• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

50İsra Suresi 42, 40, 43-44

Mealde Bozuntu Yapılan Ayetler

İsra 42, 40, 43-44




Hatalı Çeviri:
40. (Ey müşrikler!) Rabbiniz, erkek çocukları sizin için ayırdı da, kendisi meleklerden kız çocuklar mı edindi! Gerçekten siz, (vebali) çok büyük bir söz söylüyorsunuz. 
41. Biz, onların akıllarını başlarına toplamaları için bu Kur'an'da (çeşitli ikaz ve ihtarları) türlü şekillerde tekrar ettik. Fakat bu, onlara, daha da kaçıp uzaklaşmaktan başka bir şey sağlamıyor.
42. De ki: Eğer söyledikleri gibi Allah ile birlikte başka ilâhlar da bulunsaydı, o takdirde bu ilâhlar, Arş'ın sahibi olan Allah'a ulaşmak için çareler arayacaklardı. 
43. Allah, onların söyledikleri şeylerden münezzehtir; son derece yücedir ve uludur.
44. Yedi gök, yer ve bunlarda bulunan herkes O'nu tesbih eder. O'nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Ne var ki siz, onların tesbihini anlamazsınız. O, halîmdir, bağışlayıcıdır.


 
Doğru Çeviri:

42.De ki: “Eğer dedikleri gibi Allah ile birlikte birtakım ilâhlar olsaydı, o zaman o ilâhlar en büyük tahtın sahibine; Allah’a bir yol ararlardı.”
40.Rabbiniz, oğulları size özel olarak verdi de Kendisi meleklerden dişiler mi edindi? Şüphesiz ki siz çok büyük bir söz söylüyorsunuz.
43.Allah, onların dediklerinden büyük bir yücelikle arınık ve pek yücedir.
44.Tüm gökler/ uzay, yeryüzü ve bunların içinde bulunanlar, Allah’ı noksan sıfatlardan arındırırlar. O’nun övgüsü ile birlikte noksan sıfatlardan arındırmayan hiçbir şey yoktur. Fakat siz, onların Allah’ı noksan sıfatlardan arındırmalarını iyi kavramıyorsunuz. Şüphesiz ki O, yumuşak davranandır, çok bağışlayandır.
40. ayet:
Bu ayet, Mukatil’in tespitine göre 42. ayetten sonra inmiştir. Biz de aynı görüşü paylaşıyor ve 40. ayeti, söz akışı olarak daha uygun olması sebebiyle 42. ayetin devamı olarak değerlendirmiş bulunuyoruz.
 
42.De ki: “Eğer dedikleri gibi Allah ile birlikte birtakım ilâhlar olsaydı, o zaman o ilâhlar en büyük tahtın sahibine; Allah’a bir yol ararlardı.”


40.Rabbiniz, oğulları size özel olarak verdi de Kendisi meleklerden dişiler mi edindi? Şüphesiz ki siz çok büyük bir söz söylüyorsunuz.


43.Allah, onların dediklerinden büyük bir yücelikle arınık ve pek yücedir.


44.Tüm gökler/ uzay, yeryüzü ve bunların içinde bulunanlar, Allah’ı noksan sıfatlardan arındırırlar. O’nun övgüsü ile birlikte noksan sıfatlardan arındırmayan hiçbir şey yoktur. Fakat siz, onların Allah’ı noksan sıfatlardan arındırmalarını iyi kavramıyorsunuz. Şüphesiz ki O, yumuşak davranandır, çok bağışlayandır.


Bu ayet grubunda tevhide yönelik gerçekler açıklanmakta, cahil Arapların yardımcı veya yedek tanrılar edinmek suretiyle Allah’a sürmeye çalıştıkları karalar, gayet özlü, mantıklı deliller gösterilerek temizlenmektedir.


42. ayetteki “Eğer dedikleri gibi O’nun [Allah] ile birlikte ilâhlar olsaydı, o zaman bunlar [ilâhlar] Arş’ın sahibine bir yol ararlardı” ifadesini iki türlü anlamak mümkündür:

1- Eğer onların dedikleri gibi, Allah ile birlikte her biri diğerinden bağımsız çeşitli ilâhlar olsaydı, bunlar sınırsız evrenin yönetiminde birbirleriyle anlaşamazlar, her biri tek hâkim olmak için çalışır ve sonuçta evrenin işleyişinde düzen, ahenk ve denge olmazdı.

2- Eğer onların dedikleri gibi, en üstün olan Allah ile birlikte O’nun bazı yetkilerini devrettiği ilâhlar olsaydı, kendilerine yetki devredilen ilâhlar bu yetkilerle yetinmez, daima itaat eden kullar gibi olmak istemez, en üstün olmak için çalışırlardı. Böyle bir durumda da evren fesada uğrar, baştan aşağı her şeyin düzeni bozulurdu.

42. ayetteki ifade hangi türlü anlaşılırsa anlaşılsın, evrendeki düzeni biraz araştırıp gören hiç kimsenin evrendeki işleyişin birbirinden bağımsız veya yarı bağımlı ilâhlar tarafından sürdürüldüğünü iddia etmesi mümkün değildir. Çünkü birden fazla tanrı olması durumunda, evrendeki bu mükemmel uyumun asla söz konusu olamayacağını akıl kolayca istidlal eder. Bunun aksi ise ancak ayette gösterilen mantıkî delili idrak edemeyecek derecede anlayışsız ve cahil bir kimse tarafından iddia edilebilir.


Bu ayetlerde yapılan tevhide yönelik aklî uyarılar, başka ayetlerde de dile getirilmiştir:

22.Eğer yer ile gökte Allah’tan başka ilâhlar olsaydı, bunların ikisi de kesinlikle kargaşa içinde olurdu/düzenleri bozulurdu. O hâlde en büyük tahtın Rabbi olan Allah, onların nitelemekte oldukları şeylerden arınıktır.(Enbiya/22)
Görüldüğü gibi, 40. ayette, Allah’ın çocuk edindiği iddiası gündeme getirilmek suretiyle tevhit ilkesinden sapışın bir başka boyutu sergilenmekte ve paragrafın anlamına yapılan bu katkıyla, 40. ayetin yerinin 42. ayetten sonra olması gerektiğini savunan görüşün ne kadar isabetli olduğu ortaya çıkmış olmaktadır.

Tevhit ilkesinden sapışın bu boyutu da Kur’an’da pek çok yerde vurgulanmıştır:

88.Ve onlar, “Rahmân [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah] çocuk edindi” dediler.
89.Andolsun ki siz çok çirkin bir şey söylediniz.
90,91.Az kalsın bundan; Rahmân’a çocuk isnat ettiler diye; gökler çatlayacak, yer yarılacak ve dağlar parçalanıp dağılacaktı.
92.Hâlbuki Rahmân [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah] için çocuk edinmek yaraşmaz. 93.Göklerde ve yerde bulunan bütün herkes, Rahmân’a [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah’a], yalnızca kul olarak gelecektir.
94.Andolsun ki Rahmân, onların hepsini kuşatmıştır ve kendilerini bir bir saymıştır. 95Hepsi de kıyâmet günü Rahmân’a tek başlarına gelirler.(Meryem/88-95)


57.Ve onlar, Allah’a kızlar isnat ediyorlar. –Allah, bundan arınıktır.– Kendileri için de iştahlandıkları oğlan çocukları vardır.
58.Ve onlardan biri kız doğum haberi ile müjdelendiği zaman içi öfkeyle dolarak yüzü kapkara kesilir.
59.Kendisine verilen haberin kötülüğü dolayısıyla toplumundan gizlenir; aşağılık ve horluğa rağmen kızı yanında mı tutsun yoksa toprağa mı gömsün! Dikkat edin, onların verdikleri hüküm/töreleri ne kötüdür!(Nahl/57-59)


44. ayette geçen “tesbih” kavramı, Kalem, A’la ve Kaf surelerinin tahlillerinde açıkladığımız gibi; “Allah’ı, O’na yakışmayan şeylerden uzak tutmak, Allah’ı yüceltmek, O’nun her türlü kemal sıfatlarla donanmış olduğunu iyi kavramak ve bunu her vesile ile yüksek sesle söylemek” demektir.

Bu da; yapısıyla ve nizamıyla evrendeki her şeyin, Allah’ın varlığının birliğini ve her türlü noksanlıktan uzak olduğunu gösterdiği anlamına gelir:

13.Gök gürültüsü, O’nun övgüsüyle birlikte, doğal güçler de O’nun korkusundan dolayı O’nu noksan sıfatlardan arındırırlar. Ve O, yıldırımlar gönderir de onunla dilediğini çarpar. Onlar ise Allah hakkında mücâdele edip duruyorlar. Oysa Allah, çarpması pek çetin olandır.(Ra’d/13)

75.Ve sen, evrendeki tüm güçleri en büyük tahtın bir kenarından dolaşanlar olarak, Rablerinin övgüsüyle birlikte Allah’ı noksan sıfatlardan arındırdıklarını görürsün. Ve onların aralarında ödül, ceza hak ile gerçekleştirilmiştir. Ve “Tüm övgüler âlemlerin Rabbi Allah’adır” denilmektedir.(Zümer/75)

7-9.En büyük tahtı taşıyan, bir de en büyük tahtın dış kenarından olan kimseler, Rablerinin övgüsüyle birlikte Kendisini noksan sıfatlardan arındırırlar ve O’na inanırlar. İman etmiş kimseler için bağışlanma dilerler: “Rabbimiz! Sen rahmet ve bilgice her şeyi kuşattın. Onun için tevbe eden ve Senin yoluna uyan kimseleri bağışla ve onları cehennemin azabından koru! Rabbimiz! Onları ve onların atalarından, zevcelerinden ve soylarından sâlih olan kimseleri kendilerine vaat ettiğin Adn cennetlerine girdir. Şüphesiz Sen en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olan ve en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapanın ta kendisisin. Onları kötülüklerden de koru. Ve Sen her kimi kötülüklerden korursan, artık o gün elbette ona rahmet etmişsindir. İşte bu, büyük kurtuluşun ta kendisidir.”(Mümin/7-9)

İşin aslı bu olmasına rağmen, “tesbih” kavramı dil ile “sübhanellah … sübhanellah …” demek anlamına indirgenmiş ve bu hususta birçok asılsız hikâye ortaya atılmıştır.

İşte birkaç örnek:
Peygamber o ikisi ile birlikte uçmuş, yedi göğe ulaşmış. Döndüğü zaman şöyle buyurmuş: Pek çok tesbîh ile beraber, göklerin şöyle tesbîh ettiğini duydum:

Yüce gökler heybet sahibini tesbîh ederler. Yücelik sahibinin yüceliğinden eğilmişlerdir. Tesbîh ederiz yücelerin yücesini, tenzih ve takdis ederiz O’nu.

Nitekim Buhârî’nin Sahîh’inde Abdullah İbn Mes’-ûd’dan nakledilir ki; o, şöyle demiştir; «Biz yenirken yemeğin tesbîh ettiğini duyardık.»

Ebu Zerr’in hadîsinde de Rasûlullah [s.a.] in eline çakıl taşlarını aldığında, arının vızıltısı gibi onların tesbihinin duyulduğu bildirilir.[33]

44. ayetin sonundaki “Şüphesiz ki O, halimdir çok bağışlayandır” ifadesiyle, daha evvel yanlış davranmalarına rağmen sonradan bu aklî deliller ile şirkten kurtulup doğruya ulaşacaklara af ve mağfiret kapısı açılmaktadır. Tövbe ile Allah’ın bağışlaması arasındaki ilişki Kur’an’da birçok ayette yer almıştır.

Bu ayetlerin anlamca 44. ayete yakın olanlarından bir kaçı şunlardır:
110.Kim bir kötülük işler yahut kendi kendine haksızlık eder, sonra da Allah’tan bağışlanma dilerse, Allah’ı çok bağışlayıcı ve çok merhametli bulur.(Nisa/110)

41.Hiç şüphesiz gökleri ve yeryüzünü yokoluvermekten, Allah tutuyor. Andolsun ki eğer gökler ve yeryüzü yokoluverirlerse, onları O’ndan sonra kimse tutamaz. Gerçekten O, çok yumuşak davranan, çok bağışlayandır.(Fatır/ 41)

45.Ve eğer Allah, kazanmakta oldukları şeyler dolayısıyla insanları sorgulayıp cezalandıracak olsaydı, yeryüzünde küçük-büyük hiçbir canlıyı bırakmazdı. Velâkin onları, adı konmuş bir süreye kadar ertelemektedir. Sonunda süre sonları geldiği zaman da artık şüphesiz Allah, Kendi kullarını en iyi görendir.(Fatır/45)*

 
*İşte Kuran, İsra Suresi


 

Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim