hâkimi] olarak görüyor ve hükümranlığını kendisinin Güneş Tanrısının insan şeklindeki sûreti olduğu iddiasına dayandırıyordu. Nitekim bu konuya “Mısır Dini” başlığı altında yer vermiş olan Ana Britannica Ansiklopedisi, Eski Mısır’da firavuna tapınmanın, onun Tanrı’nın oğlu kabul edilmesi sebebiyle olduğunu ve firavunun ülkesini, Mısır tanrıları adına yönettiğini yazmaktadır.[60]
Sonuç olarak, bazıları tarafından ileri sürülmüş olan firavun’un kendisini gerçek ilâh ve Rabb yerine koyduğu tezi, hem Kur’ân’a hem de bilimsel araştırmalara uymamaktadır.

Mûsâ peygamberin Rabbini her şeye hilkatini veren, sonra yol gösteren nitelikleriyle tanıtması üzerine, Firavun, Mûsâ peygambere, o güne kadar değişik yollar izlemiş olan eski kavimlerin âkıbetlerini sorma ihtiyacı duymuştur.

Bize göre Firavun’un bu soruyla asıl söylemek istediği şey şudur:
“Eğer her şeye ayrı ayrı yaratılışını verenden başka Rabb yok ise, yüzyıllardan beri başka ilâhlara tapan bizim atalarımızın hâli ne olacak? Tüm bu insanlar hatalı mıydı? Hepsi azabı mı hak etti? Onların aklı yok muydu?”
Firavun burada, eskiden beri herkesin yanlış inançlar peşinde koşmasının uzak bir ihtimal olduğundan hareket ederek, çoğunluğun gittiği yoldan gitmenin daha doğru olacağına kendisini ve çevresini inandırmak istemektedir.

Hâlbuki Kur’ân, doğru yolda olanların daima azınlıkta kaldığını, çoğunluğun daima yanlış üzerinde, iman etmez ve nankör olduğunu bildirmektedir:
116.Ve eğer yeryüzündekilerin çoğunluğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Çünkü onlar sadece “zann”a uyuyorlar ve sadece saçmalıyorlar.(En’âm: 116)

16,17.İblis, “Öyleyse, beni azgınlığa itmene karşılık, andolsun ki ben, onlar için Senin dosdoğru yoluna oturacağım, sonra yine andolsun ki onların önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından onlara sokulacağım ve Sen, çoklarını kendilerine verilen nimetlerin karşılığını ödeyenler bulmayacaksın” dedi.(A’râf: 16–17)

105.Ve göklerde ve yerde nice alâmetler/göstergeler var, onlar ondan yüz çeviren kimseler olarak üzerlerinden gelir geçerler. 106Onların çoğu, ortak koşmadan Allah’a iman etmezler.(Yûsuf: 105, 106)*




*İşte Kuran, Araf Suresi

Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim