• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

61Fussilet Suresi 34






Hatalı Çevrilen Ayetler


Fussilet Suresi 34



Hatalı Çeviri:
33.Allah’a çağıran, salih amel işleyen ve “Kuşkusuz ben müslümanlardanım” diyenden daha güzel sözlü kimdir?
34.İyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel bir şekilde sav. Bir de bakarsın ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse sanki sıcak bir dost oluvermiştir.



Doğru Çeviri:
33,34. Ve Allah'a çağırıp/ yakarıp sâlihi işleyen ve “Ben, Müslümanlardanım” diyen kimseden daha güzel sözlü kim vardır?

Ve tüm güzellikler/ tüm iyilikler eşit olmaz; tüm çirkinlikler/ tüm kötülükler de eşit olmaz. Kötülüğü, güzelin/ iyiliğin en güzeli/ en iyisi olanı ile sav.

O zaman, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sımsıcak bir Yakın'dır.


Bu ayetlerde, “Rabbimiz Allah’tır deyip sonra dosdoğru olanlar”ın nail oldukları nimetlere niçin layık görüldükleri açıklanmıştır. Cesaret verildikten ve cennet müjdelendikten sonra, müminlere İslâm üzerinde sebat göstermeleri için teşvik ve tavsiyede de bulunulmuştur:


“Ve Allah’a çağırıp/yakarıp salihi işleyen ve “Ben müslümanlardanım” diyen kimseden daha güzel sözlü kim vardır?”


Bu sorunun cevabı bize bırakılmıştır. Cevap  “Elbette kimse yoktur!”  şeklinde olacaktır.


Bu ayetin ifade ettiği mesajı iyi anlamak için o günkü Mekke ortamını göz önüne getirmek gerekir. Bu ayetin indiği yıllar Mekke müşriklerinin iyice kudurduğu, müminleri yok edebilmek için ellerinden gelen her şeyi ortaya koyduğu yıllardır. O günlerde ortaya çıkıp Allah’a davet etmek, “ben müslümanım” diye haykırabilmek, fevkalade cesaret ve yürek isteyen bir hareketti. Arenada gözü dönmüş gladyatörlerin veya aç aslanların önüne çıkmak bile o kadar tehlikeli değildi.


Ayetten anlaşılacağı üzere, İslam davetçisinin daveti Allah’a yöneliktir. Kişiye, kişinin kendi kuruntularına değil… Yapılan propaganda Allah ve Kur’an için olmalıdır.


108 .De ki: “İşte bu, benim yolumdur; aklın, bilginin, sağduyunun gereği olarak Allah’a davet ediyorum. Ben ve bana uyanlar… Ve Allah arınıktır. Ve ben ortak koşanlardan değilim.” (Yusuf/108)


34. ayette Rasülüllah’a “Ve güzellikle çirkinlik/iyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel şeyle sav!” emri verilmektedir. Buradaki “iyilik” ve “kötülüğü” paragraf konusuna göre özelleştirecek olursak:


“İyilik”, Resulullah’ın hak dine daveti, kâfirlerin cehaletlerine karşı sabrı, intikam almayı düşünmemesi ve onlara iltifat etmemesi; “kötülük” ise o müşriklerin “ Bizi kendisine çağırdığın şeye karşı kalplerimiz bir örtü/ zırh içindedir, kulaklarımızda bir ağırlık, bizimle senin aranda da bir perde vardır. Artık sen, [yapabileceğini] yap, biz de gerçekten yapıyoruz ” ve “ Bu Kur’an’ı dinlemeyin,  üstün gelmeniz için onda anlamsız şeyler çıkarın [gürültüye getirin] ” demeleridir.


Böylece peygamberimize “Onların tutarsızlıklarını, cehaletlerini, en güzel yol ile savuştur! Onlara öfkeyle, sertlikle, kinle karşılık verme! Onlara zarar ve eziyet dokundurma!” denilerek onlardan utanmaları ve akıllarını başlarına almaları beklenmektedir.


Rabbimiz tüm insanlara hatta gözü dönmüş bu vahşilere bile kaba ve haşin davranmayı uygun görmemiştir:


125 Rabbinin yoluna, haksızlık, bozgunculuk ve kargaşayı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkelerle ve güzel öğütle çağır! Ve onlarla en güzel şekilde mücâdele et. Şüphesiz Rabbin Kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, kılavuzlandıkları doğru yolda olanları da en iyi bilendir.
126. Ve eğer ceza verecek olursanız da, sizin cezalandırıldığınızın misli ile ceza verin. Ve eğer sabrederseniz, elbette o, sabredenler için daha hayırlıdır. (Nahl/125, 126)


159 .İşte sen, sırf Allah’ın rahmeti sebebiyle onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık onları bağışla, onlar için bağışlanma dile. İşlerde onlara da danış, bir kere de azmettin mi, artık Allah’a işin sonucunu havale et. Şüphesiz Allah, işin sonucunu Kendisine havale edenleri sever. (Al-i İmran / 159)


45 .Ve Biz, Tevrât’ta onlara, zata zat, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş yazdık. Yaralara kısas vardır. Bununla beraber kim kısas hakkını bağışlarsa, bu kendisi için kefaret olur. Ve kim Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar yanlış; kendi zararlarına iş yapanların ta kendileridir.(Maide/45)


Ve Şura/40, Al-i Imran/134, Furkan/72, Teğabün/14, Nur/22, Maide/100.


34.ayetin son kısmında “ O zaman, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sımsıcak bir Yakın’dır ” bilgisi verilmiştir. Bu, kötülüğe iyilikle karşılık vermenin bir sonucu olarak ortaya çıkacak bir durumdur. En kötü, en kaba tavra bile yumuşaklıkla ve afv ile mukabele etmek, en katı düşmanların bile yumuşamasına, onların sıcak birer dost olmasına sebep olmaktadır.


Tarihteki birçok olay da bunun böyle olduğuna şahitlik etmektedir. Şöyle ki: İslam tarihi incelendiğinde, bu ayetle amel edilerek nice iftiracının, harp esirinin, cinayete teşebbüs edenin affedildiğini, bunun da iyi sonuçlar doğurduğunu birçok örnekle göstermek mümkündür.


İlk dönem müfessirlerinden Mukatil b. Süleyman, bu ayetlerin Ebu Süfyan b. Harb hakkında indiğini nakletmiştir:


“Ebu Süfyan Peygamber (sav)’e eziyet eden birisi idi. Önceleri onun düşmanı iken, sonraları kendi­si ile Peygamber (sav) arasında meydana gelen sıhriyet sebebiyle - peygamber onun kızı Umm Habibe ile evlenmişti. Bundan dolayı - onun yakın bir dostu olmuştu. Daha sonra İslâm’a girmiş ve İslâm’da da akrabalık sebebiy­le candan sıcak bir dost oluvermişti.” [5]


Ne var ki, bu ayetler hicretten bile önce inmiştir. Ebu Süfyan ise Mekke’nin fethi sırasında müslüman olmuştur.


19-24 .Peki, şüphesiz Rabbinden sana indirilenin gerçek olduğunu bilen kimse, kör olan kimse gibi midir? Şüphesiz ancak kavrama yetenekleri olan kişiler;

Allah’a verdiği sözleri yerine getiren ve antlaşmayı bozmayan,

Allah’ın birleştirilmesini istediği şeyi; iman ve ameli birleştiren,

Rablerine saygıyla, sevgiyle, bilgiyle ürperti duyan ve hesabın kötülüğünden korkan kişiler,

Rablerinin rızasını kazanmak arzusuyla sabretmiş,

salâtı ikame etmiş [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturmuş, ayakta tutmuş],

kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açık Allah yolunda harcamış

ve çirkinlikleri güzelliklerle ortadan kaldıran kişiler öğüt alıp düşünürler. İşte onlar, bu yurdun âkıbeti; adn cennetleri kendilerinin olanlardır. Onlar, atalarından, eşlerinden ve soylarından sâlih olanlar Adn cennetlerine gireceklerdir. Görevli güçler/ haberci âyetler de her kapıdan yanlarına girerler: “Sabretmiş olduğunuz şeylere karşılık size selâm olsun! Bu yurdun sonu ne güzeldir!” (Ra'd / 21-24)


103. Ve hep birlikte Allah’ın ipine sıkıca sarılın/Allah’ın ipi ile korunun, ayrılmayın ve Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın: Hani siz, birbirinize düşmanlar idiniz de, Allah, kalpleriniz arasında ülfet oluşturdu. Sonra da siz, O’nun nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de oradan sizi O kurtarmıştı. İşte Allah, kılavuzlandığınız doğru yolu bulasınız diye alâmetlerini/ göstergelerini sizin için böyle ortaya koyar. (Al-i İmran / 103)*



*İşte Kuran, Fussilet Suresi



                                                                                                     
                                                                                                     
                                                                                                     

Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim