• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

Mecaz, Zariyat Suresi 1-6




MECAZ


ZARİYAT SURESİ



1-6.O tozuttukça tozutanlar, arkasından ağırlığı taşıyanlar, sonra kolaylıkla akanlar, sonra da bir emri paylaştıranlar kanıttır ki şüphesiz tehdit olunduğunuz o şey, kesinlikle doğrudur. Şüphesiz yapılanların karşılıklarını verilmesi de kesinlikle gerçekleşecektir.



Rabbimiz, Kur’anı, bu surede de olduğu gibi, birçok kez sure başlarında mecazî ifadeler ile tanıtmıştır:

1-7.Küme küme/necm necm gönderilip de önüne gelenleri devirdikçe deviren, toplumları canlandırdıkça canlandıran, canlandırdıkça da hakkı bâtılı ayıran, özür veya uyarı olarak öğüt bırakan Kur’ân âyetleri kanıttır ki kesinlikle tehdit olunduğunuz, korkutulduğunuz şey, kesinlikle meydana gelecektir. (Mürselat/1-7)


1-5.O saflar hâlinde dizilen/dizen, sonra da haykırıp sürükleyen, haykırıp sürükledikten sonra da öğüt okuyan Kur’ân âyetleri kanıttır ki sizin İlâhınız kesinlikle Bir Tek’tir. O, göklerin, yerin ve aralarındakilerin Rabbidir. Doğuların da Rabbidir. (Saffat/1- 5)


1-5.Evrendeki çekim kuvveti, evrendeki itme kuvveti,
yıldızlar; galaksiler; güneş, ay ve bunların kendi eksenlerinde ve bağlı olduğu yıldız çevresindeki yörüngelerde yüzmesi, bu sayede gece, gündüz ve diğer yaşam koşullarının, med-cezirin, gece-gündüzün, mevsimlerin oluşması,
tüm canlı türlerinin ve bitkilerin yaşam koşullarının ayarlanması kanıttır ki
Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenler için sürekli sıkıntı, bunalım ve vicdan azabı vesilesi olan,
mü’minlere hem kolay, hem de kolaylaştıran, onlara müjdeler veren, onların mutlu olmalarını sağlayan,
elden ele, dilden dile, gönülden gönüle dolaşıp duran, hep öne geçen, önemseten ve kişisel ve sosyal tüm işleri ayarlayan, her işe ait emirlerinin, yasaklarının olması; ilkeler koyan Kur’ân âyetleri kanıttır ki,


26.şüphesiz bunda; “o gün, kişinin iki gücünün/mal ve çevresinin ne takdim ettiğine bakıp/yaptıklarıyla yüz yüze gelip ve kâfir; Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden kişinin, ‘Ah ne olaydı, ben bir toprak olsaydım’ demesinde”, saygıyla, sevgiyle bilgiyle ürperti duyacak kimseler için bir ibret vardır. (Naziat/1- 3, 26)


Kur’an’daki mucize, dağlarda, taşlarda, rüzgârlarda olan mucizelerden daha yücedir. O öyle bir mucizedir ki, her an el altında ve göz önündedir. Her gün yeni bir mucizesi tespit edilmektedir. Dolayısıyla da mucizeleri kıyamete kadar tükenmeyecek bir kitaptır.


56,57.Ben, bilmediğiniz ve bildiğiniz, gelmiş geçmiş herkesi yalnızca, Bana kulluk etsinler diye oluşturdum. Ben, onlardan herhangi bir rızık istemiyorum. Ben, onların Beni yedirmelerini de istemiyorum.
58.Şüphesiz Allah, çok rızık verenin ta kendisidir, çok çetin kuvvetin sahibidir.
59.Artık şüphesiz, şirk koşarak yanlış, kendi zararlarına iş yapan kimseler için arkadaşlarının payı gibi bir pay vardır. Artık acele etmesinler.
60.Artık kendilerine vaat edilen günlerinden dolayı vay kâfirlerin; Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenkişilere! (Zariyat/56- 60)




7-9.Güzel yollara sahip bilginler kanıttır ki şüphesiz siz kesinlikle değişik karar içindesiniz. Değişik karardan çevrilen kişi, çevrilir.


Bu ayetlerde de yine kasem cümlesi kullanılmış ve “güzel yollar sahibi sema”, müşriklerin tutarsızlığının kanıtı olarak gösterilmiştir. Gökyüzü, büyüklüğü ve haşmetiyle onu yaratan Allah’ı gereği gibi takdir edemeyen müşriklerin tutarsızlığını gösteren başlı başına bir kanıttır. Ancak “sema” sözcüğü hakikat anlamından mecaz anlamına taşındığında da yine “gökyüzünü”nün müşriklerin tutarsızlığına kanıt olduğu anlamına ulaşılabilir. Şöyle ki:


Daha evvel Büruç suresinde incelediğimiz gibi, Kur’an’da “sema” sözcüğü mecaz olarak “Bilginler” anlamında da kullanılmıştır. Semâ sözcüğü, ‘yükseklik, yücelik’ anlamındaki السّموّ - es-sümüvv sözcüğünün türevlerindendir. Her yüksek ve yüce şeye es-semâ denilir. Gökyüzüne semâ denilmesinin sebebi, yeryüzünden yukarıda olmasındandır. Her bir şeyin üstüne ve üstününe de semâ denilir. Meselâ hesaba [matematiğe] da semâ denilir. Çünkü matematik üstün bir ilimdir. Herhangi bir şeyin üst kısmına da semâ denir. Ayakkabının üstü de, evin tavanı da birer semâ’dır. Hatta bulutlara ve yağmura da semâdenmiştir. Es-semâ ‘nın fiili olan semâ fiili, حسيب - hasîp = ince hesap bilen, muhasebeci ve شريفşerîf = onurlu, erdemli kimseler’in işleri için kullanılır. Bu demektir ki, iyi hesap [matematik]bilen kimseler de semâ ‘dır.


Bu, “bilginler” zümresinin Mekkeli müşriklerin tutarsız, karmaşık sözlerini, kanaat ve iddialarını bin bir metotla en iyi anlayan ve bilen kimseler olduğu anlamına gelmektedir.



İşte Kur'an




Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim