• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

49Kasas Suresi 36-40




Hatalı Çevrilen Ayetler




Kasas Suresi 36-40




Hatalı Çeviri:
36. Musa onlara apaçık âyetlerimizi getirince: Bu, olsa olsa uydurulmuş bir sihirdir. Biz önceki atalarımızdan böylesini işitmemiştik, dediler.
37. Musa şöyle dedi: Rabbim, kendi katından kimin hidayet (hakka rehberlik) getirdiğini ve hayırlı âkıbetin kime nasip olacağını en iyi bilendir. Muhakkak ki, zalimler iflâh olmazlar.
38. Firavun: Ey ileri gelenler! Sizin için benden başka bir ilâh tanımıyorum. Ey Hâmân! Haydi benim için çamur üzerine ateş yak (ve tuğla imal et), bana bir kule yap ki Musa'nın tanrısına çıkayım; ama sanıyorum, o mutlaka yalan söyleyenlerdendir, dedi.
39. O ve askerleri, yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve gerçekten bize döndürülmeyeceklerini sandılar.
40. Biz de onu ve askerlerini yakalayıp denize atıverdik. Bak işte, zalimlerin sonu nice oldu!





Doğru Çeviri:
36.Mûsâ onlara apaçık alâmetlerimiz/göstergelerimiz ile gelince, “Bu, sadece uydurulmuş bir etkili bilgilerdir. Ve biz önceki babalarımızdan bunu işitmemiştik” dediler.
37.Mûsâ da dedi ki: “Benim Rabbim, kendi katından kimin doğru yol kılavuzu ile geldiğini ve yurdun sonunun kim için daha iyi olacağını daha iyi bilendir. Şüphesiz ki şirk koşarak yanlış; kendi zararlarına iş yapanlar, kurtuluşa eremezler.”
38.Firavun da, “Ey ileri gelenler! Sizin için benden başka bir ilâh bilmedim. Ey Haman, benim için çamur üzerine hemen ateş yak; tuğla imal et de Mûsâ'nın ilâhı hakkında bilgilenmem için bana bir kule yap. Ve şüphe yok ki o'nun yalancılardan biri olduğuna kesinlikle inanıyorum” dedi.
39.Firavun, kendisi ve askerleri, yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve gerçekten Bize döndürülmeyeceklerine inandılar.
40.Biz de onu ve askerlerini yakalayıp o bol  suda/nehirde  fırlatıp atıverdik. Şimdi, şirk koşarak yanlış; kendi zararlarına iş yapanların sonunun nasıl olduğuna bir bak!


Bu Âyet grubunda, Mûsâ peygamberin Mısır'a vardıktan sonra yaşadığı olaylar çok kısa olarak hatırlatılmakta ve kendilerine gösterilen açık mu’cizelere rağmen eski inançları üzerinde ısrar ederek büyüklük taslayan Firavun ve askerlerinin denizde boğularak yok edildikleri bildirilmektedir.


36. Âyette sözü edilen, Mûsâ peygamberin Firavun ve yandaşlarına getirdiği "apaçık Âyetler", tevhîd mesajını iletirken ortaya koyduğu öğretilerdir ki, bu ayrıntılar


Kur'an'da diğer Âyetlerde zikredilmiştir:

18,19.Sonra de ki: “Arınmaya var mısın? Ve de seni Rabbine kılavuzlayayım da O'na saygıyla, sevgiyle, bilgiyle ürperti duyasın!”(Nâziât/ 18–19)


46.Allah: “Korkmayınız, şüphesiz Ben ikinizle beraberim, işitirim ve görürüm. 47.Hemen ona gidin de ona; ‘Şüphesiz biz Rabbinin iki elçisiyiz. Artık İsrâîloğulları'nı bizimle gönder ve onlara azap etme; kesinlikle biz sana Rabbinden bir alâmet/gösterge ile geldik. Selâm kılavuza uyanlaradır. 48.Şüphesiz biz; kesinlikle bize, kesinlikle azabın yalanlayana ve sırt çevirene olduğu vahyedildi’ deyiniz.” 46dedi(Tâ-Hâ/ 46–48)


Firavun, 38. Âyette kendisi için kullandığı ilâh sözcüğünü "yer ve göklerin yaratıcısı" anlamında kullanmamıştır. Çünkü böyle bir şey ancak bir deli tarafından ortaya atılabilir. Ayrıca Firavun'un o Âyetteki sözleri, onun kendisinden başka ilâhların da var olduğunu kabul ettiği anlamına gelen sözlerdir. Nitekim Mısırlılar birçok tanrıya ibadet etmekteydiler ve bizzat Firavun, Güneş Tanrısı'nın hulûl ettiği şahıs hâline getirilmişti.


Zaten Kur'ân da Firavun'un birçok tanrısı olduğuna tanıklık etmektedir:
127.Firavun toplumundan ileri gelenler de, “Seni ve senin ilâhlarını/ seni ilâh edinmeyi terk etsinler de yeryüzünde kargaşa çıkarsınlar diye mi Mûsâ'yı ve toplumunu serbest bırakacaksın?” dediler. Firavun dedi ki: “Onların oğullarını öldüreceğiz, kızlarını sağ bırakacağız ve biz onlar üzerinde ezici bir güce sahip kimseleriz.” (A'râf/ 127)


Dolayısıyla Firavun, kendisi için kullandığı "ilâh" sözcüğüyle kendisinin zarurî yaratıcı ve hakikî ulûhiyet sahibi olduğunu değil, tartışmasız yüce iktidar sahibi olduğunu kastetmiştir.
Kırkıncı ayette konu edilen “fırlatıp atma”, baraj selinin önündeki sürüklenmeyi açıklamakta, –ki bu ifade Zâriyat/40'da da geçmektedir– bunun da suyun çok hızlı bırakılması ile olduğu açıklanmaktadır (Duhân/23-24).


FİRAVUN'UN İNANCI: Kur'ân'daki; (Zuhruf: 51–53), Mü’min: 28–35, âyetler dikkatlice okunduğunda, Firavun'un Allah'ı ve melekleri inkâr etmediği anlaşılmaktadır. Fakat bazıları Firavun'un mübalâğalı iddiasına bakarak onun Allah'ı inkâr ettiği veya kendisini Allah yerine koyduğu anlamını çıkarmışlardır. Oysa Firavun'un Allah'ı göklerin hâkimi olarak kabul ettiği, özellikle Zuhruf Sûresi'nin 53. Âyetinden belli olmaktadır. Firavun'un reddettiği husus, Allah'ın elçiler göndererek emirler bildirmesi ve kendisinin yeryüzündeki hükümranlığına müdahale etmesidir. Çünkü Firavun kendisini teoride bütün insanlığın siyasî anlamda rabbi [hâkimi] olarak görüyor ve hükümranlığını kendisinin Güneş Tanrısının insan şeklindeki sûreti olduğu iddiasına dayandırıyordu. Nitekim bu konuya "Mısır Dîni" başlığı altında yer vermiş olan Ana Britannica Ansiklopedisi, Eski Mısır'da firavuna tapınmanın, onun Tanrı'nın oğlu kabul edilmesi sebebiyle olduğunu ve firavunun ülkesini, Mısır tanrıları adına yönettiğini yazmaktadır.[15]


Sonuç olarak, bazıları tarafından ileri sürülmüş olan Firavun'un kendisini gerçek ilâh ve Rabb yerine koyduğu tezi, hem Kur'ân'a hem de bilimsel araştırmalara uymamaktadır.


36–37. Âyetlerde nakledilen Mûsâ peygamber ile Firavun arasındaki konuşma Şu'arâ Sûresinde şöyle geçmektedir:
24.Mûsâ: “Eğer yakinen bilmiş olsanız, O, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan şeylerin Rabbidir.”
25.Firavun, yanı başında bulunanlara “İşitmiyor musunuz?” dedi.
26.Mûsâ: “O, sizin Rabbiniz ve daha önceki atalarınızın da Rabbidir” dedi.
27.Firavun: “Size gönderilen bu elçiniz kesinlikle gizli güçlerce desteklenen/delinin biridir” dedi.
28.Mûsâ: “Şâyet aklınızı kullansanız, O, doğunun, batının ve ikisinin arasında bulunanların Rabbidir” dedi. (Şu'arâ/ 24–28)


Firavun ve yandaşları da Mûsâ peygambere tekrar tekrar şu cevapları vermişlerdir:
78.Onlar: “Sen atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeyden bizi çeviresin ve yeryüzünde saltanat ikinizin olsun diye mi bize geldin? Biz ikinize de inanmayız” dediler.  (Yûnus/ 78)


57,58.Firavun: “Ey Mûsâ! Sen etkili bilginle bizi topraklarımızdan çıkarmak için mi geldin bize? O hâlde biz de senin etkili bilgin gibi bir etkili bilgi ile sana geleceğiz. Şimdi bizimle senin aranda bir buluşma zamanı/yeri belirle ki; bizim ve senin karşı çıkmayacağımız düz ve geniş bir yer olsun” dedi.(Tâ-Hâ/ 57–58)

                                                            

26.Ve Firavun: “Bırakın beni, öldüreyim Mûsâ'yı, o da Rabbini çağırsın. Şüphesiz ben o'nun, sizin dininizi değiştirmesinden veyahut yeryüzünde kargaşa çıkarmasından korkuyorum” dedi.(Mü'min/ 26)


Firavun'un Haman'la yaptığı 38. Âyetteki konuşma, başka Âyetlerde de geçmektedir:
36,37.Ve Firavun: “Ey Hâmân! Sebeplere; göklerin sebeplerine ulaşmam için bana bir kule yap da Mûsâ'nın ilâhının ne olduğunu anlayayım. Ve şüphesiz ben o'nun yalancı olduğu kanısındayım” dedi. İşte böylece Firavun'a amelinin kötülüğü süslü gösterildi ve yoldan çıkarıldı. Ve Firavun düzeni, yalnızca kayba/ zarara uğratıp acı çekme içindedir.(Mü'min/ 36–37)


Firavun, Haman ve bu ikisinin emir erleri durumunda olanların üzerine, âhiretteki rezillikten önce bu dünyada da rezillik kılınmıştır. Yani onlar için iki dünyada da rezillik söz konusudur:
13.Ve kuvvetçe, seni çıkaran kentten daha şiddetli nice kentler; onları değişime/yıkıma uğrattık. Öyle ki kendileri için yardımcı diye bir şey olmadı. (Muhammed/ 13)


96,97.Andolsun ki Biz Mûsâ'yı da âyetlerimizle ve apaçık bir belge ile Firavun ve ileri gelenlerine elçi yaptık. Ama onlar Firavun'un emrine uydular. Hâlbuki Firavun'un emri aklı çalıştıran/doğruya ulaştıran değildir.
98.Firavun kıyâmet günü, toplumunun önüne düşer. –Artık Firavun, toplumunu ateşe götürmüştür. O varılan yer de ne kötü bir yerdir!–
99.Ve bu dünyada ve kıyâmet gününde dışlanarak izlendiler. –Verilen bu vergi ne kötü vergidir!–(Hûd/ 96–99)


Firavun'un Haman'a kule yaptırıp gökte ilâh araması, İslâm karşıtlığında ölçüyü kaçıran zihniyetin çağımızda sergilediği bazı densizce yaklaşımlara benzemektedir. Bu zihniyetin çağdaş temsilcilerinden biri olan Marksist kozmonot Yuri Gagarin de uzaya gidip geldikten sonra benzer alaycı bir ifadeyle gökte –hâşâ– Allah'ı görmediğini söylemiştir. Allah'ı bir kuleden görmek isteyen eski zaman aptalı ile Allah'ı uzayda arayıp bulamadığını söyleyen bugünkü türdeşleri arasında dikkat çekici bir benzerlik söz konusudur.


Kur'ân, Firavun'un gerçekten böyle bir kule inşa ettirip de onun üzerinden Allah'ı görmeye çalışıp çalışmadığı konusunda herhangi bir açıklama getirmemiştir.*


*İşte Kuran, Kasas Suresi




Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim