• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

56Saffat Suresi 6-10



Hatalı Çevrilen Ayetler


Saffat Suresi 6-10




Hatalı Çeviri:
6. Biz yakın göğü, bir süsle, yıldızlarla süsledik.
7. Ve (gökyüzünü) itaat dışına çıkan her şeytandan koruduk.
8. Onlar, artık mele-i a'lâ'ya (yüce topluluğa) kulak veremezler. Her taraftan taşlanırlar.
9. Kovulup atılırlar. Ve onlar için sürekli bir azap vardır.
10. Ancak (meleklerin konuşmalarından) bir söz kapan olursa, onu da delip geçen bir parlak ışık takip eder.



Doğru Çeviri:
6.Gerçekten Biz en alt semayı bir süsle; yıldızlarla süsledik. 7-10.Kur’ân'dan, az da olsa yararlanan ve –roketle uzaya çıkanlar hariç– sürekli gayret içinde olan, herkesçe dışlanan ve Kur’ân'a kulak vermeyen tüm düşünce yetilerinden koruduk; bunlar uzayda işe yaramaz, faaliyet gösteremez.


Allah’ın varlığına, birliğine; O’nun göklerin, yerin, ikisi arasındakilerin ve doğuların Rabbi olduğuna Kur’an ayetleri kanıt gösterildikten sonra, bu pasajda da, Kur’an’ın “ الملإ اعلى Mele-i a’lâ (En Yüce Depo)” olduğu üzerinden, insanın zihinsel yapısı ve evren ile ilişkisi üzerinde durularak Allah’ın göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbi olduğu somut bir örnekle ortaya konmuştur.


Hatırlanacağı üzere, bu pasajın ikizi deyebileceğimiz bir benzeri Hıcr suresinde yer almıştı. Her iki pasajı “Kulak Hırsızlığı Yapan Şeytanlar” başlığı altında ele alıp tahlil etmiştik. Ancak aynı konunun detaylı açıklaması daha önce Cinn Suresi’nin tahlilinde yapılmıştı. Bu nedenle, sadece pasajda yer alan bazı sözcüklerin tahlilini kısaca tekrarlamakla yetiniyor, ilgili bölümün oradan okunmasını öneriyoruz.


AZ DA OLSA VAHYE KULAK VERME [KULAK HIRSIZLIĞI]:
Bu konu Kur’an’da Hicr suresinin 16–18. ayetleri ile Saffat suresinin 6–10. ayetlerinde yer almaktadır. Mevcut meal ve tefsirlerin hemen hepsi konuyu aşağı yukarı aynı anlam doğrultusunda açıklamışlardır. Ancak günümüz teknolojisi bu ayetlerdeki bazı ifadeleri müteşabih sayılmaktan çıkarmış ve bugüne kadar bu müteşabih ifadeleri açıklamak için uydurulmuş hikâyelere ters düşmesin diye bazı dilbilgisi kurallarını ihmal etmeye veya bilerek yanlış kullanmaya artık gerek kalmamıştır.


Hıcr suresinin 18. ayetindeki “استرق isteraka” fiili, genellikle “kulak hırsızlığı yapan” diye çevrilmiş olup, Kur’an’da sadece bu ayette geçer. Fiilin üç harfli hali olan “سرق seraka”nın anlamı; “çaldı, hırsızlık etti” demektir. Konumuz olan beş harfli kalıbının anlamı ise; “kulak kabarttı, kulak misafiri oldu, kaş altından baktı, çaktırmadan gözüyle izledi” demektir.4 Yani “إستراق istirak”, hem kulak hem de gözle sinsice bir şeyler öğrenmek demektir.


Bu fiil konumuz olan ayette “من استرق السّمع Men isteraka’s-sem’a (Sem’a kulak kabartan” cümlesi içinde yer almıştır. Burada “سمع sem’” sözcüğü tümleç yapılmış olduğundan, “استرق isteraka” fiili, (kulak kabartılarak ne kadar öğrenilebilirse) “dinleme yoluyla az bir bilgi edinen, az bir şey öğrenen” demektir.


Konuyla ilgili olarak Şeytanı-ı Racim, Şeytan-ı Marid, Mele-i A’lâ, Şihab-ı Mübin ve Şihab-ı Sakıp kavramları daha önce birkaç kez ayrıntılı olarak açıklandığından, detayın o bölümlerden okunmasını öneriyoruz.



ŞİHABLARIN Bİ'SETTEN ÖNCE VARLIĞI
Bu ayetleri açıklamak için üretilen iddialardan biri de Rasülüllah’ın elçi gönderilmesine kadar gökte yıldızın olmadığı; o gelince Kur’an’ı korumak için, kulak hırsızlığı yapan şeytanları kovmak ve onlara ateş topu atmak üzere şihapların yaratıldığı safsatasıdır. Bunu Hicr/16-18 ayetlerinin tahlilinde “Kulak Hırsızlığı Yapan Şeytanlar” başlıklı detaylı yazımızda uzun uzadıya konu etmiştik. Bu konuya dair bir nakil de Razi’den vermek yararlı olur:


Üçüncü Soru:
Bazıları şöyle derler: "Mütevatir tarihler, şihabların Hz. Peygamber (s.a.s) gelmezden önce de var olduklarına delâlet etmektedir. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.s)'in gelmesinden uzun süre önce yaşamış hakîm zatlar bundan bahsetmiş ve bu şihablar hakkında konuşmuşlardır. Bu hâdisenin Hz. Peygamber (s.a.s)'in gelişinden önce de mevcudiyeti sabit olduğuna göre, bunu Hz. Peygamber (s.a.s)'in gelişini gösteren bir hâdise saymak imkânsızdır."


Kâdî buna şöyle cevap vermiştir: Doğruya en yakın olan, "Bu durum, Hz. Peygamber (s.a.s) gelmezden önce de vardı. Fakat Hz. Peygamber (s.a.s) zamanında çoğaldı. Bu çoğalması, Hz. Peygamber (s.a.s) için bir mucize oldu" denilmesidir.5


Klâsik anlayışta, bu ayetlerin Rasulüllah’ın kâhinlikle ilgisinin olmadığını; yani vahyin şeytanların gökte meleklerden duyup da yerde kâhinlere ilettikleri bilgiler olmadığını açıklamakta olduğu kabul edilir. Mevdudi’nin bu pasajla ilgili açıklaması şöyledir:


“Bu ayetin tazammun ettiği anlamı iyice kavrayabilmek için Rasûlullah'a (s.a) peygamberlik geldiği dönemde, Araplar arasında kehanetin çok makbul olduğunu bilmek gerekir. Öyle ki, o dönemde her yer âdeta gaybten haber getirenler, gayb hakkında bilgi verenler ile kaynıyordu. Araplar kendi geçmiş ve gelecekleri hakkında haber veren bu kimselere inanırlardı.


Bu kimseler [kâhinler] de, cin ve şeytanların kendi emirleri altında olduğunu, kendilerine gaybten haberler getirdiklerini iddia ediyorlardı. Hz. Peygamber'e (s.a) ilk kez vahiy geldiğinde, o, böyle bir atmosferde Kur'an'ın ayetlerini tebliğ etti ve bu ayetlerin kendisine Allah tarafından ve bir melek aracılığıyla geldiğini söyledi. Bunun üzerine kâfirler Hz. peygamber'e (s.a) "kâhin" demeye başladırlar. Öyle ki, şeytanın kâhinlere haber getirdiği gibi Hz. Peygamber'e de getirdiğini, onun da bu bilgileri kendilerine vahiy diye aktardığını iddia ettiler. Kur'an bu iddiaları şu şekilde cevaplamıştır. "Şeytan, kesinlikle, değil Mele-î A'lâ'ya yaklaşmak, Âlem-i Bâlâ'ya bile giremez. Şayet şeytan Mele-i A'lâ'ya yaklaşmak için çabalayacak olsa, hemen onu delici bir ateş kovalar."


Bir diğer anlamı da şöyle olabilir: "Allah'ın emriyle melekler kâinatı idare etmektedirler. Dolayısıyla onlar şeytan'ın kendilerine müdahalesinden korunmuşlardır. Şeytan bırakın onlara müdahale etmeyi, yanlarına bile yaklaşamaz."6


Hâlbuki konumuz olan ayetlerde konu edilen vahiy değil, Allah’ın yer ve göklerde kurduğu sistemin tanıtılmasıdır.*



*İşte Kuran, Saffat Suresi




Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim