• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

55Enam Suresi 136, 138-139, 137, 140




Mushafta Bozuntu Yapılan Ayetler



Enam Suresi 136, 138-139, 137, 140




Hatalı Çeviri:
136. Allah'ın yarattığı ekinlerle hayvanlardan Allah'a pay ayırıp zanlarınca, bu Allah'a, bu da ortaklarımıza (putlarımıza) dediler. Ortakları için ayrılan Allah'a ulaşmıyor, fakat Allah için ayrılan ortaklarına ulaşıyor! Ne kötü hüküm veriyorlar?
137. Bunun gibi ortakları, müşriklerden çoğuna çocuklarını (kızlarını) öldürmeyi hoş gösterdi ki, hem kendilerini mahvetsinler hem de dinlerini karıştırıp bozsunlar! Allah dileseydi bunu yapamazlardı. Öyle ise onları uydurdukları ile başbaşa bırak!
138. Onlar saçma düşüncelerine göre dediler ki: «Bu (tanrılar için ayrılan) hayvanlarla ekinler haramdır. Bunları bizim dilediğimizden başkası yiyemez. Bunlar da binilmesi yasaklanmış hayvanlardır.» Birtakım hayvanlar da vardır ki, (Allah böyle emrediyor diye) O'na iftira ederek üzerlerine Allah'ın adını anmazlar. Yapmakta oldukları iftiraları yüzünden Allah onları cezalandıracaktır.
139. Dediler ki: «Şu hayvanların karınlarında olanlar yalnız erkeklerimize aittir, kadınlarımıza ise haram kılınmıştır. Şayet (yavru) ölü doğarsa, o zaman (kadın erkek) hepsi onda ortaktır.» Allah bu değerlendirmelerinin cezasını verecektir. Şüphesiz ki O hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir.
140. Bilgisizlikleri yüzünden beyinsizce çocuklarını öldürenler ve Allah'ın kendilerine verdiği rızkı, Allah'a iftira ederek (kadınlara) haram kılanlar, muhakkak ki ziyana uğramışlardır. Onlar gerçekten sapmışlardır ve doğru yolu bulacak da değillerdir.


Doğru Çeviri:

136.Ve onlar, Allah'ın yarattığı ekinlerden ve hayvanlardan Allah'a bir pay ayırdılar da kendi sapık inançlarına göre, “Bu, Allah için; şu da ortaklarımız içindir” dediler. İşte, ortakları için olan pay Allah'a ulaşmaz, Allah için olan şey ortaklarına ulaşır. Verdikleri hüküm ne kötüdür!
138.Ve onlar, yanlış inanışları sebebiyle, “Bunlar, dokunulmaz hayvanlar ve ekinlerdir. Bunları bizim dilediğimizden başkası yiyemez. Bunlar sırtları yasaklanmış hayvanlardır” dediler. Ve bir kısım hayvanları Allah'a yalan uydurarak üzerlerine O'nun adını anmazlar. Allah, onları iftira ettikleri şeyler sebebiyle cezalandıracaktır.
139.Ve onlar, “Bu hayvanların karınlarındakiler sadece erkeklerimize ait olup kadınlarımıza haramdır. Eğer ölü olursa o zaman onlar onda ortaklardır” dediler. Allah, onların nitelemelerini onlara ceza olarak verecektir. Şüphesiz O, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapandır, çok iyi bilendir.
137.Ve onların ortakları, kendilerini mahvetsinler ve dinlerini karıştırıp bozsunlar diye ortak koşanların çoğuna, yük, utanç nedeni ve ilâhlara kurban edilmesi gerekçeleriyle, çocuklarını öldürmeyi güzel gösterdi. Ve Allah dileseydi bunu yapmazlardı. O hâlde onları ve onların uydurdukları şeyleri bırak!
140.Bilgisizlik yüzünden beyinsizce çocuklarını öldürenler ve Allah'ın kendilerine verdiği rızkı, Allah'a iftira ederek haram kılanlar kesinlikle zarara uğradılar. Onlar, kesinlikle sapmışlardır ve onlar kılavuzlandıkları doğru yola ermiş kimseler değillerdir.


Bu ayet grubunda [136-146. ayetler], cahiliye Araplarının şirkleri sergilenmektedir.


Daha evvel de açıkladığımız gibi, Mekke müşrikleri Allah’ı bilen ve O’na inanan insanlardı. Bu sebeple de, elde ettikleri ürünlerden ve kendilerine yararı dokunan hayvanlardan bir kısmını Allah’ın payı olarak bir kenara ayırma alışkanlıkları vardı. Ne var ki, ürün ve hayvanların bir kısmını da putların temsil ettiği aile veya kabile tanrılarına sunmaktaydılar. Çünkü bu müşrikler, kendi uydurdukları tanrıların, meleklerin, cinnlerin, yıldızların, ölmüş atalarının ruhlarının kendileri için Allah yanında şefaatte bulunduklarına inanıyorlar ve Allah'ın da bu şefaatçilere karşı çok yumuşak ve lütufkâr olduğunu kabul ediyorlardı. Bu sebeple de tüm bu şefaatçilerin kendilerine iyi davranmaları için onların paylarına çok daha büyük önem gösteriyorlardı. Mesela sanki Allah emretmiş gibi, Bahira, Saibe, Vesile adlı hayvanları putlara kurban etmek için ayırıp onları işe koşmazlar, Ham denilen hayvanı da saygıya layık görüp üzerine binmezlerdi. Ayrıca bu hayvanların isimlerinin Allah tarafından bildirildiğine inanırlardı.


Müşriklerin bu sapık inançları Maide suresinde şöyle açıklanmıştır:
103.Allah, bahîre'den sâibe'den vasîle'den ve hâm'dan hiç birini öngörmemiştir. Ancak kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenkimseler, Allah'a karşı yalan düzüp uyduruyorlar. Ve onların pek çoğu akıl erdirmez.(Maide/103)


Müşrikler bu samimiyetsiz ve çıkarcı davranışları sebebiyle Rabbimiz tarafından alayla karışık bir azarla terslenmiş ve yaptıkları paylaştırmanın gülünçlüğü 136. ayetin sonunda “Verdikleri hüküm ne kötüdür!” ifadesi ile vurgulanmıştır.


Müşriklerin akılsızca yaptıkları paylaştırmalara başka ayetlerde de örnekler verilmiştir:
103.Allah, bahîre'den sâibe'den vasîle'den ve hâm'dan hiç birini öngörmemiştir. Ancak kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenkimseler, Allah'a karşı yalan düzüp uyduruyorlar. Ve onların pek çoğu akıl erdirmez.(Nahl/57-59)


15.Ve onlar, O'nun için Kendi kullarından bir parça kabüllendiler. Şüphesiz şu insan kesinlikle apaçık bir nankördür.(Zühruf/15)


21.Erkek sizin için, dişi Allah için mi? 22.İşte bu, bu şekilde olursa, eksik/ haksız bir bölüştürmedir. 23.Bunlar, Allah, haklarında bir kanıt indirmediği hâlde sizin ve atalarınızın taktığı isimlerden başka şeyler değildir. Andolsun, onlara, Rablerinden doğru yolun kılavuzluğu geldiği hâlde onlar, sadece zanna, bir de nefislerinin hoşlandığı şeylere uyuyorlar.(Necm/21- 23)


137. ayette geçen “onların ortakları” ifadesiyle, daha evvel İsra/64’de uyarısı yapılan ve bizim de aynı ayetin tahlilinde “İblisin ortaklığı” başlığı altında değindiğimiz “şeytan ortaklar” kastedilmiştir.


Bu ortaklarla ilgili olarak Razi de şunları söylemiştir:
Cahiliye Arapları, fakirlik ve evlendirme endişesinden dolayı kız çocuklarını diri diri toprağa gömüyorlardı. İşte ayetten maksat budur. Âlimler, ayette geçen şürekâ [ortaklar] tabiriyle neyin kastedildiği hususunda ihtilaf etmişlerdir. Bu cümleden olarak Mücahid şöyle demiştir: "Onların ortak­ları", onlara kendi çocuklarını geçim sıkıntısı endişesiyle diri diri gömmelerini emre­den şeytanlarıdır. Şeytanlara "ortaklar" adı verilmiştir. Çünkü onlar, Allah'a isyan etme hususunda o şeytanlara itaat ediyorlardı. Ayette, "onların ortakları" denildi, çünkü onlar o şeytanları ortak ediniyorlardı. Bu, tıpkı, “Nerede boş yere [ortak ol­duğunu] iddia ettiğiniz şeyler? (En'âm/22)” ayetinde olduğu gibidir."


Kelbî de şöyle demiştir: "Onların putlarının hizmetçileri ve bakıcıları bulunu­yordu. Kâfirlere çocuklarını öldürmeyi hoş gösterenler de işte bunlardır. Tıpkı Ab-dulmuttalib'in kendi oğlu Abdullah hakkında yemin etmesi gibi, cahiliye döneminde birisi kalkıyor ve şayet kendisinin şöyle şöyle ... çocukları olursa, onlardan birisini kurban edeceğine yemin ediyordu." Bu görüşe göre de, ayette bahsedilen "ortak­lar" o putların bakıcı ve hizmetçileri olmuş olur. Mücahid'in görüşüne göre şey­tanlara nasıl şürekâ [ortaklar] denilmişse, bu görüşe göre de hizmetçilere bu isim verilmiştir.[35]
İşte, bu şeytan ortaklar [müşriklerin iblisleri], müşriklere, kendilerini mahveden ve dinlerini karıştırıp bozan bir suçu [evlatlarını öldürmeyi] güzel göstermekte ve o beyinsizler de bu suçu kolayca işliyorlardı.


Bu zulmü işlerken kendilerince geçerli saydıkları üç sebebe dayanıyorlardı:
* Kız çocuklarının bakım ve beslenmelerinin kendilerine ağır yükler getirmesi kaçınılmazdı.
* Kız çocuklarının kabile savaşlarında kolayca esir düşmeleri ve ileride kendileri için utanç vesilesi olma ihtimali vardı. Ayrıca, damat sahibi olmak da âdeta yüz karasıydı.
* Tanrıların memnun olması için çocuk kurban edilmeli idi.


Bu son uydurma sebebin bazıları tarafından İbrahim peygamber döneminden kalma bir gelenek olduğu ileri sürülmüşse de, bize göre böyle bir ihtimal mümkün değildir. Bu konuya ilişkin ayrıntılar inşallah Saffat suresinde verilecektir.


138. ayetin sonunda yer alan“O [Allah], onları iftira ettikleri şeyler sebebiyle cezalandıracaktır” ifadesindeki “Allah’a iftira etmek” eylemi, Allah’ın koymadığı kuralları Allah’a nispet etmektir:
116.Ve kendi dillerinizin yalan nitelemesi ile Allah'a yalan uydurmak için, “Şu helaldir, şu haramdır” demeyin. Şüphesiz Allah'a yalan uyduran kimseler iflah olmazlar.(Nahl/116)


93.Ve Allah'a karşı yalan uydurandan yahut kendisine hiçbir şey vahyolunmadığı hâlde “Bana vahyolundu” diyenden ve “Allah'ın indirdiği gibi ben de indireceğim” diyenden daha yanlış; kendi zararlarına  iş yapan kim olabilir? Şirk koşarak yanlış; kendi zararlarına iş yapan o kimseleri ölümün şiddetleri içindeyken, görevli güçler de onlara ellerini uzatmış, “Canlarınızı çıkarın. Bugün, Allah'a karşı gerçek dışı şeyler söylediğinizden ve O'nun âyetlerine karşı böbürlenmenizden dolayı alçaltıcı bir azapla cezalandırılacaksınız” derlerken bir görsen!(En'âm/93)


139. ayette, Araplarca uydurulmuş bir başka yasa dile getirilmektedir. Bu yasaya göre, ana karnından yeni doğmuş hayvanların etleri, hayvan ölü doğmadıkça erkeklere helal, kadınlara haram sayılmaktaydı. Allah’a iftira niteliğindeki bu yasa, aynı zamanda müşrik Arapların kadınlara ikinci sınıf insan muamelesi yaptıklarını da göstermektedir.


140. ayette Rabbimiz, kendi kafalarından bilgisizce hükümler koyarak Allah’a iftira edenlerin ve beyinsizce evlatlarını öldürenlerin doğru yolda olmadıklarını bildirmektedir. Gerçekten de müşrikler, bir taraftan fakir düşme korkusuyla çocuklarını öldürmekte, diğer taraftan ise Allah’ın kendilerine verdiği rızklardan bir kısmını kendilerine haram kılarak fakirlikten korkmaz gibi davranmaktadırlar. Bu çelişik halleriyle Rabbimizin “beyinsiz” nitelemesini tam olarak hak ettiklerini göstermektedirler.


Müşriklerin beyinsizce evlatlarını öldürmeleri hakkında nakledilen aşağıdaki olay ibret vericidir:
Rivayet edildiğine göre, Peygamber (sav)'in ashabından bir adam, Resulullah’ın (sav) huzurunda devamlı sıkıntılı ve kederli dururmuş. Bir sefer Resulullah (sav) ona sormuş: "Ne diye üzüntülüsün?" O da “Ey Allah'ın Resulü!” demiş. “Ben, cahiliye döneminde bir günah işledim. Müslüman olsam dahi Allah'ın o günahımı bana bağışlamayacağından korkuyorum.” Hz. Peygamber, ona "Bu günahını bana bildir" demiş. Adam “Ey Allah'ın Resulü, ben kız çocuklarını öldürenlerden idim. Benim bir kız çocuğum oldu. Hanımım onu öldürmeyip bırakmam için bana yalvarıp yakardı. Ben de onu öldürmedim. Nihayet büyüdü, yetişti. En güzellerden bir kadın oldu. Evlenmek için ona talip ol­dular. Ancak hamiyet [kıskançlık duyguları] beni sardı. Ne onu evlendirme­ye gönlüm tahammül etti, ne de evde kocasız bırakmaya. Hanıma: Filan fi­lan kabileye, akrabalarımı ziyaret etmek üzere gitmek istiyorum, kızını da be­nimle gönder, dedim. Annesi bundan dolayı sevindi, elbiselerle, süs ve ta­kılarla onu süsledi. Bu hususta kendisine ihanet etmemem için benden sözler aldı. Kızımı alıp bir kuyu başına gittim. Kuyuya baktım. Kız, kendisi­ni kuyuya bırakmak istediğimi anladı. Bana sımsıkı sarılıp ağlamaya ve: Ba­bacığım bana ne yapmak İstiyorsun dedi, ben de ona merhamet ettim. Bir daha kuyuya baktım. Yine hamiyet gelip beni buldu. Yine kız bana sarıldı ve şöyle demeye koyuldu: Babacığım, annemin emanetini zayi etme. Ben, bir kuyuya bakıyor, bir de kıza bakıyor ve şefkat duyuyordum. Nihayet şey­tan bana galip geldi. Onu yakaladığım gibi baş aşağı kuyuya attım. Kuyuda bana: Babacığım beni öldürdün, diyordu. Sesi kesilinceye kadar orada durdum, sonra da geri döndüm.” Bunun üzerine Resulüllah (sav) da, ashabı da ağladı ve şöyle buyurdu: "Şayet cahiliyede yaptıkları dolayısıyla her han­gi bir kimseyi cezalandırmam bana emredilmiş olsaydı, şüphesiz seni ceza­landırırdım.[36]*



*İşte Kuran, Enam Suresi



Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim