• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

39Araf Suresi 199-200





Mealde Bozuntu Yapılan Ayetler


Araf Suresi 199-200



Hatalı Çeviri:
199. (Resûlüm!) Sen af yolunu tut,  iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir.
200. Eğer şeytanın fitlemesi seni dürterse hemen Allah'a sığın. Çünkü O, işitendir, bilendir.





Doğru Çeviri:
199.Sen afvı/ malın fazlasını al, “urf” [örf, Kur’ân âyetleri öbeği] ile emret ve câhillerden de mesafeli dur.
200.Eğer sana şeytândan bir vesvese gelirse de hemen Allah’a sığın. Kesinlikle O, en iyi işiten, en iyi bilendir.


Bu ayetlerde Rabbimiz, peygamberimize hitap ederek ona çevresiyle olan ilişkilerini yönlendirmeye yönelik dört temel görev vermiştir:


1-Afvı al:
 Bu ifade hem malın fazlasını almak [zekât toplamak], hem de hataları bağışlamak, özürleri kabul etmek anlamlarına gelir. Ancak bu ayet indiği dönemde henüz zekât ile ilgili bir yükümlülük bulunmadığından, ifadenin “bağışlamak” diye anlaşılması gerekir. Zaten ayetlerdeki söz akışı da “bağışlamak” anlamına daha uygundur.


Bağışlayıcı olmak, insanlara müsamaha ile yaklaşmak ve çevresine karşı sert davranmamak gibi talimatlar, peygamberimize başka ayetlerde de tekrarlanmıştır:
159.İşte sen, sırf Allah’ın rahmeti sebebiyle onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık onları bağışla, onlar için bağışlanma dile. İşlerde onlara da danış, bir kere de azmettin mi, artık Allah’a işin sonucunu havale et. Şüphesiz Allah, işin sonucunu Kendisine havale edenleri sever.(Âl-i Imran/ 159)

125.Rabbinin yoluna, haksızlık, bozgunculuk ve kargaşayı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkelerle ve güzel öğütle çağır! Ve onlarla en güzel şekilde mücâdele et. Şüphesiz Rabbin Kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, kılavuzlandıkları doğru yolda olanları da en iyi bilendir.(Nahl/ 125)


2- Urf ile emret: "عرفUrf” sözcüğü, bu surenin adı olan "عراف a’raf” sözcüğünün tekili olup hem bu surenin baş tarafında, hem de Mürselat suresinin tahlilinde açıkladığımız gibi öncelikle “Kur’an ayetleri öbeği” anlamına gelir. Bu anlama göre, peygamberimizden istenen ikinci husus çevresine Kur’an ayetleri ile emretmesidir. “Urf” sözcüğü ayrıca “örf, güzel ve hayırlı olan şey” anlamına da gelmektedir. “Maruf” kavramı da “urf” sözcüğünün bu anlamdaki türevlerindendir. Ancak; birinci anlamın ikinci anlamı da kapsadığı düşünülürse, sözcüğün buradaki manasını “Kur’an ayetleri öbeği” olarak anlamak daha isabetli görünmektedir.


3- câhillerden de mesafeli dur: “Cahil” sözcüğü, “düşüncesizce hareket eden, inkârcı, bir şey bilmez” anlamlarına gelir. Konunun akışı içerisinde buradaki anlamı ise, “hisleriyle ve tutkularıyla hareket eden, birden bire kızan, düşüncesiz ve kaba insan” demektir. Bu anlama göre Rabbimiz peygamberimizden böyle insanlara aldırmamasını, onların davranışlarından ve kırıcı sözlerinden etkilenerek maneviyatını bozmamasını istemektedir.

63.Ve Rahmân’ın; yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah’ın kulları öyle kimselerdir ki onlar, yeryüzünde alçakgönüllülükle yürürler ve cahil kimseler kendilerine lâf attığı zaman “Selâm!” derler.
72.Ve Rahmân’ın kulları, yalan yere tanıklık etmezler, boş bir şeye rastladıkları zaman saygın bir şekilde geçerler.(Furkan/ 63,72)

3.Ve onlar, boş şeylerden yüz çeviren kimselerdir, …(Mü’minun/ 3)


4- Şeytandan Allah’a sığın: Burada konu edilen şeytan “İblis” olup peygamberimizin dikkati kendi içinden gelebilecek zarara çekilmiş ve içindeki şeytandan [İblis’ten] Allah’a sığınması istenmiştir.

96.Sen, kötülüğü en güzel bir şeyle sav. Biz onların yakıştırmakta oldukları şeyleri çok iyi biliriz.
97,98.Ve de ki: “Rabbim! Şeytanların kışkırtmalarından sana sığınırım! Ve Rabbim! Onların yanımda bulunmalarından da sana sığınırım.”(Mü’minun/ 96–98)

33,34.Ve Allah’a çağırıp/ yakarıp sâlihi işleyen ve “Ben, Müslümanlardanım” diyen kimseden daha güzel sözlü kim vardır? Ve güzellikle çirkinlik/ iyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel şeyle sav. O zaman, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sımsıcak bir yakın’dır.
35.Bu olgun davranışa ancak sabredenler kavuşturulur, buna ancak büyük bir pay sahibi olan kavuşturulur.
36.Ve eğer şeytandan gelen kötü bir düşünce seni dürtecek olursa hemen Allah’a sığın. Şüphesiz ki O, en iyi duyanın ve en çok bilenin ta kendisidir.(Fussılet/ 33–36)

98.Öyleyse Kur’ân öğrenip öğrettiğin zaman Racim Şeytan’dan; [aklınıza hemen geliveren, iyiden iyiye düşünme sonucu olmayan, sizi mahvedecek mesnetsiz düşünceler üreten yetiden] Allah’a sığın.
99,100.Şüphesiz ki iman etmiş ve Rablerine işin sonucunu havale eden kimseler üzerinde Şeytan-ı Racim’in hiçbir zorlayıcı gücü yoktur. Onun zorlayıcı gücü, ancak kendisini, yardımcı, yol gösterici, koruyucu yakın edinenler ve Allah’a ortak koşanların ta kendileri olan kimseler üzerinedir.(Nahl/ 98–100)


ŞEYTANDAN ALLAH’A SIĞINMAK:
Şeytandan Allah’a sığınmak, “Euzu billahi mineşşeytanirracim [Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım / Allah’ım, şeytandan sana sığınırım, beni ondan koru!]” demek değildir.

Şeytandan Allah’a sığınmak:
-  Şeytan tipler ve güçler tarafından dayatılan düşünce ve amelleri hemen Allah’ın gönderdiği Kur’an terazisinde tartmaktır.
-  Şeytanın aklımıza, fikrimize zerk ettiği zehirleri Allah’ın Kur’an’da bize ikram ettiği panzehirle tedavi etmektir.
-  Doğruyu Allah’tan öğrenip şeytanın bizi saptırmasına engel olmaktır.
-  Fırtınaya tutulan geminin hemen limana sığınması gibi, derhal Kur’an’a sarılıp problemleri Kur’an ile çözmektir. Bilinmelidir ki, anlamadan Kur’an okumakla bu problemler çözülemez.


Günümüzde bu konuya örnek olabilecek çok sayıda şeytanî vesvese türü mevcuttur. Bu vesveseler birçok yönden insanların hayatına sokulmaya çalışılmaktadır. Bunlardan bir tanesini somut bir örnek olarak sunmanın yararlı olacağı kanısındayız:
Mütedeyyin olmakla beraber bilgisiz ve sıradan insanlara yüzyıllardır şöyle telkinlerde bulunulmaktadır: “Şu kandil gecesinde şu kadar rekât namaz kılar, şu kadar sayıda tespih çekersen, bütün günahların affolur ve cennete gidersin!” Bu telkin ve öneriler ilk bakışta insanların hoşuna gitmekte, daha doğrusu işlerine gelmektedir. Çünkü insanın dünyaya gelişinden itibaren onun “karin”i olarak faaliyet gösteren şeytan [İblis], bu teklif üzerine hemen harekete geçip bir ham düşünce üretmekte, önerilen bu kolay davranışları yaparak cenneti ucuza elde etme fikrini insana “süslü” göstermektedir. Böylece insan, kendisine yapılan bu tür telkin ve öneriler ile hem Allah’ın bildirdiği dışında bir yolla cennet vadeden şeytanların, hem de bu yolu kendisine süslü gösteren beynindeki İblis’in vesveseleri ile karşı karşıya kalmaktadır. İşte, Rabbimizin kendisine sığınılmasını istediği şeytan vesvesesi bu ve buna benzer kuruntulardan oluşmaktadır. Ancak ayetteki ifadelerden anlaşıldığına göre, bu sığınma lâfla olmamaktadır. Zira ayette “Allah’a sığınırım de!” veya “Allah’a sığınmak istiyorum de!” değil, “Allah’a sığın!” denmektedir.


O hâlde yapılacak iş, yukarıda da söylediğimiz gibi, insanın kendisini sadece Allah’ın sözlerine teslim etmesidir. Nitekim yukarıda verdiğimiz örnek için insan “Cennetin bedeli nedir Ya Rabbi!” diye Allah’a sığınmak isterse, Allah’ın cevabını Kur’an’da bulacak ve bu bedelin “mütteki olmak, ebrardan olmak, malını ve canını Allah’a satmak” olduğunu öğrenerek kendini hem o teklifi yapan yalancı şeytanların, hem de beynindeki İblis’in vesvesesinden kurtarabilecektir.


Sonuç olarak insan mutlaka aklını çalıştırmaya yönelmeli ve bu tarz yalanlarla sürekli vesvese veren şeytanlardan korunmak için Allah’a, O’nun kitabına sığınmalıdır. Böyle yapmalıdır ki, Âdem ve eşi gibi hataya düşmesin.*




*İşte Kuran, Araf Suresi

Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim