• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

42Furkan Suresi 53-54




Hatalı Çevrilen Ayetler


Furkan Suresi 53-54





Hatalı Çeviri:
53. O, birinin suyu lezzetli ve tatlı, diğerininki tuzlu ve acı olan iki denizi salıverip aralarına da görünmez bir perde ve karışmalarını önleyici bir engel koyandır.
54. İnsanı (nutfe olarak) sudan yaratıp da ondan soy sop ve hısımlık meydana getiren O'dur. Senin Rabbin, her şeye hakkıyla gücü yetendir.




Doğru Çeviri:
53.Ve O, iki denizi salıverendir; şu su, tatlı ve susuzluğu giderici, şu da tuzlu ve acıdır. Ve O, aralarına bir engel ve yasak koyandır.
54.Ve O, sudan, bir beşer oluşturup sonra ona bir soy ve evlilik sebebiyle akrabalık oluşturandır. Ve senin Rabbin her şeye güç yetirendir.


Bu ayetlerde yine Rabbimizin doğadaki yasalarından birine dikkat çekilmektedir. Buna göre, acı ve tatlı sular aralarına konan bir engel ile birbirine karışmamaktadır.


Rabbimiz bu yasasını başka ayetler ile de bildirmiştir:
61.Onların ortak koştuğu şeyler mi hayırlıdır ya da yeryüzünü barınak yapan, aralarında nehirler oluşturan, onun için sabit dağlar koyan ve iki deniz arasına engel koyan mı? Allah ile beraber bir ilâh mı var? Tam tersi onların çoğu bilmiyorlar.(Neml/ 61)


19.İki denizi birbirine kavuşmak üzere salıverdi. 20.Aralarında bir engel vardır, birbirlerine geçip karışmıyorlar.
21.Peki siz ikiniz, Rabbinizin güç yetirdiklerinin; eşsiz gücünün, eşsiz nimetlerinin hangisini yalanlıyorsunuz?(Rahman/ 19–21)


Bu yasa; denizlerdeki, göllerdeki, bataklıklardaki suların o su kütlesinde bulunan minerallerden arınarak buharlaşmasını, buharlaşan suyun ise yeryüzüne tatlı su olarak içmeye ve tarıma elverişli özellikte düşmesini ve yeraltı sularının oluşmasını sağlamakta, ayrıca da okyanusların içinde var olan değişik akıntıları izah etmektedir.


Bu konu da bilim ve teknik kitaplarında ayrıntılı olarak yer almaktadır.


New York Bilimler Akademisi Rektörü ve Amerika Birleşik Devletleri Bilimsel Araştırmalar Kurulu eski üyelerinden A. Cressy Morrissonn şöyle demektedir:
“Ay bize 240.000 mil uzaklıktadır. Günde iki kere gerçekleşen med olayı bize ayın varlığını gayet latif bir şekilde hatırlatır. Ayın çekim gücü sonucu okyanuslarda meydana gelen kabarma bazı yerlerde yaklaşık olarak 18 m'ye kadar çıkar. Hatta ay çekimi sonucu, yer kabuğu bile günde iki kere dışa doğru birkaç santim kayar. Bütün bunlar bir dereceye kadar bize düzenli görülür. Ve biz, bütün okyanusun düzeyini birkaç metre kabartan ve son derece sert görünen yer kabuğunu birkaç santim dışa doğru kaydıran korkunç gücü kavrayamayız.

Merih gezegeninin de bir ayı vardır. Küçük bir ay. Bu ay sadece gezegene 6000 mil uzaklıktadır. Bunun gibi dünyamızın uydusu olan ay da şu andaki uzaklığı yerine söz gelimi 50.000 mil uzaklıkta olsaydı, ay çekimi sonucu sularda meydana gelen kabarma o kadar güçlü olurdu ki, deniz yüzeyinin altında bulunan bölgeler günde iki defa, dağları aşındıracak güçte tazyikli bir suyun altında kalacaktı. Bu durumda belki de gerekli çabuklukta derinliklerden yükselen dağlar olmayacaktı. Bu basınç sonucu yer kabuğu çatlayacak, havadaki kabarma her gün kasırgaların kopmasına neden olacaktı.

Dağların tamamen silindiğini varsayarsak, o zaman bütün yerküresinin üstündeki suyun derinliği bir buçuk mil dolaylarında olacaktır. O zaman da hayat, muhtemelen uçsuz bucaksız bir okyanusun derinliklerinde bulunacaktı.
Ne var ki, bu evreni yönlendiren el, iki denizi salıvermiş, ama bu iki denizin arasına hem onların hem de evrenin yapısından kaynaklanan aşılmaz bir engel koymuştur. Her yönüyle uyum içinde hareket eden evrenin planları, her işini yerinde ve bir hikmete göre yapan, her şeyi hikmetle yönlendiren yüce yaratıcının eliyle önceden belirlenmiş, özenle düzenlenmiş olarak uygulanmaktadır.

Böylesine düzenli ve sürekli işleyen bu planlama kendiliğinden ortaya çıkmış bir tesadüf olamaz. Bütün bunlar evreni bir amaç için yaratan ve evrene hükmeden ince ve sağlam yasaları, bu amacı gerçekleştirecek özelliklere sahip kılan yüce yaratıcının iradesi ile meydana gelmektedir.”[11]
Elli üçüncü ayette verilen mu’cizevi bilgiler, 6 Ağustos 2013 tarihinde tüm medyasında yer almış; ayrıntılı bilgi ve resimler yayınlanmıştır: Meksika’daki Yucatan yarımadası açıklarında okyanusun dibinde bir tatlı su nehri akmaktadır. İspanyolcada “Küçük Melek” anlamına gelen “Cenota Angalita” isimli su altı nehrine, Meksika’nın güneyindeki Tulum arkeolojik bölgesinden 15 dakikalık dalışla ulaşılabiliyor. Nehrin tatlı suyu ile denizin tuzlu suyunu ince bir hidrojen sülfat katmanı birbirinden ayırıyor. Nehir kenarında bulunan bitki ve yapraklar da su altındaki manzarayı gerçeküstü kılıyor…. Yirmi birinci asırda keşfedilen bu gerçeğin, onbeş asır önce Kur’an’da bildirilmiş olması, Kur’an’ın Allah tarafından gönderilen bir kitap olduğunun kanıtlarından bir tanesidir.


Rabbinin gücü her şeye yeter
54. ayette Rabbimiz, sudan yarattığı insanlar arasında bir soy ve akrabalık yakınlığı kurduğunu bildirmekte, dolayısıyla insanın bir sosyal varlık olduğu mesajını vermektedir. İnsanoğluna sosyal varlık niteliği kazandıran soy ve sıhrî yakınlık ise, anne babanın tüm özelliklerini taşıyan, son derece küçük ama çok ince hesaplarla plânlanmış iki eşey hücresi ile sağlanmaktadır. Çünkü anne ve babanın özelliklerini taşıyan formülleri içermekte olan iki hücrenin birleşmesiyle oluşan yeni hücre hem annenin hem babanın hücrelerindeki özellikleri taşımakta, böylece iki bağımsız bireyin de [anne ve babanın] soyu durumunda olmaktadır. İşte bu yeni soy bağı, farklı soylardan gelen anne ve babanın kendi soylarındaki bireyler arasında da bir yakınlaşma sağlamakta ve ortaya sıhrî bağlar çıkmaktadır.


Allah’ın insanlara bahşettiği hayatın sürekliliğini ve insanların toplum hâlinde yaşamalarını sağlayan bu olay, günlük sıradan bir olay gibi kabul edilmektedir ama bu süreç incelendiğinde görülmektedir ki, olayın gerçekleşmesini sağlayan olağanüstü plân ve plânın gerçekleşmesi sırasındaki hayret verici safhalar, gerçekten de Rabbimizin gücünün her şeye yeteceğine yeterli bir kanıt durumundadır.


Anne ve babaya ait o küçük hücrelerde gizli bulunan kalıtımsal özelliklere ilişkin bazı açıklamalar aşağıdadır:
"Erkek ya da dişi bütün hücreler kromozomlar ve genler [kalıtım taşıyıcıları] içerir. Koromozom, geni içeren küçük ve sönük bir çekirdektir. Genler kesin olarak herhangi bir canlının ya da insanın temel özelliklerini belirleyen başlıca etkenlerdir. Stoplazma ise, kromozom ve genleri kapsayan hayret verici kimyasal birleşimlerdir. Kalıtım taşıyıcıları olan genler, yeryüzünde yaşayan bütün insanların kişisel özelliklerinden, ruhsal durumlarından, renklerinden ve cinslerinden sorumlu olmalarına rağmen son derece ufaktırlar. Şayet hepsi bir araya getirilirse, bir yere konulsa hacmi bir yüzük taşının hacminden daha az olur.
Bu son derece küçük ve ancak mikroskopla görülebilen genler, bütün insanların, hayvanların ve bitkilerin karakterlerinin, özelliklerinin mutlak anahtarlarıdır. İki milyar insanın kişisel özelliklerini kapsayan bir yüzük kaşı hiç kuşkusuz küçük hacimli bir yerdir. Bununla beraber bu saydıklarımız tartışma götürmez gerçeklerdir.


Cenin nutfeden (protoplazmadan) cinsiyetinin ortaya çıkmasına doğru bir düzen içinde aşamalı olarak gelişimini tamamlarken tescil edilmiş bir tarihi anlatır. Bu tarih genlerdeki ve sitoplazmadaki atomların diziliş şekli ile korunur ve dile getirilir.


Genlerin bütün canlıların yapısında yer alan soya çekim hücrelerindeki atomların en küçük mikroskobik dizilişinden ibaret olduklarını görmüştük. Bu şekliyle genler, yaratılış projesinin, geride kalanların ve bütün canlı varlıkların özelliklerinin korunduğu bir arşiv niteliğindedir. Genler en ince ayrıntısına kadar bütün bitkilerin köklerine, gövdelerine, yapraklarına, çiçeklerine ve meyvelerine egemendir. Başta insan olmak üzere bütün hayvanların şeklini, kabuklarını kıllarını ve kanatlarını belirler." [12]*




*İşte Kuran, Furkan Suresi

Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim