• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

113Tevbe Suresi 1-19, 28-29, 31-32








Mushafta Bozuntu Yapılan Ayetler



Tevbe Suresi 1-19, 28-29, 31-32




Hatalı Çeviri:
1. Allah ve Resûlünden kendileriyle antlaşma yapmış olduğunuz müşriklere bir ihtar!
2. (Ey müşrikler!) Yeryüzünde dört ay daha dolaşın. İyi bilin ki siz Allah'ı âciz bırakacak değilsiniz; Allah ise kâfirleri rezil (ve perişan) edecektir.
3. Hacc-ı ekber (en büyük hac) gününde Allah ve Resûlünden insanlara bir bildiridir: Allah ve Resûlü müşriklerden uzaktır. Eğer tevbe ederseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. Ve eğer yüz çevirirseniz bilin ki, siz Allah'ı âciz bırakacak değilsiniz. (Ey Muhammed)! o kâfirlere elem verici bir azabı müjdele!
4. Ancak kendileriyle antlaşma yaptığınız müşriklerden (antlaşma şartlarına uyan) hiçbir şeyi size eksik bırakmayan ve sizin aleyhinize herhangi bir kimseye arka çıkmayanlar (bu hükmün) dışındadır. Onların antlaşmalarını, süreleri bitinceye kadar tamamlayınız. Allah (haksızlıktan) sakınanları sever.
5. Haram aylar çıkınca müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün; onları yakalayın, onları hapsedin ve onları her gözetleme yerinde oturup bekleyin. Eğer tevbe eder, namazı dosdoğru kılar, zekâtı da verirlerse artık yollarını serbest bırakın. Allah yarlığayan, esirgeyendir.
6. Ve eğer müşriklerden biri senden aman dilerse, Allah'ın kelâmını işitip dinleyinceye kadar ona aman ver, sonra (müslüman olmazsa) onu güven içinde bulunacağı bir yere ulaştır. İşte bu (müsamaha), onların, bilmeyen bir kavim olmalarından dolayıdır.
7. Mescid-i Haram'ın yanında kendileriyle antlaşma yaptıklarınızın dışında müşriklerin Allah ve Resûlü yanında nasıl (muteber) bir ahdi olabilir? Onlar size karşı dürüst davrandıkları müddetçe siz de onlara dürüst davranın. Çünkü Allah (ahdi bozmaktan) sakınanları sever.  
8. Nasıl olabilir ki! Onlar size galip gelselerdi, sizin hakkınızda ne ahit, ne de antlaşma gözetirlerdi. Onlar ağızlarıyla sizi razı ediyorlar, halbuki kalpleri (buna) karşı çıkıyor. Çünkü onların çoğu yoldan çıkmışlardır.
9. Allah'ın âyetlerine karşılık az bir değeri (dünya malını ve nefsânî istekleri) satın aldılar da (insanları) O'nun yolundan alıkoydular. Gerçekten onların yapmakta oldukları şeyler ne kötüdür!
10. Bir mümin hakkında ne ahit tanırlar ne de antlaşma. Çünkü onlar saldırganların kendileridir.
11. Fakat tevbe eder, namaz kılar ve zekât verirlerse, artık onlar dinde kardeşlerinizdir. Biz, bilen bir kavme âyetlerimizi böyle açıklıyoruz.
12. Eğer antlaşmalarından sonra yeminlerini bozarlar, ve dininize saldırırlarsa, küfrün önderlerine karşı savaşın. Çünkü onlar yeminleri olmayan adamlardır. (Onlara karşı savaşırsanız) umulur ki küfre son verirler.
13. (Ey müminler!) verdikleri sözü bozan, Peygamber'i (yurdundan) çıkarmaya kalkışan ve ilk önce size karşı savaşa başlamış olan bir kavme karşı savaşmayacak mısınız; yoksa onlardan korkuyor musunuz? Eğer (gerçek) müminler iseniz, bilin ki, Allah, kendisinden korkmanıza daha lâyıktır.
14. Onlarla savaşın ki, Allah sizin ellerinizle onları cezalandırsın; onları rezil etsin; sizi onlara galip kılsın ve mümin toplumun kalplerini ferahlatsın.
15. Ve onların (müminlerin) kalplerinden öfkeyi gidersin. Allah dilediğinin tevbesini kabul eder. Allah bilendir, hikmet sahibidir.  
16. Yoksa, Allah, sizden, cihad edip Allah, peygamber ve müminlerden başkasını kendilerine sırdaş edinmeyenleri ortaya çıkarmadan bırakılacağınızı mı sandınız? Allah yaptıklarınızdan haberdardır.  
17. Allah'a ortak koşanlar, kendi kâfirliklerine bizzat kendileri şahitlik ederken, Allah'ın mescitlerini imar etmeye layık değildirler. Onların bütün işleri boşa gitmiştir. Ve onlar ateşte ebedî kalacaklardır.
18. Allah'ın mescitlerini ancak Allah'a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah'tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte doğru yola ermişlerden olmaları umulanlar bunlardır.
19. (Ey müşrikler!) Siz hacılara su vermeyi ve Mescid-i Haram'ı onarmayı, Allah'a ve ahiret gününe iman edip de Allah yolunda cihad edenlerin imanı ile bir mi tutuyorsunuz? Halbuki onlar Allah katında eşit değillerdir. Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.

28. Ey iman edenler! Müşrikler ancak bir pisliktir. Onun için bu yıllarından sonra Mescid-i Haram'a yaklaşmasınlar. Eğer yoksulluktan korkarsanız, (biliniz ki) Allah dilerse sizi kendi lütfundan zengin edecektir. Şüphesiz Allah iyi bilendir, hikmet sahibidir.
29. Kendilerine Kitap verilenlerden Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, Allah ve Resûlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak dini kendine din edinmeyen kimselerle, küçülerek elleriyle cizye verinceye kadar savaşın.

31. (Yahudiler) Allah'ı bırakıp bilginlerini (hahamlarını); (hıristiyanlar) da rahiplerini ve Meryem oğlu Mesîh'i (İsa'yı) rabler edindiler. Halbuki onlara ancak tek ilâha kulluk etmeleri emrolundu. O'ndan başka tanrı yoktur. O, bunların ortak koştukları şeylerden uzaktır.  
32. Allah'ın nûrunu ağızlarıyla (üfleyip) söndürmek istiyorlar. Halbuki kâfirler hoşlanmasalar da Allah nûrunu tamamlamaktan asla vazgeçmez.  







Doğru Çeviri:

Tevbe Suresi 1-19, 28-29, 31-32
 
1,2.Allah’tan ve Elçisi’nden ahitleştiğiniz ortak koşanlara bir ültümatom, kesin uyarı:
“Artık yeryüzünde dört ay daha rahat dolaşın. Ve kesinlikle kendinizin, Allah’ı âciz bırakan olmadığını ve kesinlikle Allah’ın, kâfirleri; Kendisinin ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden kimseleri rezil-rüsva eden olduğunu bilin.”
3,4.Ve “en büyük hac” günü, ortak koşanlardan antlaşma yaptığınız, size hiçbir eksiklik yapmamış ve sizin aleyhinize hiçbir kimseyle yardımlaşmamış kimseler hariç, şüphesiz Allah’ın ve O’nun Elçisi’nin ortak koşan kimselerden ilişiksiz olduğuna dair Allah’tan ve Elçisi’nden insanlara bir bildiri: “Artık eğer hatadan dönerseniz, bu sizin için hayırlıdır. Ve eğer sırt çevirirseniz o zaman şüphesiz kendinizin, Allah’ı âcizleştiren olmadığını biliniz.” Kâfirlere; Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden şu kişilere de acıklı bir azabı müjdele! Artık siz de müddetlerine kadar kendilerine verdiğiniz sözlerinizi tamamlayın. Şüphesiz Allah, Kendisinin koruması altına girmiş kişileri sever.
5.Şu dokunulmaz kılınmış aylar/hac ayları çıktığı zaman da o ortak koşanları nerede bulursanız öldürün, onları yakalayın, hapsedin ve her gözetleme yerinde onlar için oturun. Artık, eğer tevbe ederlerse, salâtı ikame ederlerse [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturur, ayakta tutarlarsa] ve zekâtı/vergilerini verirlerse artık onların yollarını serbest bırakın. Şüphesiz Allah, kullarının günahlarını çok örten, onları cezalandırmayan ve bağışı bol olandır, engin merhamet sahibidir.
6.Eğer ortak koşanlardan herhangi biri aman dilerse, Allah’ın kelâmını dinlemesi için ona aman ver. Sonra onu güvenli yerine ulaştır. Bu, şüphesiz onların bilmeyen bir toplum olmaları nedeniyledir.
7.Mescid-i Haram yanında antlaşma yaptıklarınız hariç, o ortak koşan kimseler için Allah katında ve Elçisi katında herhangi bir antlaşma nasıl olabilir? Artık onlar size karşı doğru durdukça siz de onlara karşı doğru olun. Şüphesiz Allah, Kendisinin koruması altına girmiş kişileri sever.
8-10.Nasıl olabilir ki? Ve eğer onlar, size üstünlük sağlarlarsa, sizin hakkınızda bir yemin ve antlaşma gözetmezler. Ağızlarıyla sizi hoşnut etmeye çalışırlar, kalpleri ise dayatır. Ve onların çoğu hak yoldan çıkmış kimselerdir: Onlar, Allah’ın âyetlerini çok az bir bedelle sattılar da Allah’ın yolundan alıkoydular. Şüphesiz onlar, yapmış oldukları kötü olanlardır. Onlar, herhangi bir mü’min hakkında yemin ve antlaşma gözetmezler. Ve işte bunlar, sınırı aşanların ta kendileridir.
11.Bundan sonra eğer tevbe ederlerse, salâtı ikame ederlerse [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturur, ayakta tutarlarsa] ve zekâtı/vergilerini verirlerse, artık onlar dinde kardeşlerinizdirler. Ve Biz âyetleri, bilen bir toplum için ayrıntılı olarak açıklıyoruz.
12.Ve eğer verdikleri sözden sonra yeminlerini bozar ve dininize dil uzatırlarsa, vazgeçmeleri için o, küfür; Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetme öncüleriyle hemen savaşın. Şüphesiz onlar için sözleşmeler diye bir şey yoktur.
13.Yeminlerini bozan, Elçi’yi yurdundan çıkarmaya azmeden ve üstelik ilk önce size karşı savaşa kendileri başlayan bir toplumla savaşmaz mısınız? Yoksa onlara saygıyla, sevgiyle, bilgiyle ürperti mi duyuyorsunuz? Artık, eğer mü’min iseniz, Allah, Kendisine saygıyla, sevgiyle, bilgiyle ürperti duymaya daha layık olandır.
14,15.Onlarla savaşın ki, Allah, sizin ellerinizle onları cezalandırsın ve onları rezil-rüsva etsin. Sizi de, onlara karşı muzaffer kılsın ve mü’min bir toplumun göğüslerine şifa versin, göğüslerinin kinini gidersin. Allah, dilediğinin tevbesini de kabul eder. Ve Allah, çok iyi bilendir, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapandır.
16.Sizden çaba harcayanları, Allah’ın Elçisi’nden ve inananların astlarından sırdaş/ can dostu edinmeyenleri Allah bildirmeden/ işaretleyip göstermeden bırakılacağınızı mı sandınız? Ve Allah, yaptıklarınızdan çok iyi haberi olandır.
17.Ortak koşanlar, kendilerinin küfrüne; Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedişlerine kendileri şâhit olup dururlarken Allah’ın mescitlerini imar etmeleri söz konusu olamaz. İşte onlar, işleri boşa gitmiş kimselerdir. Ve onlar, Ateş içinde sürekli kalacaklardır.
18.Allah’ın mescitlerini, ancak Allah’a ve âhiret gününe inanan, salâtı ikame eden [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturan-ayakta tutan], zekâtı/vergisini veren ve sadece Allah’a saygıyla, sevgiyle, bilgiyle ürperti duyan kimseler açar ve yaşatırlar. Artık işte onların, kılavuzlandıkları doğru yol üzere olan kimselerden olmaları beklenir.
19.Siz, hac yapanın sularının tedarik edilmesini ve Mescid-i Haram’ın imar edilmesini, Allah’a ve âhiret gününe iman eden ve Allah yolunda çaba gösteren kimse gibi mi yapıyorsunuz? Bunlar, Allah katında eşit olamazlar. Ve Allah, şirk koşarak, küfrederek yanlış; kendi zararlarına iş yapanlar toplumuna kılavuzluk etmez.
28.Ey iman eden kimseler! Ortak koşan bu kimseler sadece bir pisliktirler. Artık bu yıllarından sonra Mescid-i Haram’a yaklaşmasınlar. Eğer yoksulluktan/onların uzaklaşmasıyla kazanç kaybına uğramaktan korktuysanız da Allah sizi dilediğinde armağanlar ile yakında zenginleştirecektir. Şüphesiz Allah en iyi bilen, en iyi yasa koyandır.
29.Kendilerine Kitap verilenlerden, Allah’a ve âhiret gününe inanmayan, Allah’ın ve Elçisi’nin haram kıldığını haram tanımayan ve hak dini din edinmeyen kimseler ile, alçalmış oldukları hâlde cizye verene kadar savaşın.
31.Onlar, Allah’ın astlarından bilginlerini, rahiplerini ve Meryem oğlu Îsâ’yı kendilerine rabler edindiler. Oysa onlar sadece bir tek olan ilâha kulluk etmekle emrolunmuşlardı. Allah’tan başka ilâh diye bir şey yoktur. O, ortak koşanların ortak koştuğu şeylerden de arınıktır.
32.Onlar, Allah’ın nûrunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Hâlbuki Allah, sadece, kâfirler; Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden kimseler hoş görmeseler de Kendi nûrunu tamamlamaya dayatıyor.



Sûrenin ilk 35 âyeti, üç ayrı necmden oluşmaktadır. Birinci necm; 1-19, 28-29, 31-32. âyetlerden, ikinci necm 20-27. âyetlerden üçüncü necm de 30, 33-35 ve 24. âyetlerden oluşmaktadır. Âyetlerin doğru anlaşılması için necmleri resmî Mushaf’tan farklı tertip ettik.


Birinci necm olan 1-19, 28-29, 31-32. âyetler, Rasûlullah’ın sağlığında Müslümanların uyguladıkları hacc ibâdetinin kapanış bildirileridir. Bu bildiriler Allah’tan gelmiş ve Rasûlullah da bunları tebliğ etmiştir. Konuyu, Bakara sûresi’nde haccı ve haccın bitimini konu alan âyetlerde açıklamıştık.



Buradaki âyetler gâyet açıktır. Yalnız, Enfâl sûresindeki şu ilkeyi hatırlatmakta yarar vardır:

58.Eğer bir toplumdan; hâinlik yapmasından korkarsan, aynı şekilde antlaşmayı bozduğunu kendilerine bildir. Şüphesiz Allah, hâin kimseleri sevmez.(Enfâl/58)

 
Burada konu edilen ültimatomlar, işte bu ilâhî ilke kapsamında yapılmıştır. Aksi hâlde anlaşmanın sona erdiği açıkça ilan edilmeksizin, antlaşma yapılmış bir gruba savaş açmak ihanettir. Yaptıkları anlaşmaya rağmen İslâm aleyhine komplolar düzenlemekte olan müşriklere karşı, artık anlaşmaların tek taraflı olarak tanınmadığı bir deklarasyon yayınlanma gereği bundandır.


Pasajda yer alan 29. âyet liyakatsız çevirmenlerin hatalı çevirileri nedeniyle yanlış anlaşılıp yanlış yorumlanabilmektedir. Bu yanlış çevirilerden,

a) Allah elçisinin de Allah gibi teşrî yetkisinin (burada, haramlaştırma) olduğu,

b) her inançsızın, hak dini din edinmeyenlerin cizye verinceye kadar öldürülmeleri gerektiği; dinde baskı yapılabileceği anlamı çıkarılmaktadır.


Halbuki bu âyetin bulunduğu sure, pasaj ve paragraf dikkate alındığında şu gerçekler açıkça görülecektir.


Birinci mesele:
Burada Allah’ın ve Elçisinin haram kılıp da inançsızların haram kılmadığı şey, tek bir şeydir ve o şey, aynı şeydir. Bu da “Yapılmış antlaşmanın tek taraflı bozulması”dır.


Bilindiği üzere Yüce Allah, Kur’an’da ahitlerin yerine getirilmesini emretmiş, ahitleri yerine getirmemeyi; ihaneti haram etmiştir. Bu konu ile ilgili olarak; Nahl/91, İsrâ/34, En’âm/152, Felak suresi, Meâric/22- 35, Bakara/ 177, Ahzâb/ 15, 23, Ra’d/20, Bakara/40 ve Âl-i Imrân/76’ya bakılmalıdır.
Konu bu olunca bu âyetteki “Rasülüllah’ın haram kılması, insanların da haram kılması gerektiği” ifadelerinin anlamı, “Allah’ın haram kıldıklarını haram kabul etmek” demek olur. Âyeti ve konuyu doğru anlamak için dikkate alınması gereken ifade, “İnançsızların da haram kılmaları” ifadesidir. Ki bu ifade, Allah ve elçisinde geçmiş zaman kalıbıyla (حرَم harreme); inançsızlar da geniş zaman kalıbıyla ( يحرِم yüharrimü) gelmiştir. Eğer bu âyetten Rasülüllah’ın da haram koyma yetkisinin varlığı anlaşılırsa, “kendilerine Kitap verilenlerden, Allah'a ve âhiret gününe inanmayan ve hak dini din edinmeyen; üstelik mü’minleri arkadan hançerlemeye çalışan kimseler”in de haram koyma yetkisinin olduğu anlaşılması gerekir.


İkinci mesele:
Âyette konu edilen “Kendilerine Kitap verilenlerden, Allah'a ve âhiret gününe inanmayan, Allah'ın ve Elçisi'nin haram kıldığı şeyi haram kılmayan ve hak dini din edinmeyen bu kimseler ifadesi de belirteçli bir ifadedir. Burada belirtilenler de “sözleşmelerini bozan ve savaş halinde bulunulan inançsızlar” olup kendi hallerine yaşayan tüm inançsızlar ve kitap verilenlenler değildir.


HACC-I EKBER GÜNÜ
Âyetteki, hacc-ı ekber [en büyük hacc] günü ifadesinin, “Arefe günü”, “kurban bayramının birinci günü”, “Minâ’da kalınan bütün günler”, “hacc-ı kıran”, “bütün hacc günleri”, “o yıl Müslümanlarla müşriklerin birlikte haccetmeleri”, “Yahûdi, Hristiyan ve Mecusîlerin bayramlarının da o güne denk düşmesi”, bu güne, “ekber” sıfatının verilmesi, o günde Ebû Bekr’in haccetmesi ve antlaşmaların bozulduğunun ilan edilmesi sebebiyledir” gibi açıklamalar yapılmıştır. Bizce bu, Rasûlullah’ın katılımı ile yapılan hacc olması nedeniyle “en büyük hacc”dır. Zira, Rasûlullah’ın bulunmadığı hacc, Rasûlullah’ın da katılımıyla gerçekleşen hacc seviyesinde olamaz.


Onaltı ayetteki “ya’leme” ifadesinin tahlili ile ilgili ayrıntılı bilgi Sebe/21. ayetin tahlilinde verilmiştir.4*



*İşte Kuran, Tevbe Suresi




Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim