72İbrahim Suresi 31-41
Hatalı Çevrilen Ayetler
72İbrahim Suresi 31-41
Hatalı Çeviri:
31. İman eden kullarıma söyle: Namazlarını dosdoğru kılsınlar, kendisinde ne alış-veriş, ne de dostluk bulunan bir gün gelmeden önce, kendilerine verdiğimiz rızıklardan (Allah için) gizli-açık harcasınlar.
32. (O öyle lütufkâr) Allah'tır ki, gökleri ve yeri yarattı, gökten suyu indirip onunla rızık olarak size türlü meyveler çıkardı; izni ile denizde yüzüp gitmeleri için gemileri emrinize verdi; nehirleri de sizin (yararlanmanız) için akıttı.
33. Düzenli seyreden güneşi ve ayı size faydalı kıldı; geceyi ve gündüzü de istifadenize verdi.
34. O size istediğiniz her şeyden verdi. Allah'ın nimetini sayacak olsanız sayamazsınız. Doğrusu insan çok zalim, çok nankördür!
35. Hatırla ki İbrahim şöyle demişti: «Rabbim! Bu şehri (Mekke'yi) emniyetli kıl, beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut!»
36. «Çünkü, onlar (putlar), insanlardan birçoğunun sapmasına sebep oldular, Rabbim. Şimdi kim bana uyarsa o bendendir. Kim de bana karşı gelirse, artık sen gerçekten çok bağışlayan, pek esirgeyensin.»
37. «Ey Rabbimiz! Ey sahibimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için ben, neslimden bir kısmını senin Beyt-i Harem'inin (Kâbe'nin) yanında, ziraat yapılmayan bir vâdiye yerleştirdim. Artık sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meyledici kıl ve meyvelerden bunlara rızık ver! Umulur ki bu nimetlere şükrederler.»
38. «Ey Rabbimiz! Şüphesiz ki sen bizim gizleyeceğimizi de açıklayacağımızı da bilirsin. Çünkü ne yerde ne de gökte hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz.»
39. «İhtiyar halimde bana İsmail'i ve İshak'ı lütfeden Allah'a hamdolsun! Şüphesiz Rabbim duayı işitendir.»
40. «Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri namazı devamlı kılanlardan eyle; ey Rabbimiz! Duamı kabul et!»
41. «Ey Rabbimiz! (Amellerin) hesap olunacağı gün beni, ana-babamı ve müminleri bağışla!»
Doğru Çeviri:
31İman eden kullarıma söyle: Salâtı ikame etsinler [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluştursunlar-ayakta tutsunlar] ve alış-veriş ve dostluğun olmadığı bir günün gelmesinden önce, kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden açık ve gizli olarak Allah yolunda harcamada bulunsunlar/ yakınlarının nafakalarını temin etsinler.”
32-34Allah, gökleri ve yeri oluşturan, gökten su indirip de onunla size rızık olarak çeşitli meyveler çıkarandır. Ve Allah, emri gereğince denizde yüzüp gitmeleri için gemileri emrinize verdi/ sizin yararlanacağınız özelliklerde yarattı, ırmakları da emrinize verdi. Sürekli olarak dönüş hâlinde olan güneşi ve ayı da emrinize verdi/ onları da yararlanacağınız özelliklerde yarattı. Geceyi ve gündüzü de sizin emrinize verdi. Ve O, Kendisinden istediğiniz her şeyden size verdi. Allah'ın nimetini saymak isterseniz de sayamazsınız! Şüphesiz insan kesinlikle çok yanlış; kendi zararına iş yapan, çok iyilikbilmez biridir.
35-41Ve hani bir zaman İbrâhîm: “Rabbim! Bu şehri güvenli kıl! Beni ve oğullarımı putlara tapmamızdan uzak tut! Rabbim! Şüphesiz putlar insanlardan birçoğunu saptırdılar. Şimdi kim bana uyarsa, artık o, şüphesiz bendendir; kim bana karşı gelirse… Artık Sen şüphesiz çok bağışlayan ve çok merhamet edensin. Rabbimiz! Şüphesiz ben çocuklarımdan bir bölümünü salâtı ikame etmeleri [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturmaları-ayakta tutmaları] için, Senin dokunulmazlaşmış Ev'inin yanında, ekinsiz bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! Verdiğin nimetlerin karşılığını ödemeleri için artık Sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir. Ve onları bazı meyvelerden rızıklandır. Rabbimiz! Şüphesiz Sen bizim gizlediğimiz şeyleri ve açığa vurduğumuz şeyleri bilirsin. –Ve yerde ve gökte, hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz.– Tüm övgüler, ihtiyarlık hâlimde bana İsmâîl'i ve İshâk'ı lütfeden Allah'adır; başkası övülemez. Şüphesiz ki Rabbim duamı çok iyi işitendir. Rabbim! Beni salâtı ikame eden [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturan-ayakta tutan] biri kıl! Soyumdan da. Rabbimiz! Duamı da kabul et! Rabbimiz! Hesabın kurulduğu günde benim için, anam-babam için ve mü’minler için bağışlamada bulun!” demişti.
31İman eden kullarıma söyle: Salâtı ikame etsinler [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluştursunlar-ayakta tutsunlar] ve alış-veriş ve dostluğun olmadığı bir günün gelmesinden önce, kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden açık ve gizli olarak Allah yolunda harcamada bulunsunlar/ yakınlarının nafakalarını temin etsinler.”
Bu ayetlerde Rabbimiz, elçisinin müminler topluluğuna "Salâtı ikame etsinler, alışveriş ve dostluğun olmadığı bir günün gelmesinden önce, kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden açık ve gizli olarak infakta bulunsunlar" şeklindeki mesajını iletmesini buyurmaktadır. Allah’ın nimetlerini nankörlüğe dönüştürenlere yapılan tehdide mukabil, bu buyrukta da müminleri şükre yöneltme vardır.
Ayette üzerinde durulan en önemli konu "Salâtın ikamesi"dir. Salât, Resulullah’ın da nitelediği gibi, dinin direğidir. Salâtın ikame edilmediği [oluşturulmadığı ve ayakta tutulmadığı] hiçbir toplum iflah olmamıştır. Bu ayette mü’minlerin artık kendi destek kurumlarını [okullarını açmaları, Bağkur, Sigorta, Emekli Sandığı, Kızılay, Yeşilay gibi tüm yardım kurumlarını] oluşturmaları ve oluşturdukları kendi destek kurumlarını ayakta tutmaları, yaşatmaları emredilmiştir. (Salât ve namaz konularına ait geniş açıklamamız inşaallah Ankebut/45’in tahlilinde ve aynı surenin sonundaki ekte verilecektir.)
Ayette geçen "alışveriş ve dostluğun olmadığı bir gün" ifadesi, kimsenin fidye vererek kendisini kurtarma imkânına sahip olmayacağı, herkesin kendi derdine düşeceği, dost geçinenlerin birbirine düşman olacağı "Hesap Günü" anlamındadır.
67O gün Allah'ın koruması altına girmiş kişiler hariç tüm önderler/birbirinin izinden gidenler, birbirlerine düşmandırlar. [Zuhruf/67]
58Ve onun şeklinden çifter çifter diğerleri vardır. 59İşte bunlar da sizinle birlikte atılırcasına giren bir gruptur. Onlara bir rahat yok. Şüphesiz onlar cehenneme sallandılar.
60Derler ki: "Hayır, asıl size merhaba; selam sabah yok. Cehennemi önümüze siz getirdiniz. O ne kötü bir duraktır!"
61Derler ki: "Rabbimiz! Bizim önümüze bunu kim getirdiyse onun ateşteki azabını kat kat arttır!"
62Ve yine derler ki: "Kendilerini kötülerden saydığımız birtakım adamları niye göremiyoruz? 63Biz onları alaya almıştık/aşağılamıştık. Yoksa gözler onlardan kaydı mı?"
64Şüphesiz ki bu, ateş ehlinin birbiriyle tartışması/davalaşması gerçektir. [Sad/58-64]
38Allah, "Sizden önce geçmiş tanıdığınız-tanımadığınız ateş içindeki önderli toplumların içine girin!" der. Her toplum girdikçe kardeşini dışlayıp gözden çıkarır. Sonunda hepsi oraya toplandığında, sonrakiler öncekiler hakkında, "Rabbimiz! İşte şunlar bizi saptırdı. Onlara ateşten kat kat azap ver" derler. Allah, "Herkese kat kattır, fakat siz bilmiyorsunuz" der.
39Öncekiler de sonrakilere, "Sizin bize karşı fazlalığınız yoktur. O hâlde yaptıklarınızdan dolayı azabı tadın" derler. [A’raf/38, 39]
Ve Ahzab/64- 68, Ankebut/25, Bakara/254, Bakara/123, Bakara/48, Hadîd/15.
Ayetteki "... alışveriş ve dostluğun olmadığı bir günün gelmesinden önce ... infakta bulunsunlar" ifadesi, "ölmezden evvel infakta bulunsunlar" anlamındadır. Çünkü öldükten sonra infak imkânı olmayacak, infak edilmediğine pişman olunacaktır.
10Ve sizden birinize ölüm gelip de, ‘Rabbim! Beni yakın bir süre sonuna kadar geciktirsen, ben de böylece sadaka versem ve sâlihlerden olsam’ demezden önce, size rızık olarak verdiklerimizden harcamada bulunun. [Münafıkûn/10]
Yine aynı ayette infakın nasıl yapılması lazım geldiği de beyan edilmiştir. Bu beyandan, gizli veya aşikâr yapılacak infak türleri olduğu anlamı çıkmaktadır.
Aşağıdaki ayetlerin delaletiyle "zekât" gibi zorunlu infak türünün aşikâr [açıktan] yapılabileceği; sadaka, tatavvu [gönüllü, ihtiyarî] infakların ise gizlice yapılmasının daha erdemli bir davranış olduğu anlaşılmaktadır:
271Sadakaları açıkça verirseniz, artık o, ne iyi olur; eğer onları gizlerseniz, fakirlere verirseniz de artık bu, sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızdan bir kısmını kapattırır. Ve Allah, işlemiş olduğunuz şeylere haberdardır. [Bakara/271]
19-24Peki, şüphesiz Rabbinden sana indirilenin gerçek olduğunu bilen kimse, kör olan kimse gibi midir? Şüphesiz ancak kavrama yetenekleri olan kişiler;
Allah'a verdiği sözleri yerine getiren ve antlaşmayı bozmayan,
Allah'ın birleştirilmesini istediği şeyi; iman ve ameli birleştiren,
Rablerine saygıyla, sevgiyle, bilgiyle ürperti duyan ve hesabın kötülüğünden korkan kişiler,
Rablerinin rızasını kazanmak arzusuyla sabretmiş,
salâtı ikame etmiş [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturmuş, ayakta tutmuş],
kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açık Allah yolunda harcamış
ve çirkinlikleri güzelliklerle ortadan kaldıran kişiler öğüt alıp düşünürler. İşte onlar, bu yurdun âkıbeti; adn cennetleri kendilerinin olanlardır. Onlar, atalarından, eşlerinden ve soylarından sâlih olanlar Adn cennetlerine gireceklerdir. Görevli güçler/haberci âyetler de her kapıdan yanlarına girerler: "Sabretmiş olduğunuz şeylere karşılık size selâm olsun! Bu yurdun sonu ne güzeldir!" [Ra'd/19- 24]
32-34Allah, gökleri ve yeri oluşturan, gökten su indirip de onunla size rızık olarak çeşitli meyveler çıkarandır. Ve Allah, emri gereğince denizde yüzüp gitmeleri için gemileri emrinize verdi/ sizin yararlanacağınız özelliklerde yarattı, ırmakları da emrinize verdi. Sürekli olarak dönüş hâlinde olan güneşi ve ayı da emrinize verdi/ onları da yararlanacağınız özelliklerde yarattı. Geceyi ve gündüzü de sizin emrinize verdi. Ve O, Kendisinden istediğiniz her şeyden size verdi. Allah'ın nimetini saymak isterseniz de sayamazsınız! Şüphesiz insan kesinlikle çok yanlış; kendi zararına iş yapan, çok iyilikbilmez biridir.
Verdiği nimetlere karşı kullarından şükretmelerini, salâtı ikame etmelerini ve gizli-aşikâr infakta bulunmalarını isteyen Rabbimiz, bu ayetlerde de kullarına lütfettiği çeşitli nimetlerini hatırlatarak insanoğlunu kendi tabiatındaki zulüm ve nankörlük eğilimlerine karşı uyarmaktadır.
Rabbimizin nimetleri gerçekten de sayılamayacak kadar çoktur. O, gökten yağmur indirerek insanları ve onların yararlandığı tüm bitki ve hayvanları beslemektedir. Denizleri ve nehirleri insanın emrine vermesi, güneş ve ayı döndürerek insanlığın hizmetine sunması, gece ve gündüzü insanların maişet ve dinlenme düzenini sağlayacak şekilde düzenlemesi, yeryüzündeki yararlı ve gerekli her şeyi insanın emrine amade kılması bu nimetlerden sadece bir kısmıdır. "Allah’ın nimetini saymak isterseniz de sayamazsınız!" ifadesi gerçeği tam olarak yansıtmaktadır. Allah’ın nimetleri o kadar çoktur ki, hepsini saymak gerçekten de mümkün değildir.
Konumuz olan ayetlerde hatırlatılan bu nimetler ile ilgili Kur’an’da birçok ayet (Bakara/21, 22, Nuh/15, 16, Yunus/5, Nebe/10-11, Yunus/67, Ya Sin/40, A'raf/54, Fatır/13, 14, Zümer/5, (Kasas/73) vardır.
35-41Ve hani bir zaman İbrâhîm: “Rabbim! Bu şehri güvenli kıl! Beni ve oğullarımı putlara tapmamızdan uzak tut! Rabbim! Şüphesiz putlar insanlardan birçoğunu saptırdılar. Şimdi kim bana uyarsa, artık o, şüphesiz bendendir; kim bana karşı gelirse… Artık Sen şüphesiz çok bağışlayan ve çok merhamet edensin. Rabbimiz! Şüphesiz ben çocuklarımdan bir bölümünü salâtı ikame etmeleri [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturmaları-ayakta tutmaları] için, Senin dokunulmazlaşmış Ev'inin yanında, ekinsiz bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! Verdiğin nimetlerin karşılığını ödemeleri için artık Sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir. Ve onları bazı meyvelerden rızıklandır. Rabbimiz! Şüphesiz Sen bizim gizlediğimiz şeyleri ve açığa vurduğumuz şeyleri bilirsin. –Ve yerde ve gökte, hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz.– Tüm övgüler, ihtiyarlık hâlimde bana İsmâîl'i ve İshâk'ı lütfeden Allah'adır; başkası övülemez. Şüphesiz ki Rabbim duamı çok iyi işitendir. Rabbim! Beni salâtı ikame eden [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturan-ayakta tutan] biri kıl! Soyumdan da. Rabbimiz! Duamı da kabul et! Rabbimiz! Hesabın kurulduğu günde benim için, anam-babam için ve mü’minler için bağışlamada bulun!” demişti.
Bu ayetlerde İbrahim peygamberin duasına yer verilmiştir. Gerek bu ayetlerden, gerekse İbrahim ile ilgili diğer Kur’an pasajlarından anlaşıldığı üzere, bu dualar İbrahim peygamberin değişik zamanlarda ve ortamlarda yaptığı dualardır. Bu dualar aynı zamanda onun hayatından bazı kesitleri de vermektedir. Burada nakledilen duasının bir benzeri Bakara suresinde de verilmiştir:
127-129Ve hani İbrâhîm ve İsmâîl Beyt'ten temelleri yükseltirler: "Rabbimiz! Bizden kabul buyur, şüphesiz Sen en iyi işitenin, en iyi bilenin ta kendisisin. Rabbimiz! Bizim ikimizi Senin için sağlamlaştıran [esenlik, mutluluk kazandıran, insanların İslâm dinine girmesini sağlayan] biri kıl. Soyumuzdan da Senin için sağlamlaştıran [esenlik, mutluluk kazandıran, insanların İslâm dinine girmesini sağlayan] bir önderli toplum getir. Ve bize kulluk yöntemlerini göster, tevbemizi de kabul et. Şüphesiz Sen suçtan dönüşleri çokça kabul edenin ve çok merhametli olanın ta kendisisin. Rabbimiz! Bir de onlara içlerinden bir peygamber gönder ki onlara Senin âyetlerini okusun, onlara kitabı ve haksızlık, bozgunculuk ve kargaşayı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkeleri öğretsin, onları arındırsın. Hiç şüphesiz Sen, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olanın, en iyi yasa koyanın, bozulmayı iyi engelleyenin; sağlam yapanın ta kendisisin." [Bakara/127-129]
Konumuz olan ayette İbrahim peygamberin putlar ile ilgili olarak "Rabbim! Şüphesiz onlar [putlar] insanlardan birçoğunu saptırdılar" dediği dikkat çekmektedir. Bu bir mecaz ifadedir. Zira putlar cansız varlıklardır. Cansızlar ise hiçbir şey yapamazlar. Fakat onlara tapmada bir saptırma [dalâlet] söz konusu olduğu için, bu saptırma işi mecazen onlara nispet edilmiştir.
Yine konumuz olan pasajda, Kâbe ile ilgili olarak "Haram [dokunulmazlaşmış] Ev ..." ifadesinin geçtiği görülmektedir. Kâbe "muharrem [dokunulmazlaşmış]" olarak nitelenmiştir. Kur’an incelendiğinde, Kâbe’nin bu statüsünün orada kavga-dövüş etme, oraya saygısızlık etme gibi davranışların ve dışarıda yapılanların orada yapılmasının yasaklanmışlığından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
67Yoksa kıyılarında insanların zorla kapılıp götürülmesine rağmen Mekke'yi, güvenli, dokunulmaz yaptığımızı da görmediler mi? Hâlâ bâtıla mı inanıyorlar ve Allah'ın nimetine iyilikbilmezlik mi ediyorlar? [Ankebût/67]
96,97Şüphesiz, insanlar için bereketli ve âlemlere yol gösterme olarak konulan ilk ev, Mekke'dekidir. Onda apaçık alâmetler/göstergeler; İbrâhîm'in görev yaptığı yer [eğitilip, yetiştirilip ortak koşmaya karşı ayaklandığı yer] vardır. Ve oraya kim girerse güvende olmuştur. Ve yoluna gücü yeten herkesin Beyt'i/ilâhiyat eğitim merkezini kastetmesi, ilâhiyat eğitimi için oraya gitmesi Allah'ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim de gerçeği örtbas ederse, bilsin ki, şüphesiz Allah bütün âlemlerden zengindir. [Al-i Imran/96, 97]
İbrahim peygamber bu yakarışında Allah’tan kentin güvenliği, şirkten korunma, neslinin çevrece sevilmesi, rızıklandırılması, kendisinin ve soyunun salâtı ikame edenler olması, duasının kabulü ve ahırette kendisinin, ana-babasının ve müminlerin bağışlanması gibi taleplerini dile getirmiştir.
İbrahim’in (as) ana-babası için istiğfarda bulunmasıyla ilgili olarak şu noktanın özellikle açıklanması gerekmektedir: Bilindiği üzere, müşrik biri için duada, istiğfarda bulunulamaz. Sadece onların doğru yola iletilmesi için dua edilebilir.
113,114Kendilerine, cehennem ashâbı oldukları iyice belli olduktan sonra Peygamber'e ve iman etmiş kişilere, akraba bile olsalar, ortak koşanlar için bağışlanma dilemek yoktur. İbrâhîm'in babası için bağışlanma dilemesi de yalnızca ona vermiş olduğu bir sözden dolayı idi. Sonra onun, Allah için bir düşman olduğu kendisine açıkça belli olunca ondan uzaklaştı. Şüphesiz İbrâhîm, çok içli, çok halim birisi idi. [Tevbe/113- 114]
İbrahim (as), babası hakkındaki hükmü bilmediğinden babası için istiğfarda bulunmuştu.
41Kitap'ta İbrâhîm'i de an/hatırlat. Şüphesiz ki o, özü-sözü doğru biri idi, peygamberdi.
42-45Bir zaman o, babasına: "Babacığım! İşitmeyen, görmeyen ve sana hiçbir yararı olmayan şeylere niçin kulluk ediyorsun? Babacığım! Şüphesiz sana gelmeyen bir bilgi bana geldi. O hâlde bana uy da, sana dosdoğru bir yolu göstereyim. Babacığım! Şeytana kulluk etme. Şüphesiz şeytan Rahmân'a [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah'a] âsi oldu. Babacığım! Şüphesiz ben, sana Rahmân'dan [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah'tan] bir azap dokunur da şeytan için bir yol gösteren, koruyan, yardım eden bir yakın olursun diye korkuyorum" demişti.
46Babası: "Ey İbrâhîm! Sen benim ilâhlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer vazgeçmezsen, andolsun seni taşlayarak öldürürüm. Haydi, uzun bir müddet bana uzak ol/defol!" dedi.
47,48İbrâhîm: "Selâm sana olsun, senin için Rabbimden bağışlanma dileyeceğim. Şüphesiz O, bana çok armağan verendir. Ve ben, sizden ve Allah'ın astlarından kulluk ettiğiniz şeylerden çekilip ayrılıyorum. Ve Rabbime dua edeceğim. Rabbime yalvarışımda mutsuz olmayacağımı umuyorum" dedi. [Meryem/41- 48]
4,5İbrâhîm'de ve o'nunla beraber bulunanlarda –İbrâhîm'in babası için, "Senin içinkesinlikle bağışlanma dileyeceğim. Ve Allah'tan olan hiçbir şeye gücüm yetmez" demesi hariç– kesinlikle sizin için güzel bir örnek vardır. Hani İbrâhîm ve İbrâhîm ile beraber olanlar, toplumlarına, "Biz, sizden ve sizin Allah'ın astlarından taptıklarınızdan uzağız. Biz, sizi silip attık. Ve siz, bir tek olarak Allah'a inanıncaya kadar sizinle bizim aramızda sonsuza dek bir düşmanlık ve buğz belirmiştir. Rabbimiz! Yalnız Sana dayandık, Sana yöneldik. Ve dönüş ancak Sanadır. Rabbimiz! Bizi, kâfirler; Senin ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden kimseler için bir ateşe atılma/imtihan aracı yapma! Bizi bağışla! Rabbimiz! Şüphesiz Sen, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olanın, en iyi yasa yapanın, en sağlam yapanın ta kendisisin!" demişlerdi. [Mümtehıne/4,5]*
*İşte Kuran, İbrahim Suresi
Yorumlar -
Yorum Yaz