• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

51Yunus Suresi 94-95




Hatalı Çevrilen Ayetler


51Yunus Suresi 94-95


Hatalı Çeviri:
94. (Resülüm!) Eğer sana indirdiğimizden (bu anlattığımız olaylardan) kuşkuda isen, senden önce Kitab’ı (Tevrat’ı) okuyanlara sor. Andolsun ki, Rabbinden sana hak gelmiştir. Sakın şüphecilerden olma!

95. Allah’ın âyetlerini yalanlayanlardan da olma, sonra ziyana uğrayanlardan olursun.


Doğru Çeviri:
94,95Artık, sana indirdiğimiz şeylerin bir kısmına dair kesin, yeterli bilgin yok idiyse, hemen senden önce kitap öğrenip öğreten kimselere sor! Andolsun ki sana Rabbinden hak gelmiştir. O hâlde sakın şüphe edenlerden olma! Sakın Allah'ın âyetlerini yalanlayanlardan da olma, sonra zarara/kayba uğrayıp acı çekenlerden olursun.



94. ayetin "artık" sözcüğüyle meallendirdiğimiz "ف fe" edatıyla başlaması, bu edattan sonra gelen sözlerin bu ayetten önceki pasaja ait olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla 94, 95. ayetlerdeki uyarılar, 75-93. ayetlerde yer alan kıssaya bağlı olarak yapılmıştır. Bu edatın dikkate alınmaması hem ayette hem de pasajda sorunlara yol açar.

Ayetin muhatabı tüm insanlar olmasına rağmen hitabın tekil olarak peygamberimize yapılması, tam olarak Türkçedeki "Kızım sana söylüyorum, gelinim sen işit" deyimine benzemektedir. Kur’an’da (Zümer/65, 66, Maide/116, İnfitar/6, Zümer/49, Talak/1, Ahzab/1-3, İnşikak/6) bunun birçok örneğini görebiliriz.

الشّكّ ŞEKK

Türkçede "kuşku anlamında kullanılan "الشّكّ şekke" sözcüğünün esas anlamı "kesin olmayan bilgi [yakin karşıtı]" demektir. [Lisanü’l-Arab; c:5, s:167, 168] Dolayısıyla burada söz konusu olan, peygamberimizin kuşku duyması değil, daha önceden kendisine vahyedilen konularda yeterli bilgisinin olmamasıdır. Zaten ayette de ifadenin şimdiki zaman olarak değil, geçmiş zaman kalıbıyla "فان كنت fein künte [eğer idiysen ...]" şeklinde yer alması, sözcüğün bu anlamda kullanıldığını göstermektedir. Bunun bir başka örneği de yine bu surenin 104. ayetinde karşımıza çıkacaktır.

Peygamberimizin geçmiş kavimler hakkında yeterli, kesin bir bilgisinin olmadığı, başka ayetlerde de bildirilmiştir:

* Kaf/100. Çok şerefli/şanı yüce Kur’ân kanıttır ki kesinlikle sen bundan duyarsızlık, bilgisizlik içinde idin. Şimdi senden perdeni kaldırdık. Artık bugün gözün keskindir; Kur’an sayesinde kurmay birisi oldun. [Kaf/1, 22]

* Sana bu Kur’ân'ı vahyetmekle Biz, sana kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Hâlbuki sen, bundan önce, kesinlikle bu konu hakkında duyarsız/bilgisizlerdendin. [Yusuf/3]

* Ve sen bundan evvel herhangi bir kitaptan okumuyordun; sen Kur’ân'ı kendiliğinden yazmıyorsun. Eğer böyle olsaydı, bâtıla inananlar kesinlikle kuşku duyacaklardı. [Ankebut/48]

* Ve sen Kitab'ın sana vahyedileceğini/indirileceğini ummuyordun. O, ancak Rabbinden bir rahmet olarak verildi. Öyleyse sakın kâfirlere; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenlere arka çıkma/yardımcı olma. [Kasas/86]

Ayetteki "من min" edatının teb’iz [bölme, parçalama] için olması, özellikle anlatılan kıssanın detayının o günkü ehl-i zikirden öğrenilmesinin, onlara sağlama yaptırılmasının ve böylelikle o konuda tam bir bilgiye ulaşılmasının istendiği anlamına gelmektedir ki, o günün Mekke’sinde de bu bilgilere sahip ve vahiy kültürü olan bir takım kimseler bulunmaktadır.*




*İşte Kuran, Yunus Suresi




Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim