• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

42Furkan Suresi 61-77



Hatalı Çevrilen Ayetler


42Furkan Suresi 61-77


Hatalı Çeviri:
61. Gökte burçları var eden, onların içinde bir çerağ (güneş) ve nurlu bir ay barındıran Allah, yüceler yücesidir.
62. İbret almak veya şükretmek dileyen kimseler için gece ile gündüzü birbiri ardınca getiren de O'dur.
63. Rahmân'ın(has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve kendini bilmez kimseler onlara laf attığında (incitmeksizin) «Selam!» derler (geçerler);
64. Gecelerini Rablerine secde ederek ve kıyam durarak geçirirler.
65. Ve şöyle derler: Rabbimiz! Cehennem azabını üzerimizden sav. Doğrusu onun azabı gelip geçici değil, devamlıdır.
66. Orası cidden ne kötü bir yerleşme ve ikamet yeridir!
67. (O kullar), harcadıklarında ne israf ne de cimrilik ederler; ikisi arasında orta bir yol tutarlar.
68. Yine onlar ki, Allah ile beraber (tuttukları) başka bir tanrıya yalvarmazlar, Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar ve zina etmezler. Bunları yapan, günahı(nın cezasını) bulur;
69. Kıyamet günü azabı kat kat arttırılır ve onda (azapta) alçaltılmış olarak devamlı kalır.
70. Ancak tevbe ve iman edip iyi davranışta bulunanlar başkadır; Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.
71. Kim tevbe edip iyi davranış gösterirse, şüphesiz o, tevbesi kabul edilmiş olarak Allah'a döner.
72. (O kullar), yalan yere şahitlik etmezler, boş sözlerle karşılaştıklarında vakar ile (oradan) geçip giderler.
73. Kendilerine Rablerinin âyetleri hatırlatıldığında ise, onlara karşı sağır ve kör davranmazlar;
74. (Ve o kullar): Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takvâ sahiplerine önder kıl! derler.
75. İşte onlara, sabretmelerine karşılık cennetin en yüksek makamı verilecek, orada hürmet ve selamla karşılanacaklardır.
76. Orada ebedî kalacaklardır. Orası ne güzel bir yerleşme ve ikamet yeridir.
77. (Resûlüm!) De ki: (Kulluk ve) yalvarmanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin? (Ey inkârcılar! Size Resûl'ün bildirdiklerini) kesinkes yalan saydınız; onun için azap yakanızı bırakmayacaktır!



Doğru Çeviri:
61Gökte burçlar yapan, onların içinde bir kandil ve aydınlatıcı bir ay oluşturan Zat ne cömerttir!
62Ve O, öğüt almayı veya kendisine verilen nimetlerin karşılığını ödemeyi dileyen kimseler için gece ile gündüzü birbiri ardınca getirendir.
63Ve Rahmân'ın; yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah'ın kulları öyle kimselerdir ki onlar, yeryüzünde alçak gönüllülükle yürürler ve cahil kimseler kendilerine lâf attığı zaman “Selâm!” derler.
64Rahmân'ın [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah'ın] kulları, Rablerine teslimiyet göstererek ve kulluk görevlerini yerine getirerek gecelerler.
65,66Ve Rahmân'ın [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah'ın] kulları, “Rabbimiz! Cehennem azabını bizden sav! Doğrusu onun azabı daimî bir değişim ve yıkıma uğramaktır. Orası cidden ne kötü bir karargâh, ne kötü bir ikametgâhtır!” derler.
67ve Rahman’ın kulları, infakta bulunduklarında olması gereken harcamayı eksiltmezler ve nafakalandırdıkları kişilere geçim sıkıntısı çektirmezler. ve onların bu iki tutum arasındaki infakları, sağlam/ adil olandır/ ayakta tutan şeydir.
68-71Ve işte Rahmân'ın kulları, Allah ile beraber başka bir ilâha yalvarmazlar. Allah'ın haram ettiği canı öldürmezler. –Ancak hak ile öldürürler.– Zina da etmezler. –Ve kim bunları yaparsa, Zaman kaybıyla/ Hayırda ağırda almayla/ Zarar ile/ Kusur ile karşılaşır. Kıyâmet günü azabı kat kat olur ve orada, alçaltılarak sürekli olarak kalır. Ancak tevbe eden, iman eden ve sâlihi işleyenler bunun dışındadır. İşte Allah, onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Ve Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir. Ve her kim tevbe eder ve sâlihi işlerse, kesinlikle o, tevbesi kabul edilmiş olarak Allah'a döner.–
72Ve Rahmân'ın kulları, yalan yere tanıklık etmezler, boş bir şeye rastladıkları zaman saygın bir şekilde geçerler.
73Ve Rahmân'ın kulları, kendilerine Rablerinin alâmetleri/ göstergeleri hatırlatıldığında ise, onlar üzerine sağırca ve körce davranmazlar.
74Ve Rahmân'ın kulları, “Rabbimiz! Bize eşlerimizden ve bizden sonraki kuşaklarımızdan göz aydınlığı olacak kimseler hibe et/ bağışla. Ve bizi Allah'ın koruması altına girmiş kişilere önder kıl!” derler.
75,76İşte Rahmân'ın kulları, sabretmelerine karşılık cennetin en yüksek makamlarında, orada sonsuz olarak kalıcı kimseler olarak ödüllendirilecekler, orada hürmet ve selâmla karşılanacaklardır. –Orası ne güzel bir karargâh ve ne güzel bir ikametgâhtır!–
77De ki: “Yakarışınız olmasa, Rabbim size değer verir mi ki de siz, kesinkes yakarmadınız, yalanladınız? Artık yakarmama, yalanlama sizin ayrılmazınız olacaktır; kendinizi bu durumdan kurtaramayacaksınız.”



61Gökte burçlar yapan, onların içinde bir kandil ve aydınlatıcı bir ay oluşturan Zat ne cömerttir!

62Ve O, öğüt almayı veya kendisine verilen nimetlerin karşılığını ödemeyi dileyen kimseler için gece ile gündüzü birbiri ardınca getirendir.


61, 62. Ayetler:

Bu ayetlerde Rabbimiz, kullarına lütfettiklerinden bir kısmını saydıktan sonra cömertliğinin sınırsızlığını vurgulamakta ve öğüt almak, şükretmek isteyenlerin bu bereketten, bolluktan istifade etmelerini istemektedir.

Yapılan bu davete ek olarak Rabbimizin tekvinî ayetleri gözler önüne serilmekte, Güneş, Ay ve yıldızların insanoğlunun yaşamındaki önemine dikkat çekilmektedir. Bu gök cisimlerinin yaşamdaki yeri ve önemi başka ayetlerde de dile getirilmiştir:

5O, güneşi bir aydınlık, ay'ı bir ışık yapan ve senelerin sayısını ve hesabını bilesiniz diye, aya menziller ayarlayandır. Allah bunu ancak gerçek ile oluşturmuştur. O, bilecek olan bir toplum için âyetleri ayrıntılı olarak açıklar. [Yunus/5]

15,16Allah'ın yedi göğü tabakalar hâlinde nasıl oluşturduğunu ve ay'ı onların içinde bir ışık yaptığını,

güneşi de bir lamba yaptığını görmediniz mi? [Nuh/15, 16]

Ve A’râf/54, Ya Sin/40, Hicr/16.



63Ve Rahmân'ın; yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah'ın kulları öyle kimselerdir ki onlar, yeryüzünde alçak gönüllülükle yürürler ve cahil kimseler kendilerine lâf attığı zaman “Selâm!” derler.

64Rahmân'ın [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah'ın] kulları, Rablerine teslimiyet göstererek ve kulluk görevlerini yerine getirerek gecelerler.

65,66Ve Rahmân'ın [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah'ın] kulları, “Rabbimiz! Cehennem azabını bizden sav! Doğrusu onun azabı daimî bir değişim ve yıkıma uğramaktır. Orası cidden ne kötü bir karargâh, ne kötü bir ikametgâhtır!” derler.

67ve Rahman’ın kulları, infakta bulunduklarında olması gereken harcamayı eksiltmezler ve nafakalandırdıkları kişilere geçim sıkıntısı çektirmezler. ve onların bu iki tutum arasındaki infakları, sağlam/ adil olandır/ ayakta tutan şeydir.

68-71Ve işte Rahmân'ın kulları, Allah ile beraber başka bir ilâha yalvarmazlar. Allah'ın haram ettiği canı öldürmezler. –Ancak hak ile öldürürler.– Zina da etmezler. –Ve kim bunları yaparsa, Zaman kaybıyla/ Hayırda ağırda almayla/ Zarar ile/ Kusur ile karşılaşır. Kıyâmet günü azabı kat kat olur ve orada, alçaltılarak sürekli olarak kalır. Ancak tevbe eden, iman eden ve sâlihi işleyenler bunun dışındadır. İşte Allah, onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Ve Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir. Ve her kim tevbe eder ve sâlihi işlerse, kesinlikle o, tevbesi kabul edilmiş olarak Allah'a döner.–

72Ve Rahmân'ın kulları, yalan yere tanıklık etmezler, boş bir şeye rastladıkları zaman saygın bir şekilde geçerler.

73Ve Rahmân'ın kulları, kendilerine Rablerinin alâmetleri/ göstergeleri hatırlatıldığında ise, onlar üzerine sağırca ve körce davranmazlar.

74Ve Rahmân'ın kulları, “Rabbimiz! Bize eşlerimizden ve bizden sonraki kuşaklarımızdan göz aydınlığı olacak kimseler hibe et/ bağışla. Ve bizi Allah'ın koruması altına girmiş kişilere önder kıl!” derler.

75,76İşte Rahmân'ın kulları, sabretmelerine karşılık cennetin en yüksek makamlarında, orada sonsuz olarak kalıcı kimseler olarak ödüllendirilecekler, orada hürmet ve selâmla karşılanacaklardır. –Orası ne güzel bir karargâh ve ne güzel bir ikametgâhtır!–

77De ki: “Yakarışınız olmasa, Rabbim size değer verir mi ki de siz, kesinkes yakarmadınız, yalanladınız? Artık yakarmama, yalanlama sizin ayrılmazınız olacaktır; kendinizi bu durumdan kurtaramayacaksınız.”


63–74. Ayetler:

Önceki ayetlerde Allah’ın sonsuz cömertliğinden istifade etmeleri için kullara açık davetler yapılmış ve sunulan bu imkânlara sırt çevirenlerin varlığından söz edilmişti. 63–74. ayetlerde ise, bu davete uyarak Rahman’a kul olanların sahip oldukları nitelikler belirtilmekte, böylece herkesin örnek alması gereken ideal insan tipi tarif edilmektedir:

Yeryüzünde yürürken böbürlenerek değil tevazu ile yürürler.

Rahman’ın kullarının yürüyüşleri onların; yumuşak huylu, güzel ahlâklı, doğru düşünceli olduklarını belli edecek şekilde, tevazu ile olmalıdır. Büyüklenerek yürümek ise zalimlere has bir davranıştır.

37Ve yeryüzünde kibir ve azametle yürüme! Şüphesiz ki sen asla yeri yaramazsın ve boyca dağlara erişemezsin. [İsra/37]

18Ve insanlara avurdunu şişirme, suratını asma ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Şüphesiz ki

Allah, bütün övünen ve kuruntu edenleri sevmez. [Lokman/18]

Firavun bozuntularının yürüyüşleri ise Kıyamet suresinde belirtilmiştir:

31Fakat o, ne onayladı, ne destekledi. 32Fakat o, yalanladı ve geri durdu. 33Sonra da gerine gerine yakınlarına gitti. [Kıyamet/31–33]

Cahil kimseler sataştıklarında onlara uymaz, sadece "selâm!" deyip geçerler.

Ayette "cahiller" olarak nitelenenler, okuma yazma bilmeyen ve öğretim görmemişler değil, kaba ve küstah kişilerdir. Rahman’ın kulları, kendilerine kaba ve küstahça davranan cahillerle karşılaştıklarında onlara esenlik dileyip yollarına devam ederler ve bu kişilere karşı ne kin beslerler, ne de hınç duyarlar.

CEHALET

Türkçede "bilgisizlik" anlamında kullanılan bu sözcüğün Arapçası " جهل cehl, cehalet"tir. [Lisanü’l-Arab; c.2, s.246 "chl" mad.] Kur’an’da türevleriyle birlikte 24 kez geçer.

Kur’an’daki kavramlar konusunda büyük bir otorite kabul edilen Ragıb el-İsfehanî, "cehl" sözcüğüne, Kur’an’a dayanarak üç anlam vermiştir:

Birinci anlam: Nefsin bilgiden boş olmasıdır.

İkinci anlam: Gerçeğin dışında bir şeye inanmaktır.

Üçüncü anlam: Bir konuda yapılması gerekenin veya hakkın tersini yapmaktır. [el-Müfredat; "chl" mad.] Bu anlamlara göre, İslâm’ın kastettiği cahillik [bilmezlik], kişinin okuryazar olmaması veya fizik, kimya, tarih, coğrafya gibi konularda bilgili olmaması değil, kişinin gerçeğin dışında bir şeye inanması, hakkın tersini yapmasıdır. Nitekim Kur’an, kendinden önceki dönemin inanç ve davranışlarına [atalar dinine] saplanıp kalmaya "cehalet" demiş, peygamberimiz de cehaletten kurtarmak için insanlara fizik, kimya ve benzeri şeyleri değil, gerçeği, gerçeğe inanmayı ve gerçeği yaşamayı öğretmiştir.

Kur’an’da cehaleti tanıtan ayetler şunlardır: A’râf/138, 199, Hud/29, 46, Neml/55, Ahkâf/23, En’âm/35, 54, 111, Bakara/67, 273, Yusuf/33, 89, Zümer/64, Kasas/55, Ahzab/33, 72, Nisa/17, Nahl/119, Hucurat/6, Âl-i Imran/154, Maide/50, Fetih/26.

Kur’an’ın kendisinden önceki dönemin inanç ve davranışlarını cehalet olarak nitelemesinin istisnası, o dönemdeki toplumlarda yaşamış olup da gerçeği görmüş ve sadece Allah’a kul olmuş kimselerdir. Bu kimseler Kur’an’da övgüyle anılmışlardır:

52Sözden [vahiyden/Kur’ân'dan] önce kendilerine Kitap verdiğimiz kimseler; onlar, Söz'e [vahye/Kur’ân'a] de inanırlar.

53Ve onlara o Söz [vahy/Kur’ân] okunduğu zaman onlar, "Biz, ona inandık. Şüphesiz o, Rabbimizden gelen gerçektir. Kesinlikle biz, ondan önce müslüman olanlardık" dediler.

54İşte onlar; sabrettikleri için onların ödülleri iki kere verilecektir. Ve onlar kötülüğü iyilikle savarlar ve kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden harcamada bulunurlar.

55Ve onlar, boş söz işittikleri zaman, ondan yüz çevirirler ve "Bizim işlerimiz yalnızca bizim için, sizin işleriniz de yalnızca sizin içindir. Size selâm olsun! Biz cahilleri aramıyoruz" derler. [Kasas/52–55]

113,114Hepsi bir değildirler. Kitap Ehli içinde doğruluk üzere bulunan bir önderli topluluk vardır ki onlar, gecenin saatlerinde boyun eğip teslimiyet göstererek Allah'ın âyetlerini okurlar. Allah'a ve âhiret gününe inanırlar, herkesçe iyi kabul edilen şeyleri emrederler, herkesçe kötülüğü kabul edilen şeylerden vazgeçirmeye çalışırlar, hayırlarda da birbirleriyle yarışırlar. Ve işte onlar, iyi insanlardandırlar. [Âl-i Imran/113,114]

199Şüphesiz ki Kitap Ehlinden, Allah'a inananlar, size indirilene ve kendilerine indirilene –Allah'a samimiyetle saygı duyanlar olarak– inananlar da vardır. Onlar, Allah'ın âyetlerini az bir değere değişmezler. İşte onlar, ücretleri Rableri katında olanlardır. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir. [Âl-i Imran/199]

162Fakat bu Yahudileşenlerden bilgide derinleşmiş olanlar ve iman edenler, sana indirilene ve senden önce indirilenlere iman ederler. Onlar, salâtı ikame eden [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturan, ayakta tutan], vergiyi veren, Allah'a ve âhiret gününe iman edenlerdir. İşte onlar, Bizim büyük bir ödül vereceklerimizdir. [Nisa/162]

Bu konuda ayrıca şu ayetlere de bakılabilir: A’râf/159, Maide/82–84, En’âm/114, Ra’d/36, İsra/107–109, Ahkaf/10, Ankebut/47 ve Bakara/121.

Rablerine secdeler ve kıyamlar ederek gecelerler

Bu ifade ile Rahman’ın kullarının şımarmadığına dikkat çekilmektedir. Allah’ın kendilerine veliy olduğunu bildirmesine ve cehennem ateşinin onlara dokunmayacağını vaat etmesine rağmen, bu kimselerin kulluktan şaşmadıkları ve Rabblerine bağlılıklarını daima sürdürdükleri bildirilmektedir.

16Onların yanları, yan gelip yattıkları yerlerden uzaklaşır; onlar keyfetmezler, onlar korku ve ümit içinde Rablerine dua ederler ve kendilerine verdiğimiz rızıklardan bağışlarlar. (Secde 16)

15-19Şüphesiz Allah'ın koruması altına girmiş kişiler, Rablerinin kendilerine verdiği şeyleri almış olarak bahçelerde ve pınarlardadırlar. Şüphesiz onlar, bundan önce iyilik-güzellik üretenler idiler. Onlar geceleyin pek az uyurlardı. Onlar, seherlerde bağışlanma dilerlerdi ve onların mallarında isteyen ve isteyemeyen için bir hak vardı. [Zariyat/17, 19]

9Ya da gece saatlerinde kalkan, boyun eğip teslimiyet göstererek, dikelerek, ahretten çekinerek daima saygıda duran ve Rabbinin rahmetini uman o kimse, öyle yapmayan gibi midir? De ki: "Hiç bilen kimseler ve bilmeyen kimseler eşit olur mu?" Kesinlikle sadece temiz akıl sahibi olanlar öğüt alırlar/gereği gibi düşünürler. [Zümer/9]

15-17De ki: "Size bundan daha hayırlı olanı bildireyim mi? Allah'ın koruması altına girmiş; "Rabbimiz! Şüphesiz biz inandık, artık bizim suçlarımızı bağışla ve bizi Ateş'in azabından koru!" diyen, sabreden; direnç gösteren, doğru olan, sürekli saygıda duran, Allah yolunda harcamada bulunan ve seherlerde bağışlanma dileyen kişiler için Rablerinin katında, içinde temelli kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler, tertemiz eşler ve Allah'tan hoşnutluk vardır. Ve Allah, kulları en iyi görendir. [Âl-i Imran/15- 17]

Cehennem korkusu için dua ederler

Cehennemden korkma ve cehennem azabından korunmakla ilgili Kur’an’da yüzlerce ayet mevcut olup Rahman’ın kulları bu ayetlere uygun davranırlar.

infakta bulunduklarında olması gereken harcamayı eksiltmezler ve nafakalandırdıkları kişilere geçim sıkıntısı çektirmezler.

26,27Yakınlık sahibine; yurtlarından çıkarılan fakirlere, yoksula ve yolda kalmışa da hakkını ver. Ve yersiz/kötülüğe harcama yapma. –Şüphesiz yersiz/kötülüğe harcama yapanlar, şeytanların kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür.– [İsra/26, 27]

Allah’tan başkasına tapmazlar

Rahman’ın kulları Kur’an’ın tevhit ve şirk ile ilgili yüzlerce ayetine uygun davranırlar.

Haksız yere cana kıymazlar

Ayette "haksız yere" ifadesi ile kısas ve savaşta öldürmeler istisna edilmiştir. Kısas ile ve savaş şartlarında cana kıymak Allah’ın emirlerinden olup birer kulluk görevidir.

Zina etmezler

Rahman’ın kullarının yapmayacakları şeylerden biri de zina fiilidir. Yüzlerce sosyal felâketin sebebi olan bu kötü fiil, ayrıntılı olarak İsra suresinde açıklanacaktır.

Yalan şahitliği etmezler

Günlük hayatlarında ve mahkemede gerçek dışı bir beyanda bulunmadıkları gibi, yalanı doğru çıkaracak şekilde bir davranışa da yeltenmezler. Yani, yalana, sahtekârlığa, kötülüğe seyirci kalmazlar.

İftira, yalan ve boş sözlerin konuşulduğu yerlerde durmazlar

Arapçada "lağv" sözcüğü, kişinin amacına ulaşmasında yararı olmayan her türlü boş ve anlamsız şeyleri içine alır ve bu meyanda yalanı, gıybeti, çekişmeyi, çekiştirmeyi, iğrenç şarkıları, müstehcen fıkraları ve benzeri şeyleri de kapsar. [el-Müfredat; "lğv" mad.] İşte, Rahman’ın kulları "lağv"a rastladıklarında onlara iltifat etmezler ve kendilerine herhangi bir pislik bulaşacakmışçasına oradan uzaklaşırlar.

Basit dünya hayatında hiç bulaşmadıkları "lağv", cennette ise Rahman’ın kullarının karşısına hiç çıkmayacaktır:

23Orada, kendisinde boş söz, saçmalama ve günaha sokma olmayan bir kadehi kapışırlar. [Tur/23]

25Orada boş söz, saçmalama ve günaha sokan şeyleri işitmezler. [Vakıa/25]

31-37Kesinlikle Allah'ın koruması altına girmiş kişiler için, Rabbinden; göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin Rabbinden; Rahmân'dan [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah'tan] bir karşılık ve yeterli bir bağış olarak korunaklar/kurtuluş mekânları; sulak bağlar-bahçeler, üzümler, hepsi bir seviyede tomurcuklar; çiçek bahçeleri, dolu dolu su kapları vardır. Onlar, orada boş bir söz ve yalan duymazlar. –Onlar, O'nun huzurunda söz söylemeye güç yetiremezler.– [Nebe’/31-37]

8-16Kişiler de var ki, o gün nimetler içindedirler, çalışmaları için hoşnutturlar, yüksek bir cennettedirler, orada boş bir söz işitmezler. Orada akan bir kaynak vardır; orada yükseltilmiş divanlar, konulmuş kadehler, dizilmiş yastıklar, yayılmış halılar vardır. [Ğaşiye/8-16]

Allah’ın ayetlerine karşı çok duyarlı davranırlar

Rahman’ın kulları, kendilerine uyarı için Allah’ın ayetleri okunduğunda ona karşı kör ve sağırlar gibi davranmazlar. Ayetlerin mesajlarına kulaklarını kapamazlar ve bakıp görmeleri istenen ayetleri görmezden gelmezler.

2-4Hiç şüphesiz mü’minler ancak, Allah anıldığı zaman yürekleri ürperen,

O'nun âyetleri kendilerine okunduğu zaman, iman açısından güç kazanan ve yalnızca Rablerine sonucu havale eden,

salâtı ikame eden [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumlarını oluşturan, ayakta tutan]

ve Bizim kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcayan kimselerdir. İşte bunlar, gerçekten inananların ta kendisidir. Onlara Rableri katında dereceler, bağışlama ve saygın bir rızık vardır. [Enfal/2- 4]

Rabblerinden iyi eş ve hayırlı evlat dileğinde bulunurlar

65. ayette Rahman’ın kullarının kendi kurtuluşları, 74. ayette de eşleri ve çocukları için dua edişleri bildirilmektedir. Görülüyor ki, gerçek müminler bencil değildirler; aynı zamanda çevrelerindeki insanların kurtulmaları ve saygın kişiler olmaları için de Allah’a dua etmektedirler.

Allah’tan kendilerin muttakilere önder yapılmasını dilerler.

Ayetteki bu ifadede çok ince bir nokta vardır. Rahman’ın kulları, toplumlara yöneticilik veya siyasî liderlik için değil, muttakilere önderlik etmek için dua etmektedirler. Bunun anlamı, "Takva, dindarlık ve salihatı işlemede üst olalım, yani muttakilere rehberlik edelim ki, dünyada fazilet ve takvanın yayılmasında öncüler olalım" demektir.*


*İşte Kuran, Furkan Suresi





Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim