• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

44Meryem Suresi 84-95, 98, 96-97


Mealde Bozuntu Yapılan Ayetler


Meryem Suresi 84-95, 98, 96-97



Hatalı Çeviri:
84. Öyle ise onlar hakkında acele etme. Biz onlar için (günlerini) teker teker sayıyoruz.
85, 86, 87. Takvâ sahiplerini heyet halinde çok merhametli olan Allah'ın huzurunda topladığımız, günahkârları da susuz olarak cehenneme sürdüğümüz gün, Rahmân nezdinde söz ve izin alandan başkalarının şefâata güçleri yetmeyecektir.
88. «Rahmân çocuk edindi» dediler.
89. Hakikaten siz, pek çirkin bir şey ortaya attınız.
90. Bundan dolayı, neredeyse gökler çatlayacak, yer yarılacak, dağlar yıkılıp düşecektir!
91. Rahmân'a çocuk isnadında bulunmaları yüzünden.
92. Halbuki çocuk edinmek Rahmân'ın şanına yakışmaz.
93. Göklerde ve yerde olan herkes istisnasız, kul olarak Rahmân'a gelecektir.
94. O, bunların hepsini kuşatmış ve sayılarını tesbit etmiştir.
95. Bunların hepsi de kıyamet gününde O'nun huzuruna tek başına (yapayalnız) gelecektir.
96. İman edip de iyi davranışlarda bulunanlara gelince, onlar için çok merhametli olan Allah, (gönüllerde) bir sevgi yaratacaktır.
97. (Resûlüm!) Biz Kur'an'ı, sadece, onunla Allah'tan sakınanları müjdeleyesin ve şiddetle karşı çıkan bir topluluğu uyarasın diye senin dilinle (indirilip okutarak) kolaylaştırdık.
98. Biz, onlardan önce nice nesilleri helâk ettik. Sen, onlardan herhangi birinden (bir varlık emâresi) hissediyor veya onlara ait cılız bir ses işitiyor musun?



Doğru Çeviri:
84.Öyleyse onların zararı için acele etme. Şüphesiz Biz, onlar için saydıkça sayıyoruz.
85.O gün Allah’ın koruması altına girmiş kişileri, Rahmân’a [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah'a] binekli heyetler hâlinde toplayacağız.
86.Suçluları da susamış olarak cehenneme süreceğiz.
87.Onlar, Rahmân’ın [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah'ın] katından bir garanti söz almış olan kimse hariç –ki bu hiç kimseye verilmemiştir–, yardıma-desteğe sahip olamayacaklardır.
88.Ve onlar, “Rahmân [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah] çocuk edindi” dediler.
89.Andolsun ki siz çok çirkin bir şey söylediniz.
90,91.Az kalsın bundan; Rahmân’a çocuk isnat ettiler diye; gökler çatlayacak, yer yarılacak ve dağlar parçalanıp dağılacaktı.
92.Hâlbuki Rahmân [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah] için çocuk edinmek yaraşmaz. 93.Göklerde ve yerde bulunan bütün herkes, Rahmân’a [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah'a], yalnızca kul olarak gelecektir.
94.Andolsun ki Rahmân, onların hepsini kuşatmıştır ve kendilerini bir bir saymıştır.
95.Hepsi de kıyâmet günü Rahmân’a tek başlarına gelirler.
98.Ve Biz onlardan önce nice nesilleri değişime/yıkıma uğrattık. Onlardan herhangi bir kimse hissediyor musun? Yahut onlara ait hafif bir ses duyuyor musun?
96.Şüphesiz şu iman eden ve düzeltmeye yönelik işler yapanlar; Rahmân [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah], onlar için sevgi var edecektir.
97.İşte şüphesiz Biz bu Kur’ân’ı, kendisiyle Allah’ın koruması altına girmiş kişileri müjdeleyesin, inat eden toplumu da uyarasın diye senin lisanın üzere kolaylaştırdık.




84.Öyleyse onların zararı için acele etme. Şüphesiz Biz, onlar için saydıkça sayıyoruz.


83. ayette, kâfirlerin kendi üzerlerine gönderilen şeytanlarla sınandığı, onlara uyan ve aldananların akılsızca davranmaları sonucu kendi geleceklerini kararttıkları bildirilmektedir. 84. ayette ise yaptıkları haksızlıklar ve işkenceler sebebiyle bu inkârcıların hemen cezalandırılmaları yönünde peygamberimizden bir istek gelmemesi istenmiş, çünkü Allah’ın bir süre daha onlara fırsat tanıyacağı bildirilmiştir.


Unutulmamalıdır ki, buradaki mesajlar tüm insanlığa yöneliktir. Çevresinde kışkırtıcı iç ve dış şeytanların bulunmadığı hiçbir kimse yoktur. Bu gerçeğe başka ayetlerde de dikkat çekilmiştir:

36,37.Ve her kim Rahmân’ın [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah'ın] öğüdünden, anılmasından körleşirse Biz ona bir şeytan musallat ederiz de artık o, onun için akrandır/ yandaştır; ve şüphesiz ki yandaşlar/ akranlar, körleşenleri Yol’dan çıkarırlar. Onlar da kendilerinin kılavuzlandıkları doğru yolda olduklarını sanırlar.(Zühruf/ 36, 37)


Üzerlerine kışkırtıcı şeytanlar yollamasına rağmen Rabbimiz insanlara tövbe edebilecekleri, imana gelip salihatı işleyebilecekleri birçok fırsatlar vermektedir. Rabbimizin mehil vererek insanı o kadar yaşatması, O’nun rahmetini göstermektedir. İnançsızlar, verilen mühlet bitince cezalandırılacaklardır.


42,43.Sakın şirk koşarak yanlış; kendi zararlarına iş yapanların yaptıklarından Allah’ın duyarsız/bilgisiz olduğunu sanma! Ancak O, onları, başlarını dikerek koşacakları, gözlerin dışa fırlayacağı bir gün için erteliyor. Onların bakışları kendilerine dönmez ve onların gönülleri bomboştur.(İbrahim/ 42)


24.Biz onları biraz yararlandırırız. Sonra kendilerini yoğun bir azaba doğru zorlarız.(Lokman/ 24)


30.Ve nankörler, O’nun yolundan saptırmak için Allah’a eşler oluşturdular. De ki: “Yararlanınız, artık, şüphesiz dönüşünüz ateşedir.”(İbrahim/ 30)


Allah’ın şeytanları yollaması, onları zor kullanarak gönderdiği anlamında değildir. Bu tabir, insanların şeytanlarla iç içe yaşamalarının Rabbimizin yaratılıştaki takdiri gereği olduğunu anlatmaktadır. Kışkırtıcı şeytanlarla iç içe yaşanan bir hayat, ancak şeytanlara aldanmaya meyilli bir yaşam algısına sahip olanlar için bir risktir.


Aklını kullanmayı bilen ve vahye kulak verenler ise bu durumdan hiçbir zarar görmezler:

82,83.İblis, “Öyle ise en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan; mutlak galip oluşuna yemin ederim ki ben onların hepsini; –içlerinden arıtılmış kulların hariç– kesinlikle azdıracağım” dedi.
84.Allah dedi ki: “Gerçek budur. Ben de şu gerçeği söylüyorum: “85Andolsun ki cehennemi kesinlikle senden ve onların sana uyanlarından; hepinizden dolduracağım.”(Sad/ 82–85)


27.Allah, iman edenleri, basit dünya yaşamında ve âhirette sabit bir söze/imana sabitler. Allah, şirk koşarak yanlış; kendi zararlarına iş yapanları da saptırır. Ve Allah, dilediği şeyi yapar.(İbrahim/ 27)


36,37.Ve her kim Rahmân’ın [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah'ın] öğüdünden, anılmasından körleşirse Biz ona bir şeytan musallat ederiz de artık o, onun için akrandır/ yandaştır; ve şüphesiz ki yandaşlar/ akranlar, körleşenleri Yol’dan çıkarırlar. Onlar da kendilerinin kılavuzlandıkları doğru yolda olduklarını sanırlar.
38.Sonunda Bize gelince: “Keşke seninle benim aramda doğu ile batı arasındaki kadar bir uzaklık olsaydı” der. –Öyleyse bu ne kötü bir akrandır/ yandaştır!–
39.Ve bugün pişmanlık duymanız size hiçbir yarar sağlamayacak. Siz şirk koşarak yanlış; kendi zararlarına iş yaptığınız zaman kesinlikle azapta ortaklarsınız.
40.O hâlde sağırlara sen mi işittireceksin? Yahut körlere ve apaçık bir sapıklık içinde bulunanlara sen mi kılavuzluk edeceksin?(Zühruf/ 36–40)


Kışkırtıcı şeytanların neler ya da kimler olduğu ayrıntılı olarak Nâs suresinin tahlilinde açıklanmıştı.


Kur’an’da “şeytan”dan bahseden tüm ayetler dikkate alındığında ortaya şöyle bir tablo çıkar:

Şeytan;
- Haramın yenmesini, haksız kazanç elde edilmesini emreden ve öneren,
- Kötülük, hayâsızlık ve Allah’a karşı bilmediğimiz şeyleri söylememizi emreden,
- Bizi fakirlikle korkutan,
- Bizi kuruntulara düşüren,
- Allah’ın yarattıklarını değiştirmeyi emreden,
- Kandırmak için bize yaldızlı sözler fısıldayan,
- Vesvese verip bizi kışkırtan, zihnimizi bulandıran,
- Yaptığımız amellerle bizi şımartan,
- Bizi azdıran,
- İçki / uyuşturucu ve kumarda aramıza düşmanlık ve kin sokmak isteyen,
- Allah’ı anmaktan ve ona salattan, niyazdan bizi geri bırakmak isteyen kişiler, güçler ve huylardır.



85. O gün Allah’ın koruması altına girmiş kişileri, Rahmân’a [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah'a] binekli heyetler hâlinde toplayacağız.


Bu ayette takva sahiplerine sunulacak nimetler çok farklı bir ifadeyle anlatılmıştır. Takva sahiplerinin Allah’ın huzuruna “binekli heyetler hâlinde” getirilecek olması, bir kralın veya bir kralın elçisinin karşılanmasını çağrıştırmaktadır. Eğer böyle ise, muttakiler Allah tarafından krallar gibi karşılanacak ve ağırlanacak demektir.



86.Suçluları da susamış olarak cehenneme süreceğiz.

87.Onlar, Rahmân’ın [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah'ın] katından bir garanti söz almış olan kimse hariç –ki bu hiç kimseye verilmemiştir–, yardıma-desteğe sahip olamayacaklardır.


72. ayette mahşer alanında [cehennemin dış kenarında] diz üstü perişan hâlde bekletildikleri belirtilen suçlulara daha sonra ne olduğu 86. ayette bildirilmektedir: Onlar “susamış hâlde” cehenneme sürüleceklerdir. Ancak bu susamışlık suyu bol, güneşi mutedil herhangi bir yörede başa gelebilecek bir susama olarak değil, yakıcı bir güneş altında, Arabistan çöllerinde susuz kalmış bir insanın susamışlığı olarak algılanmalıdır.



Üstelik bu susamış suçlular orada kimseden yardım da görmeyeceklerdir:

96-102.Onlar, onun içinde birbirleriyle çekişirlerken dediler ki: “Vallahi biz, gerçekten apaçık bir sapıklık içinde idik. Çünkü biz sizi, âlemlerin Rabbi ile bir seviyede tutuyorduk. Ve bizi yalnızca o günahkârlar saptırdı. Artık bizim için yardımcılardan, torpilcilerden hiçbir kimse ve candan bir yardımcı, yol gösterici, koruyucu yakın yoktur. Ah keşke bizim için bir geri dönüş olsaydı da biz de mü’minlerden olsaydık!”(Şuara/ 100, 101)


87. ayetteki “şefaate sahip olmak” tabirine bakıldığında, buradaki şefaatin ya onların başkaları için yapacakları şefaat, ya da başkalarının onlar için yapacakları şefaat olabileceği gibi iki yönlü bir anlam çıkıyor gibi görünse de, ayetteki istisna cümlesinden buradaki şefaatin başkalarının onlar için yapacakları şefaat olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla buradaki “şefaate sahip olmayacaklar” ifadesi, “kimse onlara yardım etmeyecek” demektir. Zaten cehennemdekilerin -kendileri yardıma muhtaçken- bir başkasına yardımda bulunmaları da anlamsızdır. Ancak Rabbimiz ayette “Rahman’ın katında bir ahd almış olan kimse hariç” diye bir istisna yaparak ahirette kimlerin yardım göreceğini açıklamıştır. Onlar, “Rahman’ın katında ahd almış olanlar”, yani “iman edenler ve salihatı işleyenler”dir. Bilindiği gibi, Rabbimiz iman eden ve salihatı işleyenlere yardım edeceğini yüzlerce ayette haber vermiştir.


Şefaat kavramı hakkındaki ayrıntılı açıklama Necm suresinin tahlilinde verilmiştir.



88.Ve onlar, “Rahmân [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah] çocuk edindi” dediler.
89.Andolsun ki siz çok çirkin bir şey söylediniz.
90,91.Az kalsın bundan; Rahmân’a çocuk isnat ettiler diye; gökler çatlayacak, yer yarılacak ve dağlar parçalanıp dağılacaktı.
92.Hâlbuki Rahmân [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah] için çocuk edinmek yaraşmaz. 93.Göklerde ve yerde bulunan bütün herkes, Rahmân’a [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah'a], yalnızca kul olarak gelecektir.
94.Andolsun ki Rahmân, onların hepsini kuşatmıştır ve kendilerini bir bir saymıştır. 95.Hepsi de kıyâmet günü Rahmân’a tek başlarına gelirler.


Bu ayet grubunda müşriklerin tamamı muhatap alınmakla birlikte, ayetlerin muhatabı özellikle Allah’a çocuk isnat eden müşriklerdir. Bu isnadın ne kadar çirkin olduğu, göklerin neredeyse çatlayacağı, yerin yarılacağı, dağların parçalanıp dağılacağı ifade edilmek suretiyle gösterilmiştir. Bu çirkin sözlerin sahiplerinin kimler olduğu yine Kur’an tarafından açıklanmaktadır.


Bunlar, “Üzeyr Allah’ın oğludur” diyen Yahudiler, “İsa Allah’ın oğludur” diyen Hıristiyanlar ve “Melekler Allah’ın kızlarıdır” diyen Araplardır:

30.Ve Yahudiler; “Uzeyr Allah’ın oğludur” dediler. Hristiyanlar da, “Mesih Allah’ın oğludur” dediler. Bu, onların ağızlarıyla geveledikleri sözler olup, güya bununla, daha önce yaşayan kâfirlerin; Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenkimselerin sözlerini taklit ediyorlar. Allah, onlarla savaşmıştır. Nasıl da döndürülüyorlar!(Tövbe/ 30)


116.Bir de onlar, “Allah çocuk edindi” dediler. –O, onların yakıştırdıkları tüm noksanlıklardan arınıktır.– Aksine göklerde ve yeryüzünde ne varsa yalnızca O’nundur. Hepsi O’nun için sürekli saygıda duranlardır.(Bakara/ 116)


158.Ve onlar, Allah ile gizli güçler arasında bir hısımlık bağı kurdular. Oysa andolsun, gizli güçler kendilerinin kesinlikle hazır edilenler/mahşerde toplananlar olduklarını bilirler.(Saffat/ 158)


93. ayette, göklerde ve yerde bulunanların Allah’a sadece “kul” sıfatıyla geleceklerinin vurgulanması, Allah’ın dünyada seçip elçilik payesi verdiği kişilerin de ahirette sadece “kul” sıfatını taşıyacaklarını göstermektedir.


94, 95. ayetler, Allah’ın herkesi kuşattığı, onlar hakkında her şeyi bildiği ve müminler hariç herkesin orada eşsiz dostsuz, çocuksuz, arkadaşsız olacağını bildirmektedir:

87-91.Ve yeniden diriltilen gün; mal ve oğulların sağlam bir kalple/gerçek imanla gelenlerden başkasına yarar sağlamadığı ve cennetin Allah’ın koruması altına girenlere yaklaştırıldığı, azgınlar için de cehennemin açılıp gösterildiği gün beni rezil etme!” dedi.(Şuara/ 88, 89)


Ayetlerde “Rahman” adının tekrar edilmesi dikkat çekici bir husustur. Bu, Rabbimizin rahmeti gereği suçlulara tövbe kapısını açık tuttuğunu, hatalarından döndüklerinde onlara merhametiyle muamele edeceğini göstermektedir.



98.Ve Biz onlardan önce nice nesilleri değişime/yıkıma uğrattık. Onlardan herhangi bir kimse hissediyor musun? Yahut onlara ait hafif bir ses duyuyor musun?
96.Şüphesiz şu iman eden ve düzeltmeye yönelik işler yapanlar; Rahmân [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah], onlar için sevgi var edecektir.
97.İşte şüphesiz Biz bu Kur’ân’ı, kendisiyle Allah’ın koruması altına girmiş kişileri müjdeleyesin, inat eden toplumu da uyarasın diye senin lisanın üzere kolaylaştırdık.



Not: Anlam bilgisi gereği Resmi Mushaf’taki 98. âyet 95. âyetin arkasında tertip edilmiştir.


Rahman’ın iman eden ve salihatı işleyenler için sevgi kılması demek, Allah’ın onlar için sevgi vermesi, yani müminlerin kalplerinde sevgi yaratması, onlara sevdikleri şeyleri vermesi, onların da sevdikleri şeyleri isteyecek olması demektir. Kısacası, Rabbimiz sevecek, sevdirecek ve orada her şey sevgiye bağlanacaktır.


Hatırlanacağı üzere, Meryem suresi “[Bu] Rabbinin, kulu Zekeriyya’ya olan rahmetini anmasıdır” diye başlamış, Meryem’in, İbrahim’in, Musa’nın, İsmail’in, İdris’in anılması ile devam etmiş, sure içinde tevhide ve ahiret gününe yönelik açıklamalar, uyarılar yer almıştı. Bu son ayetlerle de konu bağlanmış, açıklama sonlandırılmıştır.


97. ayet, takva sahiplerini müjdeleyen, inatçı müşriklere ise uyarıda bulunan Kur’an’ın elçinin diliyle kolaylaştırıldığını bildirmektedir. Elçi kendi diliyle indirilen Kur’an’ı daha kolay anlatmış, elçi ile aynı dili konuşan toplum da gerçekleri kolayca öğrenerek eski yanlış bilgilerini düzeltmiştir. Herkes tarafından gayet iyi anlaşılan Kur’an, müminler için müjde, müşrikler içinse ürkütücü bir uyarı olmuştur.


98. ayette, geçmişte yaşamış müşriklerden en ufak bir iz kalmadığı vurgulanmak suretiyle o günkü müşriklerden de herhangi bir eser kalmayacağı ima edilmiştir. İma edilen bu tarihsel atıf, peygamberimize ve müminlere manevi kuvvet vermeye, sabır ve direnç kazandırmaya yöneliktir.


Allah doğrusunu en iyi bilendir.*



*İşte Kuran, Meryem Suresi




Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim