• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

Kasesm, Necm Suresi 1-5



Kasem


Necm Suresi 1-5


1.Gurup gurup inmiş âyetlerin her bir inişini kanıt gösteririm ki 2.arkadaşınız sapmamıştır, azmamıştır. 3.O, boş iğreti arzusundan da konuşmuyor. 4.Onun size söyledikleri; inen o ayet gurupları, kendisine vahyedilen vahiyden başka bir şey değildir. 5.Arkadaşınıza o konuştuklarını müthiş kuvvetleri olan, üstün akıl sahibi, egemenlik kurmuş olan öğretti.




Sure kasemle [yeminle] başlamıştır. Fecr suresinin 5. ayetinden öğrendiğimize göre Yüce Allah akıllı, bilgili kimselerin dikkatini çekmek, onlara kanıt göstermek için yemin etmektedir. Allah'ın yemin etmesi “Dikkat edin, dikkat çektiğim bu olay ya da nesneyi iyi araştırın.



Bunlar şunların kanıtıdır” anlamına gelmektedir:

5.İşte bunlarda, akıl sahibi için güçlü-ikna edici, inandırıcı bir anlatım vardır. (Fecr/5)


Kasem cümlesi ile ilgili detay 2. surede [Kalem Suresinde] verilmiştir.


Birinci ayette Muhammed'in sapmadığına, azmadığına, keyfine göre konuşmadığına, tebliğ ettiği mesajların kendisine vahyedildiğine kanıt olarak gösterilen olgu, bu sureye kadar olan parça parça inmiş ayet kümeleridir. Çünkü bu ayetler yapı ve anlam itibariyle Muhammed'in veya herhangi bir insanın ortaya koyamayacağı, hatta tüm insanların birleşseler dahi bir benzerini getiremeyecekleri ilahî nitelikli sözlerdir.


Kur’an ayetlerinin insanlara kanıt olarak gösterilmesinin başka örnekleri de vardır. Mesela Ya Sin suresinin 2 ve 3. ayetlerinde, Muhammed'in peygamberlerden bir peygamber olduğunun kanıtı olarak yine “Hikmet sahibi Kur'an” gösterilmektedir. Bu ayetlerden anlaşıldığına göre, Kur’an’dan hareketle Anakentli; Mekkeli Muhammed’in elçiliği kabullendirilecektir. Rasülüllah’tan hareketle Kur’an’ın vahy olduğu değil.


“Parça parça inen” diye çevirdiğimiz ifadenin orijinali “النّجم necm” sözcüğüdür. “Necm” sesteş bir sözcük olup ilk olarak “ilkbaharda topraktan yeni çıkan filiz” veya “hayvanlarda yeni çıkan boynuz” anlamlarında kullanılmıştır. Sonraları zaman içinde otlara, çayır-çimen gibi gövdesiz bitkilere, yıldızların doğuşuna, yıldızların tümüne, özel isim olarak Süreyya yıldızına ve toplum içinde sivrilmiş önderlere de “necm” denmiştir.[1]


Kur'an'da ve arap dilinde birkaç farklı anlamda kullanılan “necm” sözcüğü, Rahman suresinin “ والنّجم والشّجر يسجدان Otlar ve ağaç ikisi de secde eder” anlamındaki 6. ayetinde “otlar”ı; Tarık suresinin 3. ayeti [ النّجم الثّاقب en-Necmü’s-Sâkıb], Nahl suresinin 16. ayeti [وبالنّجم هم يهتدون Ve bi’n-necmi hüm yehtedûn] ve Saffat suresinin 88. ayetinde de [فنظر نظرة فى النّجوم Fe nazara nazraten fi’n-nücum] “yıldızlar”ı ifade etmektedir.


Karanlığı yarıp kendini gösteren ve başkalarının yol bulmasını sağlayan yıldıza Kur'an'da “necm” dendiği gibi, her biri bir yıldız gibi ışık saçan, insanları aydınlatan ve onların yollarını bulmalarını sağlayan Kur'an ayetlerine de “necm” denmiştir. Bunun örneği, konumuz olan Necm suresinin 1. ayetinden başka, Vakıa suresinin 75. ayetidir:


75.Artık hayır. Necmleri/her indirilmede gelen âyetlerin yerlerini/zamanlarını; inişini kanıt gösteririm ki –76.ve eğer bilirseniz bu büyük bir kanıt gösterimidir–, 77.hiç kuşkusuz o, şerefli Kur’ân'dır. 78.Saklanmış/korunmuş bir kitaptadır. 79.Ona zihinsel olarak temizlenmişlerden başkası temas edemez. 80.O, âlemlerin Rabbinden indirilmedir. (Vakıa/ 75- 80)



Meselâ bu surenin 1-18. ayetleri bir necmdir. İleride göreceğiniz gibi, Abese suresinin 1-10. ayetleri de bir necmdir.


Surenin birinci ayetindeki “النّجم necm” sözcüğü “parça parça inmiş Kur'an ayetleri” olarak çevrilirse, “heva” sözcüğünün de “nüzul [iniş]” olarak çevrilmesi gerekir. “Heva” da necm gibi sesteş bir sözcük olup birden çok anlamı vardır. Buna bağlı olarak Kur'an'da da değişik anlamlarda kullanılmıştır. Meselâ bu surenin 1. ve 53. ayetlerinde “yukarıdan aşağıya düşmek, inmek” anlamında, 3. ve 23. ayetlerinde ise “tutku” anlamında kullanılmıştır. Keza Naziat suresinin 40. ve Ta Ha suresinin 16. ayetlerinde yine “tutku” anlamında kullanılmış olan “heva” sözcüğü, İbrahim suresinin 43. ayetinde “bir şeyin havada kalması”, Hacc suresinin 31. ayetinde ise “rüzgârın savurması” anlamında kullanılmıştır.



Yukarıdaki bilgiler ışığında “necm” sözcüğünün değişik anlamları kullanılarak 1. ayete şu anlamlar verilebilir:

- Kayan yıldız kanıttır ki,

- Kayan çayır çimen kanıttır ki,

- Kayan Süreyya yıldızı kanıttır ki,

- Şimdiye kadar parça parça inmiş olan ayetler kanıttır ki,


Ne var ki, ayetin çevirisi olacak cümlenin aynı zamanda Muhammed (as)'in şaşmadığına, azmadığına, hevasından konuşmayıp sadece vahiyleri aktardığına kanıt teşkil etmesi gerekmektedir. Bu gereklilik göz önünde tutulduğunda, “Şimdiye kadar parça parça inmiş olan ayetler kanıttır ki,” cümlesinin en uygun te’vil olduğu görülmektedir.


Ancak “Kayan yıldız kanıttır ki” cümlesinin 2. ayete kanıt teşkil edecek bir ayet olduğu da ileri sürülebilir. Çünkü gerçekten o dönemde Mekke'de yıldız kayması veya gök taşı düşmesi gibi bir olay vuku bulmuş ve bu olay da Mekkelilere kanıt olarak gösterilmiş olabilir. Bu görüşe göre; Musa (as)’ın dağda bir ateş görüp yanına gitmesi ve oradaki ağaçtan kendisine vahyedilmesi olayına benzer bir şekilde, Muhammed (as) de yıldız kaymasını veya gök taşı düşmesini merak edip ışığa doğru gitmiş ve son sidre ağacının yanında kendisine sidre ağacından vahyedilmiştir. Bu yıldız kayması veya gök taşı düşmesi olayı ile Musa peygamberin serüvenini önceden bilen Mekkelilere Musa (as)’ya vahyedildiği gibi Muhammed (as)’e de vahyedildiği açıklanmakta ve peygamberimizin söylemlerinin vahiy kaynaklı olduğuna kanıt olarak gösterilmektedir. Bu görüş, İsra suresinin 1, Tekvir suresinin 23 ve bu surenin 7-18. ayetleri tarafından da desteklenmektedir.




İşte Kur'an





Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim