• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

109Saff Suresi 1-4







Hatalı Çevrilen Ayetler



Saff Suresi 1-4 




Hatalı Çeviri:
1. Göklerde ve yerdekilerin hepsi Allah'ı tesbih eder. O, üstündür, hikmet sahibidir.
2. Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?  
3. Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir nefretle karşılanır.
4. Allah, kendi yolunda kenetlenmiş bir yapı gibi saf bağlayarak savaşanları sever.



Doğru Çeviri:
1.Göklerde ve yeryüzündeki şeyler, Allah’ı noksan sıfatlardan arındırdılar. Allah, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olandır, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapandır.
2,3.Ey iman etmiş kimseler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında cezayı gerektiren büyük bir suç/ günah olarak belirlendi.
4.Şüphesiz Allah, Kendi yolunda kenetlenmiş bir duvar gibi saf saf olarak savaşan kimseleri sever.




Bu âyetlerde önce Allah Kendisini, Göklerde ve yeryüzündeki şeyler, Allah’ı tesbih ettiler. O [Allah], azîz’dir, hakîm’dir şeklinde tanıtmakta, ardından da mü’minlere verdikleri sözde sebat etmelerini, yapmayacakları şeyler için söz vermemelerini emretmekte; sonra da Kendi yolunda kenetlenmiş, yıkılmaz bir duvar gibi saflar hâlinde savaşan kimseleri sevdiğini bildirerek, Allah yolunda saflar hâlinde gayret ve sebat göstermeye teşvik etmektedir.


Bu âyet grubunun iniş sebebi olarak kaynaklarda birçok olay anlatılır ve bunların ekserisi de, “yalan söylemek” üzerine kuruludur. Bu âyetlerde konu edilen ise, sıradan bir yalan söylemek değildir. Âyetteki ifade, Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz Allah katında gazap bakımından büyüdü [büyük bir suç/günah olarak belirlendi] şeklinde gelecek zaman kalıbıyladır. Kişinin, geçmişe dair yapmadığı şeyleri söylemesi yalandır, geleceğe dair verdiği sözde durmaması ise ihanettir. Âyette belirtilen durum, yalan söylemenin ötesinde, yalan taahhütte bulunmak ve yaptığı taahhüdü, verdiği sözü tutmamaktır, yani ahde vefasızlıktır.



O nedenle, sebeb-i nüzûle dair nakledilenlerden ahde vefasızlıkla alâkalı olanları aktarıyoruz:

İbn Zeyd dedi ki: Buyruk münâfıklar hakkında inmiştir. Onlar Peygamber (s.a) ve ashâbına şöyle diyorlardı: “Sizler savaşmak üzere çıkar ve savaşacak olursanız, biz de sizinle birlikte çıkar ve sizinle birlikte savaşırız.” Fakat Müslümanlar savaşmak üzere Medîne’nin dışına çıktıklarında onları bırakıp geri döndüler ve geri kaldılar.1


Bu döneklerle ilgili daha evvel Nisâ/77-78, Muhammed/20-21, Âl-i İmrân/13,15-17, Ahzâb/15’te bilgi verilmişti.



Ahde vefalı –ki ahde vefa imanın, olmazsa olmazıdır– davranılması konusu birçok âyette zikredilmişti:

91.Ve sözleşme yaptığınızda Allah’ın ahdini/Allah’a verdiğiniz sözleri yerine getirin. Yeminlerinizi/ sözleşmelerinizi sağlama aldıktan ve Allah’ı kendinize kesin olarak kefil kıldıktan sonra da onları bozmayın. Şüphesiz ki Allah, işlediğiniz şeyleri bilir.(Nahl/91)

 
8.Ve onlar, emanetlerine ve antlaşmalarına riâyet eden kimselerdir.(Mü’minûn/8)



Allah, verdiği sözü gerçekleştiren ve adağını yerine getiren kimseleri övmüştür:

177.Yüzlerinizi doğu ve batı yönüne çevirmeniz “iyi adamlık” değildir. Ama “iyi adamlar”, Allah’a, Âhiret Günü’ne/Son Gün’e, meleklere, Kitab’a, peygamberlere inanan; malını akrabalara, yetimlere, miskinlere, yolcuya ve dilenenlere ve özgürlüğü olmayanlara, Allah’a/mala/vermeye sevgisi olmasına rağmen veren ve salâtı ikame eden [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturan-ayakta tutan], zekâtı/vergiyi veren kimselerdir. Ve de sözleştiklerinde, sözlerini tastamam yerine getiren, sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreden kimselerdir. İşte onlar, özü-sözü doğru olanlardır. Ve işte onlar, Allah’ın koruması altına girmiş kişilerin ta kendileridir.(Bakara/177)

 
54.Ve Kitap’ta İsmâîl’i an/hatırlat. Şüphesiz o, vaadine sadık idi, bir elçiydi, bir peygamberdi. 55.Ve o ailesine/çevresine salâtı [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olmayı; toplumu aydınlatmayı] ve zekâtı/vergiyi emrederdi. Ve o Rabbinin katında hoşnutluğa ermişti.(Meryem/54-55)



Allah, ahde vefasızlık edenleri de yermiştir:

44.Siz, insanlara birr’i/iyi adam olmayı buyuracaksınız da kendinizi umursamayacak mısınız? Oysaki Kitab’ı okuyup duruyorsunuz. Hâlâ akletmeyecek misiniz?(Bakara/44)

 
1-5.“Oluşturduğu şeylerin kötülüğünden ve çöktüğü zaman karanlığın kötülüğünden ve düğümlere tükürüp üfleyenlerin/sözleşmelere uymayanların kötülüğünden ve kıskandığı zaman kıskananın kötülüğünden çatlamaların Rabbine; sıkıntıları ortadan kaldıran Allah’a sığınırım” de!(Felâk/1-5)


88-90.Şu‘ayb: “Ey toplumum! Hiç düşündünüz mü? Şâyet ben, Rabbimden bir delil üzerinde bulunuyorsam ve şâyet O, bana Kendi katından güzel bir rızık ihsan etmişse!? Ve Ben, size karşı çıkmakla sizi menettiğim şeylere kendim düşmek istemiyorum. Ben, sadece gücümün yettiği kadar ıslah etmeyi istiyorum. Başarıya ulaşabilmem de ancak Allah iledir. Ben, yalnızca O’na işin sonucunu havale ettim ve ancak O’na yönelirim. Ve ey toplumum! Bana karşı gelmeniz sakın sizi, Nûh toplumunun veya Hûd toplumunun veya Sâlih toplumunun başlarına gelen musibetler gibi bir musibete uğratmasın. Ve Lût toplumu sizden pek uzak değildir. Ve Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O’na tevbe edin. Şüphesiz ki, benim Rabbim çok merhametlidir, çok sevendir” dedi.(Hûd/88-90)

 
77,78.Kendilerine, “Elinizi çekin, salâtı ikame edin [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturun, ayakta tutun], zekâtı/vergiyi verin” denilenleri görmedin mi/ hiç düşünmedin mi? Sonra savaş üzerlerine yazıldığında, onlardan bir grup, Allah’a duydukları saygıyla, sevgiyle, bilgiyle ürperti gibi yahut daha şiddetli olarak insanlara saygıyla, sevgiyle, bilgiyle ürperti duyarlar. Ve “Rabbimiz, ne diye savaşı üzerimize yazdın, bizi yakın bir zamana ertelemeli değil miydin?” dediler. De ki: “Dünyanın kazanımı, çok azdır. Âhiret ise Allah’ın koruması altına girmiş kişiler için daha hayırlıdır ve siz “bir hurma çekirdeğindeki ipince bir iplik kadar” bile haksızlığa uğratılmayacaksınız. Her nerede olursanız olun ölüm size yetişir, son derece sağlam kaleler içinde bulunsanız bile.” Ve onlara bir iyilik isabet ederse, “Bu Allah’tandır” derler, bir kötülüğe uğrarlarsa, “Bu sendendir” derler. De ki: “Hepsi Allah’tandır.” Bunlara rağmen bu topluma ne oluyor ki, neredeyse hepten söz anlamayacaklar?(Nisâ/77-78)*


 
*İşte Kuran, Saff Suresi




Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim