• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

59Zümer Suresi 17-18





Hatalı Çevrilen Ayetler


Zümer Suresi 17-18







Doğru Çeviri:
17,18.Ve tağuta kulluk etmekten kaçınan ve Allah'a yönelen kimseler, kendileri için müjde olanlardır. Haydi, müjdele, sözü dinleyip de en güzeline uyan kullarımı! İşte onlar, Allah'ın kendilerine doğru yol kılavuzu verdiği kimselerdir. Ve işte onlar, kavrama yeteneği/temiz akıl sahibi olanların ta kendileridir.




Bu ayetlerde gerçek akla sahip olanlar tanıtılarak aklın insanı nasıl cennete götüreceği açıklanmaktadır.  Gerçek akla sahip olmak, tağutu tanımayıp tamamen Allah’a yönelmektir.


“Tâğût” sözcüğü tuğyan/azma sözcüğünden türemiştir. Tuğyan, "haddi aşma, zulüm, azgınlık, sapıklık, isyan, küfür" de­mektir. “Tağâ [azdı, taştı, zulmetti] fiilinin mastarı olarak Kur’an'da dokuz yerde geçer. Ayrıca "haddi aşıp azgınlık yapan kişi ve topluluklar" manasında [tağî] altı yerde; insanları yoldan çıkaran, azdı­ran "şeytan", "put" ve "kâhin" anlamında [tâğût] sekiz yerde geçer. Mas­tar ve diğer türevleriyle birlikte bu kelime Kur’an'da toplam otuz dokuz yerde zikredilir.


Tuğyan, insanın tabiatında vardır. Vahye kulağını tıkayan, kendi aklını yegâne rehber kabul ederek kendini beğenen bencil insan, bir de çok mal sahibi olup kendini ihtiyaçtan uzak görmeye başladı mı, tuğyan içine düşmüş olur.


İnsan, kendisinde istediğini yapabilecek bir güç, bilgi ve yetenek hissettiği zaman artık Allah'ı unutur; gerçek kudret, gerçek ilim, ger­çek dileme, gerçek güç ve irade sahibinin yalnızca Allah olduğunu aklından çıkarır. Bu durum insan için tuğyana açılan bir kapıdır; ar­tık dilediğini yapar, hak-hukuk ve sınır tanımaz. Allah'a ortak koş­maya, nefsini O'nun yerine geçirip hevâ ve heveslerinin peşinden gitmeye başlar. İşte bu hâl, tuğyan hâlidir ve bu tür insanlar da Kur’an'ın diliyle "tağî'dir.


Tuğyan'ın temelinde kibir ve bencillik yatar. Şeytanın da azgınlığının sebebi kibir ve bencilliktir. Bu bakımdan Nisâ/51'de tâğût, şey­tanı [İblisi] da kapsamaktadır.


Tâğût, "azgın, sapık, kötülük ve sapıklık önderi, zorba, şeytan, put, puthâne, kâhin, sihirbaz, Allah'ın hükümlerine sırt çeviren kişi ve kuruluş" anlamlarına gelir. Arapça tağa kökünden türetilmiştir. Tağâ fiilinin mastarı olan tuğyan, "Yüce Allah'a isyan etmek" de­mektir.


Tuğyan ile aynı kökten gelen tâğût kelimesi; "azgın, insanlara zorla hükmeden, kâfir, zorba kişi"yi ifade eder.
Kur’an'da Allah müminlerin dostu ve yardımcısı; tâğût ise kâ­firlerin dostu ve yardımcısı olarak gösterilmiş, müminlerin "Allah yolunda savaştıkları", kâfirlerin ise "tâğût yolunda savaştıkları" ifade edilmiştir:


257.Allah, inananların yardımcı, yol gösterici, koruyucu yakınıdır; onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Kâfirlere; Allah'ın ilâhlığını, rabliğini bilerek reddedenkimselere gelince; onların yardımcı, yol gösterici, koruyucu yakınları tâğûttur ki kendilerini aydınlıktan karanlıklara çıkarır. Bunlar, cehennem ashâbıdır. Onlar, orada sürekli kalıcıdırlar.(Bakara/257)
                                                                                         
Allah'ın indirdiği hükümlere muhalif olan ve onların yerine geç­mek üzere hükümler icat eden her kişi ve kurum “tâğût”tur.


Tâğût, Allah'a karşı isyan etmesinin yanı sıra, O'nun kullarını kendisine kul edinmek gayretinde olandır. Bu işleviyle o, şeytân, papaz, dî­nî veya siyasî bir lider olabilir.


Her ne şekilde olursa olsun, insanlar tarafından Al­lah'ın hükümlerine muhalefet edecek şekilde konulan hükümler, "tâğûtî hükümler" ola­rak isimlendirilirler.



Tâğûtların devri kapanmış değildir. Peygamber bulunsun veya bulunmasın, her dönemde tâğûtlar var olmaya devam etmiştir. Onlar sadece eski kavimlerde ortaya çıkıp yaşama imkânı bulan güçler değil; bugün de Müslümanlara en büyük düşmanlığı ve en yıkıcı propagandaları reva gören kişi, odak veya organizasyonlardır. Tâğût, ekonomik, sosyal ve kültürel güç kaynaklarını ele geçirmiş, dini ve ahlâkî değerleri toplumların gözünde itibarsız ve taraftarı olmaktan çekinilen bir duruma düşürmeyi göze alacak kadar düşmanlığını ilerletmiştir.


Konumuz olan ayette geçen “tağuta kulluk etmekten kaçınma” ifadesinin anlamı, Bakara/256'dan anladığımız üzere, onu inkâr et­mek, gönülden uzak tutmaktır.
Tuğyan ve tâğût kavramları daha evvel Alak suresinin tahlilinde ele alındığından, detayın oradan okunmasını öneriyoruz.


Rabbimiz elçisine “Haydi, müjdele, sözü dinleyip de en güzeline uyan kullarımı!” diye direktif vermektedir. Bu müjdenin ne zaman gerçekleşeceği Kur’an’ın değişik ayetlerinden anlaşılmaktadır.
Birçok ayetin ifadesine göre bu müjde dünya hayatında, ölüm anında, mahşerde ve cennette; hepsinde gerçekleşecektir:
30-32.Şüphesiz, “Rabbimiz Allah'tır” deyip sonra dosdoğru olanlar; onların üzerine, haberci âyetler sürekli iner; “Korkmayın, üzülmeyin. Size vaat edilen cennetle sevinin. Biz, dünya hayatında ve âhirette sizin yol gösterenleriniz, yardımcılarınız, koruyanlarınızız. Cennette, kullarının günahlarını çok örten, onları cezalandırmayan ve bağışı bol olan, engin merhamet sahibinden bir ikram olarak sizin için nefislerinizin arzuladığı her şey var. Orada istediğiniz şeyler de sizin içindir.”(Fussılet/30-32)
                                                                                                    
12.O gün, inanan erkekleri ve inanan kadınları, ellerinin arasında ve sağlarında ışıkları olduğu hâlde koşar göreceksin. –Bugün müjdeniz, altlarından ırmaklar akan, içlerinde sonsuza dek kalacağınız cennetlerdir. İşte bu, çok büyük kurtuluşun ta kendisidir!–(Hadid/12)
                                                                                               
71-73. -Allah'ın koruması altına girmiş kişilerin çevrelerinde altın tepsiler, kadehler dolaştırılır. Orada nefislerin arzu duyacağı, gözlerin zevkleneceği her şey vardır.– Ve siz, orada sürekli kalacaksınız. Ve işte bu, yapagelmiş olduğunuz şeyler sebebiyle, kendisine son sahip edildiğiniz cennettir. Orada sizin için birçok meyveler vardır. Onlardan yiyeceksiniz.”(Zuhruf/71-73)
                                                                                                
30-32.Ve Allah'ın koruması altına girmiş kimselere: “Rabbiniz ne indirdi?” denilince onlar: “Hayır” derler. Bu dünyada güzelleştirenlere-iyileştirenlere iyilik-güzellik vardır. Âhiret yurdu ise kesinlikle daha hayırlıdır. Ve Allah'ın koruması altına girmiş kimselerin yurdu; Adn cennetleri ne güzeldir! Onlar, oraya girecekler. Onun altından ırmaklar akar. Orada, onlar için diledikleri şeyler vardır. Allah, Kendisinin koruması altına girmiş kişileri işte böyle karşılıklandırır. Allah'ın koruması altına girmiş kişiler o kimselerdir ki, melekler onları hoş ve rahat ettirerek onlara geçmişte yaptıklarını ve yapmaları gerekirken yapmadıklarını bir bir hatırlattırırlar. “Selâm size, yapmış olduğunuz işlerin karşılığı olarak girin cennete!” derler.(Nahl/30-32)
                                                                                                    
19-24.Peki, şüphesiz Rabbinden sana indirilenin gerçek olduğunu bilen kimse, kör olan kimse gibi midir? Şüphesiz ancak kavrama yetenekleri olan kişiler;
Allah'a verdiği sözleri yerine getiren ve antlaşmayı bozmayan,
Allah'ın birleştirilmesini istediği şeyi; iman ve ameli birleştiren,
Rablerine saygıyla, sevgiyle, bilgiyle ürperti duyan ve hesabın kötülüğünden korkan kişiler,
Rablerinin rızasını kazanmak arzusuyla sabretmiş,
salâtı ikame etmiş [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturmuş, ayakta tutmuş],
kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açık Allah yolunda harcamış
ve çirkinlikleri güzelliklerle ortadan kaldıran kişiler öğüt alıp düşünürler. İşte onlar, bu yurdun âkıbeti; adn cennetleri kendilerinin olanlardır. Onlar, atalarından, eşlerinden ve soylarından sâlih olanlar Adn cennetlerine gireceklerdir. Görevli güçler/ haberci âyetler de her kapıdan yanlarına girerler: “Sabretmiş olduğunuz şeylere karşılık size selâm olsun! Bu yurdun sonu ne güzeldir!”  (Ra'd/19-24)
                                                                                                 
43,44.O, sizleri karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için size destek verendir. O'nun doğadaki güçleri/ indirdiği haberci âyetleri destek verirler. Ve O, mü’minlere çok merhametlidir. O'na kavuşacakları gün onların selâmlaşmaları, “Selâm”dır. Allah, da onlar için saygın bir ödül hazırlamıştır. (Ahzâb/43,44)
                                                                                             
KUR’AN’IN EN GÜZEL SÖZ OLMASI
Ayette Kur’an “sözlerin en güzeli” olarak nitelenmiştir. Çünkü incelendiğinde, Kur’an’ın gerek edebi sanatlar açısından, gerekse içerisinde çelişki, tutarsızlık, akıl ve fıtrata aykırılık olmaması bakımından gerçekten de sözlerin en güzeli olduğu açıkça görülmektedir. İçerisindeki her şeyin insanlığın yararına olması ve geleceğe ait mutluluk vaat etmesi gibi özellikleri de dikkate alındığında tartışmasız bu niteliği hak etmektedir. İndiği günden bu yana ondan daha güzel bir söz söylenmediği gibi, kıyamete kadar da söylenmesi söz konusu olmayacaktır.*




*İşte Kuran, Zümer Suresi




Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim