• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

39Araf Suresi 163-166






Hatalı Çevrilen Ayetler



Araf Suresi 163-166






Hatalı Çeviri:
163. Onlara, deniz kıyısında bulunan şehir halkının durumunu sor. Hani onlar cumartesi gününe saygısızlık gösterip haddi aşıyorlardı. Çünkü cumartesi tatili yaptıkları gün, balıklar meydana çıkarak akın akın onlara gelirdi, cumartesi tatili yapmadıkları gün de gelmezlerdi. İşte böylece biz, yoldan çıkmalarından dolayı onları imtihan ediyorduk.
164. İçlerinden bir topluluk: «Allah'ın helâk edeceği yahut şiddetli bir şekilde azap edeceği bir kavme ne diye öğüt veriyorsunuz?» dedi. (Öğüt verenler) dediler ki: Rabbinize mazeret beyan edelim diye bir de sakınırlar ümidiyle (öğüt veriyoruz).
165. Onlar kendilerine yapılan uyarıları unutunca, biz de kötülükten men edenleri kurtardık, zulmedenleri de yapmakta oldukları kötülüklerden ötürü şiddetli bir azap ile yakaladık.
166. Kibirlenip de kendilerine yasak edilen şeylerden vazgeçmeyince onlara: Aşağılık maymunlar olun! dedik.





Doğru Çeviri:

163.Ve onlara, o deniz kıyısındaki kentten de sor. O sırada onlar kulluğa, iyiden iyiye düşünmeye özgülenmiş günde sınırı aşıyorlardı. Kulluğa, iyiden iyiye düşünmeye özgülenmiş günde  aşırı bunalıyorlardı, diğer günlerde ise çok mutluydular. İşte hak yoldan çıkmaları nedeniyle Biz onları böyle belâlandırıyoruz.
164.Ve hani onların içlerinden bir ümmet; önderli toplum, “Allah’ın değişime/ yıkıma uğratacağı ya da çetin bir azapla azap edeceği bir topluma ne diye öğüt veriyorsunuz?” dediği vakit, o uyarıda bulunanlar da dediler ki: “Rabbinize karşı mazeret olsun, bunlar da Allah’ın koruması altına girsinler diye.”
165,166.Ne zaman ki onlar kendisiyle hatırlatma yapılan şeyleri umursamadılar, Biz o kötülükten sakındıranları kurtardık, o zâlimleri de hak yoldan çıkmalarından dolayı şiddetli/ fakir düşüren bir azapla yakaladık. Ne zaman ki onlar kendisiyle yasaklandıkları şeyler konusunda büyüklendiler, Biz de onlara, “Aşağılık maymunlar olun!” dedik.



163.Ve onlara, o deniz kıyısındaki kentten de sor. O sırada onlar kulluğa, iyiden iyiye düşünmeye özgülenmiş günde sınırı aşıyorlardı. Kulluğa, iyiden iyiye düşünmeye özgülenmiş günde aşırı bunalıyorlardı, diğer günlerde ise çok mutluydular. İşte hak yoldan çıkmaları nedeniyle Biz onları böyle belâlandırıyoruz.

Bu ayette İsrailoğullarının her zaman kazanma zihniyetinde oldukları, kazançlarına engel olmasından dolayı ibadet günlerinde bunalıma girdikleri bildirilmektedir. Ancak ayeti böyle anlamak için ilgili sözcüklerin Kur’an’da hangi anlamda kullanıldığının iyi tahlil edilmesi gerekmektedir:


“SEBT” GÜNÜ
Halk arasında “cumartesi günü” olarak bilinen “sebt” günü; insanların günlük yaşamları ile ilgili [dünyevî] işlerini bir taraf bırakıp bunları hiç düşünmeden, sadece Tanrı’nın sözlerini dinledikleri ve bunları derin derin düşünmeye vakit ayırdıkları, dolayısıyla hem bedenlerini hem de ruhlarını dinlendirdikleri gündür.

İsmi “Şabat Günü” olarak geçen “sebt” günü hakkında Kitab-ı Mukaddes’in, çıkış/20 Levililer/19, Sayılar/15, Yeremya/ 17, Hezekieel/20. Bölümlerinde ayrıntılı bilgi bulunmaktadır.

Dünya işlerini bırakıp ibadete tahsis edilen gün olan “sebt” gününün, halk arasında “cumartesi günü” olarak yaygınlaşmasının sebebi, “sebt”in cumartesi günlerinde uygulanmasından kaynaklanmaktadır.

Ayette geçen “hıytanühüm” ifadesi, “hut” sözcüğünün çoğuludur. Genellikle “balık” olarak çevrilen bu sözcük ile ilgili kalem suresinde ayrıntılı bilgi verilmiştir. Ki bu sözcük “bunalım”dan kinayedir.

“Hut” sözcüğünün Kur’an’da yer aldığı pasajlardaki anlatım dikkate alındığında, sözcüğün daima “sebebiyet mecaz-ı mürseli” şeklinde kullanıldığı görülmektedir. Yani, sebep olan “hırs ve doyumsuzluk” zikredilmekte fakat hırsın insanda sebep olduğu “bunalım ve karamsarlık” kastedilmektedir.

Buradan hareketle denilebilir ki, Kehf suresinin 61. ve 63. ayetlerinde geçen Musa peygamberin “hut”u da Yunus peygamberin “hut”u gibi balık değil, düşmüş olduğu bunalımdır, karamsarlıktır.

Bu açıklamalardan sonra, 163. ayetin tahliline başlarken bu ayette İsrailoğullarının aç gözlülüğünün ifade edildiği yönündeki görüşümüzün gerekçesi açıklığa kavuşmuş olmaktadır. Çünkü artık “sebt” yapıldığında gelen “hut”ların balık olmadığı anlaşılmış, bu “hut”ların doymazlık sebebiyle oluşan karamsarlık, bunalım olduğu ortaya çıkmıştır. Buna göre, 163. ayette geçen “sebt” yapılan günde “hut”ların akın akın geldiğine ve “sebt” yapılmadığında gelmediğine dair ifadeden şu anlam çıkmaktadır:

İsrailoğulları “sebt”e uydukları zaman iş yapıp para kazanmadıkları için çileden çıkıyorlar, aşırı derecede sıkıntıya, karamsarlığa, bunalıma düşüyorlardı. Yani, sebt günü İsrailoğullarının bunalımları, sıkıntıları artıyordu. “Sebt”e uymadıkları takdirde ise çalışıp kazanç sağladıkları için doymazlıktan kaynaklanan o sıkıntıya düşmüyorlardı.

“Hut” sözcüğünün 163. ayette “balık” anlamında kullanılmadığının bir başka göstergesi de ayetteki “hîtânühüm [onların hutları]” ifadesi ile “hut”ların kavme izafe edilmesidir. Gerçekte ise balıklar denize aittirler ve kavme ait olmaları söz konusu olamaz.

Bu bilgiler ışığı altında 163. ayetten anlaşılan şudur: Allah’ın kendilerine “Haftada bir gün sebt yapacaksınız; dünya işleriyle uğraşmayacaksınız, ibadet edeceksiniz” dediği İsrailoğulları, sebte uydukları zaman iş yapıp para kazanmadıkları için çileden çıkıyorlar, aşırı derecede sıkıntıya, karamsarlığa, bunalıma düşüyorlardı. Yani, sebt günü İsrailoğullarının bunalımları, sıkıntıları artıyordu.



164.Ve hani onların içlerinden bir ümmet; önderli toplum, “Allah’ın değişime/ yıkıma uğratacağı ya da çetin bir azapla azap edeceği bir topluma ne diye öğüt veriyorsunuz?” dediği vakit, o uyarıda bulunanlar da dediler ki: “Rabbinize karşı mazeret olsun, bunlar da Allah’ın koruması altına girsinler diye.”

Hatırlanacak olursa 159. ayette İsrailoğullarının içinde hakkı gösteren ve hakk ile adaleti uygulayan bilinçli bir grup olduğundan söz edilmişti. Bu ayette de o bilinçli grubun kendi aralarında ikiye ayrıldıkları görülmektedir.

Bu bilinçli grubun içindeki bazı kişiler, uyarıların ve öğütlerin boşa gittiğini görünce diğer öğütçü arkadaşlarına “Söz dinlemeyen şu insanlara niye boş yere öğüt verip nefes tüketiyorsunuz?” diye sormaktadırlar. Daha derin düşündükleri için öğüt vermeye devam edenler ise, vazifelerini yaptıklarına dair Allah’a mazeret beyan edebilmek için uyarı ve öğüde devam ettiklerini, belki bir gün onların da yola gelebileceklerini umduklarını söylemektedirler.

Burada nakledilen yöntem her zaman dikkate alınmalı ve hakkı tavsiye etme işine yılmadan, sabırla devam edilmelidir.



165,166.Ne zaman ki onlar kendisiyle hatırlatma yapılan şeyleri umursamadılar, Biz o kötülükten sakındıranları kurtardık, o zâlimleri de hak yoldan çıkmalarından dolayı şiddetli/ fakir düşüren bir azapla yakaladık. Ne zaman ki onlar kendisiyle yasaklandıkları şeyler konusunda büyüklendiler, Biz de onlara, “Aşağılık maymunlar olun!” dedik.

Dikkat edilirse kurtulanlar daima iman edip salihatı işleyenler [devamlı düzeltmeye yönelik işler yapanlar] olmakta, diğerleri ise cezalandırılmaktadır.

İsrailoğullarının para canlısı, çıkar sağlamayı düşünen kesimine yöneltilen “Aşağılık maymunlar olun!” ifadesi bir başka ayette daha geçmektedir:
65.Ve siz içinizden sebtte/düşünme gününde sınırları aşan kimseleri de elbette bilirsiniz. İşte bundan dolayı onlara, “Sefil maymunlar olun!” dedik. (Bakara/ 65)

Bu ifade ile ilgili olarak, İsrailoğullarına mensup bu suçluların gerçekten maymun olduklarına dair rivayetler ortaya çıkmıştır:
“Yahudiler sabahleyin kendilerinin zelil maymunlar olduğunu gördüler. Onlar üç gün bu şekilde kaldılar. Derken diğer insanlar onları gördü… sonra da yok olup gittiler.” “Yahudilerin gençleri maymun, ihtiyarları ise domuz haline getirildiler.” [88]

Hâlbuki ayetlerde “Biz onları aşağılık maymuna çevirdik” denilmemiş, “Onlara ‘Aşağılık maymunlar olun!’ dedik” denilmiştir. Yani burada, Rabbimizin suçluları maymun hâline getirmesi söz konusu değildir. Ayetteki “Aşağılık maymunlar olun!” ibaresi, suçluların kendi davranışları sonucunda maymuna benzeyeceklerini ifade etmektedir. Yani zımnen onlara “Siz, size verilen kurallara uymaz, bu açgözlülüğü sürdürür, sürekli altına, mala-mülke taparsanız; her yerde ve her zaman para kazanacağız diye her türlü maskaralığı, hokkabazlığı yaparsınız. Madem istiyorsunuz, buyurun, aşağılık maymunlar gibi maskaralık edip durun!” denilmiştir. Nitekim “maymun” sözcüğü, klâsik Arapçada “iştah ve arzuya gem vuramayan taşkın insanlar” için sık sık kullanılan bir sözcüktür. Bu tip doyumsuz insanlara Türkçede de “maymun iştahlı” denmektedir. Diğer taraftan, Tevrat’ta da İsrailoğullarının maymunlaştığı hakkında herhangi bir bildirim yoktur.

Buna benzer bir ifade bir başka ayette daha vardır:
60.De ki: “Allah katında cezaya çarptırılma bakımından bunlardan daha kötüsünü size haber vereyim mi? Allah, kimleri dışlamış ve gazabına uğratmışsa; kimlerden maymunlar, domuzlar ve şeytana tapanlar yapmışsa, işte bunlar, mekânca kötüdür ve yolun doğrusundan daha çok kaybolmuşlardır.”(Maide/ 60)

Maide suresinin 60. ayetindeki Rabbimizin “Biz kıldık” ifadesi, Allah’ın kullarının tüm fiillerinin yaratıcısı olması bakımındandır. Yoksa onları maymunlaştıran, maskara yapan, şeytana taptıran Allah değil, bizzat kendileridir. Yani onlar bizzat kendileri maymun karakterine bürünerek maymun hâline gelmişlerdir.*





*İşte Kuran, Araf Suresi

Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim