• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

55Enam Suresi 161-165

Hatalı Çevrilen Ayetler



Enam Suresi 161-165




Hatalı Çeviri:
161. De ki: Şüphesiz Rabbim beni doğru yola, dosdoğru dine, Allah'ı birleyen İbrahim'in dinine iletti. O, ortak koşanlardan değildi.
162. De ki: Şüphesiz benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm hepsi âlemlerin Rabbi Allah içindir.
163. O'nun ortağı yoktur. Bana sadece bu emrolundu ve ben müslümanların ilkiyim.
164. De ki: Allah her şeyin Rabbi iken ben ondan başka Rab mı arayacağım? Herkesin kazanacağı yalnız kendisine aittir. Hiçbir suçlu başkasının suçunu yüklenmez. Sonunda dönüşünüz Rabbinizedir. Ve O, uyuşmazlığa düştüğünüz gerçeği size haber verecektir.
165. Sizi yeryüzünün halifeleri kılan, size verdiği (nimetler) hususunda sizi denemek için kiminizi kiminizden derecelerle üstün kılan O'dur. Şüphesiz Rabbin, cezası çabuk olandır ve gerçekten O, bağışlayan merhamet edendir.




Doğru Çeviri:
161.De ki: “Şüphesiz Rabbim, beni doğru yola kılavuzladı; dimdik ayakta duran bir dine, şirkten, Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmekten dönmüş olan İbrâhîm'in dinine, yaşam tarzına. İbrâhîm, ortak koşanlardan olmamıştı.”
162,163.De ki: “Benim salâtım [mâlî yönden ve destek olmam; toplumu aydınlatmak için çalışmam], kulluğum; her türlü ibadetim, hayatım ve ölümüm sadece Kendisinin ortağı olmayan âlemlerin Rabbi Allah içindir. Ve ben böyle emrolundum, ben Müslümanların da ilkiyim.”
164,165.De ki: “Allah her şeyin Rabbi iken, ben Allah'tan başka Rabb mi arayayım?” Her kişinin kazandığı yalnız kendisine aittir. Yükünü taşıyan kimse, bir başkasının yükünü taşımaz. Sonra sadece Rabbinizedir dönüşünüz. Böylece Allah, ayrılığa düştüğünüz şeyi size haber verecektir. Ve O, sizi yeryüzünde gidenlerin yerine getirilenler yapan, verdikleriyle sizi sınamak için, kiminizi kiminizin üzerine derecelerle yükseltendir. Şüphesiz Rabbin, kovuşturması çabuk olandır ve şüphesiz O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.



Bu ayet grubunda, surenin başından bu yana birçok yönden detaylandırılan ve gayet makul, ikna edici deliller ile ortaya konulan tevhit ilkesi, peygamberlik misyonu ve Allah-kul ilişkisi, bir özet hâlinde peygamberimizin ağzından topluma iletilmektedir.


MİLLET, İBRAHİM MİLLETİ
ملّة Millet” sözcüğü aslında “yol, sünnet” demektir. Sonradan “din” anlamında kullanılır olmuştur.[40] Ancak sözcük tek başına değil de ayetlerde görüldüğü üzere izafetli olarak “onun milleti [onun dini]”, “İbrahim’in milleti [İbrahim’in dini]” şeklinde kullanılır. Dolayısıyla konumuz olan ayetteki “İbrahim milleti” ifadesi, bundan önceki Sad/7, A’raf/89 ve Yusuf/37’deki gibi “İbrahim’in dini” demektir. Bu ifadenin Kur’an’da birçok kez kullanılmış olması, Araplar içinde İbrahim peygambere uyduğunu söyleyen kişilerin varlığını göstermektedir. Zaten o günün Arabistan çevresinde yaşayıp Yahudi veya Hıristiyan olmayan kimselere de “İbrahim milletine mensup” kişiler denilmektedir.


Rabbimiz Kur’an’da “tevhit” ve “sağlam din” konularını tanıtırken pek çok defa İbrahim peygamberin adını zikretmiştir:
77,78.Ey iman etmiş kimseler! Zafer kazanmanız, durumunuzu korumanız için, Allah'ı birleyin, boyun eğip teslimiyet gösterin, Rabbinize kulluk edin, iyilik yapın ve Allah uğrunda gerektiği gibi gayret gösterin. O, sizi seçti ve dinde; babanız İbrâhîm'in dininde/yaşam tarzında sizin için bir zorluk oluşturmadı. O, daha önce ve işte Kur’ân'da, Elçi'nin size şâhit olması, sizin de insanlara şâhit olmanız için, sizi “Müslümanlar” olarak isimledi. Öyleyse, salâtı ikame edin [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturun, ayakta tutun], zekâtı/verginizi verin ve Allah'a sarılın. O, sizin mevlânız; yol gösteren, yardım eden, koruyan yakınınızdır. O, ne güzel mevlâ ve ne güzel yardımcıdır!(Hacc/78)


130.Ve İbrâhîm'in dininden/yaşam tarzından, kendini akılsızlaştıran kimseden başka kim yüz çevirir? Ve Biz o'nu dünyada seçmiştik. Hiç şüphesiz o, âhirette de iyilerden biridir.(Bakara/130)


95.De ki: “Allah doğru söylemiştir. Öyle ise ortak koşmaktan, Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmekten vaz geçen biri olarak İbrâhîm'in dinine uyun. Ve o, ortak koşanlardan değildi.”(Âl-i Imran/95)


125.Ve din bakımından, iyileştiren-güzelleştiren biri olarak, kendisini Allah için İslâmlaştırandan ve hanif; eski inançlarından dönen biri olarak, İbrâhîm'in dinine uyan kimseden daha iyi-güzel kim olabilir? Ve Allah, İbrâhîm'i “çığır açan-iz bırakan; imam-önder” edindi.(Nisa/125)


نسك NÜSÜK  -  مناسك MENÂSİK
نسْك Nüsk”, “ نسُك nüsük”, “İbadet, taat ve Allah’a yaklaştıran her şey” demektir. “ نسكNüsük” dinin emrettiği ve yasakladığı” şeydir.

منسَك Mensek”. “ منسِك mensik”, “nüsk yolu” demektir

منسك Mensek”  çoğulu “ مناسكmenâsik”, nüskün, nüsüklerin icra edildiği yerler” demektir.

مناسك Menâsik”, İsm-i zaman/ mekân kalıbının çoğulu olduğu gibi İsm-i alet kalıbının da çoğuludur. Sözcüğün İsm-i alet kalıbı anlamı itibare alınınca “Nüsük aletleri; ibadet malzemeleri, tarzları, ritüelleri” demek olur.


Kur’an’da geçen menasik anlamlarını hep ism-i alet olarak tevil ediyoruz. Zira Kur’an’dan anladığımıza göre evrenin her yeri mensektir (ibadethanedir); rabbimizin bize gösterdiği, göstereceği ise kulluk biçimleri, aletler, yollarıdır; namaz, salat, hac, kıble, oruç, takva vs. gibi.


نسك Nüsük” sözcüğü, “ نسيكة Nesike” sözcüğünden alınmadır. “ نسيكة Nesike”nin ilk vaz’ı (koyuluş) anlamı,   “altın ve gümüşün eritilerek cüruftan temizlenmesi, saf hale getirilmesi” demektir. Bu durumda “Nüsk, Nüsük’ün de esas anlamı “Saf altın, gümüş parçası”  demektir.


İbadet edene “ ناسك Nâsik” denir.  Çünkü İbadetin her türlüsü, her şekli,  insanı günah kirinden temizler ve Allah’a yaklaştırır.


Bu açıklamalardan açıkça anlaşılan şu olmalıdır: Nüsük, Allah’a yapılan ibadetlerin en temizi; riyasısı, kusursuzu, en samimisidir.


Bu sözcük zaman içerisinde anlamı daraltılarak “hayvan kesimi” ve “hacc rükunları” için kullanılır olmuştur. (TAC ve LİSAN) Kur’an’da  (En’am/ 162, Bakara/128, 196, 200 ve Hac/34, 67 ) ise gerçek anlamıyla; “ibadetin her türlüsü, her şekli”  anlamında kullanılmıştır.


Bakara/ 128’de İbrahim As’ın “Ve bize menasikimizi göster” talebi, “İhdinassıratalmüstekım (bize dosdoğru yolu göster)” ifadesiyle aynı anlamdadır.


163. ayetteki “Ve ben böyle emrolundum ve ben Müslümanların ilkiyim” ifadesi daha önce de surenin 14. ayetinde geçmişti. Aynı ifade ileride Zümer/12’de de geçecektir. Söz konusu ifade, “bu ümmetteki Müslümanlarım ilkiyim” anlamındadır. Zira daha evvel gelip geçmiş elçiler de İslam’ı tebliğ ile emrolunmuşlar ve hepsi de kendi toplumlarının ilk Müslümanı olmuşlardır.


25.Ve Biz senden önce hiçbir elçi göndermedik ki ona: “Gerçek şu ki, Benden başka ilâh diye bir şey yoktur. Onun için Bana kulluk edin” diye vahyetmiş olmayalım.(Enbiya/25)


71,72.Bir de onlara Nûh'un önemli haberlerini oku: Hani o toplumuna: “Ey toplumum! Eğer benim makamım; görevli oluşum, size karşı çıkışım ve Allah'ın âyetleriyle öğüt verişim size ağır geliyorsa, şunu bilin ki, ben, işin sonucunu yalnızca Allah'a bırakmışımdır. Artık siz ve ortaklarınız her ne yapacaksanız toplanıp bütün gücünüzle karar veriniz. Sonra bu işiniz size dert olmasın. Sonra bana gerçekleştirin, bana süre de tanımayın. Sonra da eğer yüz çevirirseniz; zaten ben sizden bir ücret istemedim! Benim ücretim sadece Allah'ın üzerinedir. Ve ben Müslümanlardan olmakla emrolundum” demişti.(Yunus/71, 72)


130.Ve İbrâhîm'in dininden/yaşam tarzından, kendini akılsızlaştıran kimseden başka kim yüz çevirir? Ve Biz o'nu dünyada seçmiştik. Hiç şüphesiz o, âhirette de iyilerden biridir.
131.Rabbi o'na, “Sağlamlaştıran [esenlik, mutluluk kazandıran] biri ol!” dediği zaman İbrâhîm, “Ben âlemlerin Rabbi için sağlamlaştıran [esenlik, mutluluk kazandıran, insanların İslâm dinine girmesini sağlayan] biri oldum” dedi.
132.İbrâhîm de müslim olmayı, kendi oğullarına ve Ya'kûb'a, “Ey oğullarım! Şüphesiz ki bu dini size Allah seçti. Onun için yalnızca Sağlamlaştıran [esenlik, mutluluk kazandıran, insanların İslâm dinine girmesini sağlayan] kişiler olarak ölün!” diye vasiyet etti.(Bakara/130-132)


101.–“Rabbim! Sen bana hükümdarlık verdin ve bana olacakların/ sözlerin ilk anlamlarının ne olacağı bilgisinden öğrettin. Gökleri ve yeri yoktan var eden! Sen benim dünya ve âhirette yardım edenim, koruyanımsın, benim canımı Müslüman olarak al ve beni sâlihler arasına kat!–(Yusuf/101)


Ve Yunus/84–86, Maide/44, Maide/111, A’raf/143.


164. ayetteki “Her kişinin kazandığı yalnız kendisine aittir. Yükünü taşıyan kimse, bir başkasının yükünü taşımaz” ifadesi, kıyamet günü vuku bulacak olan cezalandırma hükmünün adaletini haber vermekte, sorumluluğun ve cezanın kişisel olduğunu, hiç kimsenin -akrabası bile olsa- başkasının günahını çekmeyeceğini bildirmektedir. Yani o günde nefisler kendi amelleri karşılığında cezalandırılacaklardır. Kişinin amelleri “hayır” ise ceza da “hayır”, ameller “kötü” ise ceza da “kötü” olacaktır. Ayrıca hiç kimsenin kötü amellerinin cezası bir başkasına yüklenmeyecektir.


Bu beyan, Mekkeli kodamanların “Eğer Muhammed’e uymamak günah ise siz korkmayın, biz sizin günahlarınızı üstleniriz” diyerek kendi elleri altındaki “müstez’af/gariban” kesime uyguladıkları sömürü ve İslam’a girişi engelleme politikalarını bozmuştur. Bu açıklama aynı zamanda İsa peygamberin başkalarının günahını çektiği yolundaki Hıristiyan inancının batıl olduğunu da ortaya koymuştur.


Kur’an’da açıkça ifade edilmiş olmasına rağmen bazıları hâlâ “bir kimsenin bir başkasının günahını çekmeyeceği” konusunu yeterince bilmemektedir. Yanlışa itilmek istenen insanlar hep “günahın benim boynuma” martavalı ile kandırılmaktadır. Kur’an’a aykırı bu saçma sözü söyleyenlerin cahil ya da kötü niyetli, bu söze inananların da cahil ve bilinçsiz oluklarında hiç şüphe yoktur. Çünkü hiç kimsenin başkasının yükünü çekmeyeceği Kur’an’da (Abese/33–37, Bakara/123,  İbrahim/31, Lokman/33,  İsra/15, Zümer/7, Necm/38) tekrar tekrar dile getirilmiştir.


164. ayetteki “Sonra sadece Rabbinizedir dönüşünüz” ifadesiyle inançsızlara “Sonucuna katlanmayı göze aldıktan sonra bildiğinizi yapın” mesajı verilmektedir. Aynı mesaj Sebe’ suresinde de mevcuttur:
25.De ki: “Siz bizim yaptığımız günahlardan sorumlu tutulmazsınız. Biz de sizin yapıp durduklarınızdan sorumlu olmayız.”
26.De ki: “Rabbimiz aramızı bir araya getirecek, sonra da hak hükmü ile aramızı ayıracaktır. Ve O, hayır kapılarını açandır, hüküm verendir, çok iyi bilendir.(Sebe'/25, 26)



165. ayette geçen “halifeler” sözcüğü “arkadan gelip eskilerin yerini alanlar” anlamındadır. “İnsanların halife kılınması” ile ilgili detay, Sad suresinin sonundaki “Kur’an’da Halife Sözcüğü veya Kur’an’daki Halife” başlıklı yazımızda verilmiştir. Söz konusu yazının tekrar okunmasının yararlı olacağı kanaatindeyiz.


Yine 165. ayetteki “verdikleriyle sizi belalandırmak [sınamak] için, kiminizi kiminizin üzerine derecelerle yükseltendir” ifadesi, insanların birbirlerine göre değişik açılardan fazlalıklı yaratıldığı gerçeğini vurgulamaktadır. Çünkü insanların gerek zihinsel, gerek ekonomik, gerekse sosyal bakımlardan birbirlerine göre eksikli veya fazlalıklı yaratılması Rabbimizin bir sünnetidir ve dünyadaki düzenin sağlığı açısındandır. Rabbimiz bu sünnetini başka ayetlerde de dile getirmiştir:
25.De ki: “Siz bizim yaptığımız günahlardan sorumlu tutulmazsınız. Biz de sizin yapıp durduklarınızdan sorumlu olmayız.”
26.De ki: “Rabbimiz aramızı bir araya getirecek, sonra da hak hükmü ile aramızı ayıracaktır. Ve O, hayır kapılarını açandır, hüküm verendir, çok iyi bilendir.(Zühruf/32)


71.Ve Allah rızık konusunda kiminizi kiminize fazlalıklı kılmıştır. Kendilerine fazlalık verilenler, kendi rızıklarını; yiyip içeceklerini, servetlerini, sözleşmeler gereği himayelerinde bulundurdukları kimselere, hepsi rızıkta eşit olmak üzere vermezler. O hâlde bunlar Allah'ın nimetini bilerek örtbas mı ediyorlar?(Nahl/71)


21.Onların bir kısmını bir kısmı üzerine fazlalıklı yaptığımıza bir bak! Elbette âhiret, dereceler bakımından daha büyüktür, fazlalık bakımından da daha büyüktür.(İsra/21)*


*İşte Kuran, Enam Suresi



Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim