• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

56Saffat Suresi 83-84, 88-89





Mealde Bozuntu Yapılan Ayetler


Saffat Suresi 83-84, 88-89





Hatalı Çeviri

83. Şüphesiz İbrahim de onun (Nuh'un) milletinden idi.
84. Çünkü Rabbine kalb-i selîm ile geldi.
85. Hani o, babasına ve kavmine: Siz kime kulluk ediyorsunuz? demişti.
86. «Allah'tan başka bir takım uydurma ilâhlar mı istiyorsunuz?»
87. «O halde âlemlerin Rabbi hakkındaki görüşünüz nedir?»
88. Bunun üzerine İbrahim yıldızlara şöyle bir baktı.
89. Ben hastayım, dedi.





Doğru Çeviri:
83.Hiç kuşkusuz İbrâhîm de Nûh'un grubundandı.
84.Hani o Rabbine selim bir kalple gelmişti.
88-89.Çünkü İbrâhîm, yıldızlara öyle bir bakış baktı ki! Sonra da ‘Şüphesiz ben sancılıyım/fikir sancısı çekiyorum’ dedi.



Nuh peygamber ve kavminin anlatıldığı kıssadan sonra, geçmişe ait verilen örneklerin ikincisi İbrahim peygamber ve kavmidir. İbrahim (as) ile ilgili pasajda İbrahim’in kavmi ile olan mücadelesi ve kendi hayatına ait bölümler ayrı paragraflar halinde verilmiştir. İbrahim ile ilgili bu pasajda anlatılanlar, arka arkaya aynı zamanda olmuş olaylar değildir. Ayrıca olaylara çok kısa olarak sadece işarette bulunulmuştur. Burada bir tek sözcüğün bile İbrahim’in hayatının çok uzun bir safhasına işaret ettiği dikkatten kaçırılmamalıdır.


Pasajın girişinde Rabbimiz, İbrahim’i, Nuh’un şiasından [Nuh taraftarı, Nuh’un gönüldeşi, inanç olarak onu izleyen] ve Rabbine “selim bir kalp” ile gelmiş [sağlıklı duruma gelmiş, tam mutmain olmuş] biri olduğunu bildirmiştir.


Bu ayet gurubunda, İbrahim’in nasıl aklını kullandığı [tefekkür ettiği] ve Allah’ı tanıyıncaya kadar nasıl fikir sancıları çektiği anlatılmakta, sonunda da zihnindeki tüm istifhamları gidererek “kalb-i selim”e ulaştığı bildirilmektedir. İbrahim’in (as) iman ve tevhid serüveni anlatılırken aynı zamanda her insanın da Rabbini taklitle değil, tahkikle ve mutmain olarak tanıması gerektiğine işaret edilmektedir.


75.Ve Biz, kanıt elde etmesi ve kesin inananlardan olması için İbrâhîm'e göklerin ve yerin mülkiyeti ve yönetimini böylece gösteriyorduk.
76.Bu nedenle İbrâhîm, üzerine gece bastırınca, bir yıldız gördü, “Bu, benim rabbimdir” dedi. Sonra yıldız batınca, “Ben batanları sevmem” dedi.
77.Sonra ay'ı doğarken görünce de, “Bu, benim rabbimdir” dedi. O da batınca, “Andolsun ki Rabbim bana doğru yolu göstermeseydi, kesinlikle ben sapkınlar toplumundan olurum” dedi.
78,79.Sonra güneşi doğarken görünce de, “Bu benim rabbimdir, bu daha büyük!” dedi. Sonra o da batınca, “Ey toplumum! Şüphesiz ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden uzağım. Kesinlikle ben hanif; bâtıl inançlardan dönmüş biri olarak yüzümü, gökleri ve yeri yoktan var edene/yok edecek olana çevirdim ve ben ortak koşanlardan değilim” dedi.(En’am/75- 79)


260.Bir zamanlar İbrâhîm de, “Ey Rabbim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster!” demişti. Allah, “İnanmadın mı ki?” dedi. İbrâhîm, “İnandım, fakat kalbim tüm soru işaretlerini gidererek rahata kavuşsun diye” dedi. Allah, “Hemen kuşlardan dördünü tut da onları kendine alıştır. Sonra her dağın üzerine onlardan bir parça bırak. Sonra da kuşları çağır, koşa koşa sana gelecekler. Ve bil ki, Allah, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olandır, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapandır” dedi.(Bakara/260)


131.Rabbi o'na, “Sağlamlaştıran [esenlik, mutluluk kazandıran] biri ol!” dediği zaman İbrâhîm, “Ben âlemlerin Rabbi için sağlamlaştıran [esenlik, mutluluk kazandıran, insanların İslâm dinine girmesini sağlayan] biri oldum” dedi.(Bakara/131)


KALB-İ SELİM: “Sağlam, hastalıksız, evrendeki mucizeler karşısında hiçbir şüphesi ve zihinsel sancısı kalmamış, tamamen mutmain olmuş kalp” demektir. Bir başka ifade ile; salih ve temiz, yani akidevî ve ahlâkî noksanlıklardan arınmış, şirk, küfür, şek ve şüpheden, isyan ve itaatsizlikten uzak bir inanç, kanaat demektir.


Bu ayetlerde “sekım” ile “selim kalp” karşıt anlamlı olarak gösterilmiştir.


سقيم Sekım”, bedene özgü hastalık, illet demektir. Hastalık bedende de olabilir, nefiste [zihinde] de... Nitekim Allah “Onların kalbinde hastalık vardır” (Bakara/10) buyurmuştur.


Birçoğu “sekım” sözcüğünü sadece bedensel hastalık olarak kabul ettiğinden, “hastayım”sözünü rivayetlerle de destekleyerek İbrahim’in yalan söylediği görüşünü ortaya atmıştır. Bu tertibi Buhari “Peygamberler”, “Sözleşmeler”, ve “Nikâh” bölümlerinde; Müslim ise “Fezail” bölümünde nakletmiştir.


Buhari’deki rivayet şöyledir:
... Muhammed b. Sîrîn'den, o da Ebû Hureyre'den tahdîs etti. O şöyle demiştir: İbrahim Peygamber yalnız üç defa ya​lan söylemiştir: Bunlardan ikisi Azîz ve Celîl olan Allah'ın zâtı ve rızâsı içindir: Puta tapanlara "Ben hastayım" demesi ve "Belki put​ların şu büyüğü bu kırma işini işlemiştir" demesi. Rasûlullah üçün​cüsü için de şöyle demiştir: "İbrahim günün birinde (bir kadın güzeli olan eşi) Sâre ile beraber ansızın cebbarlardan azılı bir zâlimin mem​leketine uğrayıvermişti. Adamları tarafından o zalim hükümdara:

- Şehre yolcu bir kimse gelmiştir. Beraberinde insanların en gü​zeli bir kadın vardır, diye haber verildi.

Zalim melik, İbrahim'e haber gönderdi. Geldiğinde Sâre'den söz ederek:
- Bu kadın kimdir? diye sordu. İbrahim:

- [Din yönünden] kız kardeşim, dedi. Sonra İbrahim, Sâre'nin yanına geldi ve:

- Yâ Sâre, yeryüzünde [bizim îmân ettiğimiz esâslara] benden ve senden başka îmân eden hiçbir kişi yoktur. Bu melik bana seni sordu. Ben de ona senin benim kız kardeşim olduğunu haber verdim. Sakın benim sözümü yalan çıkarma, dedi.

Arkasından zalim melik Sâre'ye elçi gönderip çağırttı. Sâre onun yanına girince melik eliyle Sâre'ye uzanmaya davrandı, bu anda adam bir hâle yakalandı, nefesi boğuldu. Hemen Sâre'ye:

- Benim için Allah 'a duâ et, ben sana zarar vermeyeceğim, dedi. Sâre, Allah 'a (onun çözülmesi için) duâ etti. Duanın akabinde adam o hâlden salıverildi. Sonra Sâre'ye ikinci defa uzandı. Bu sefer de bi​rincideki gibi yahut ondan daha şiddetli bir hâle yakalandı. Yine Sâre 'ye:

- Benim için Allah 'a duâ et, ben sana zarar vermeyeceğim, dedi. Sâre yine dua etti, o da yine çözüldü ve kapıcılarından bâzısını çağırdı da:

- Sizler bana insan getirmediniz, sizler bana ancak bir şeytan getirdiniz, dedi.

Akabinde Hâcer'i Sâre'ye hizmetçi olarak hediye etti. Sâre, İbrahim’e geldi. İbrahim, dikelmiş namaz kılıyordu. Eliyle "Mehye" yani “hâlin nedir?” diye işaret etti. Sâre:

- Allah kâfirin yâhut fâcirin tuzağını kendi göğsüne çevirdi ve Hâcer'i de bana hizmetçi verdi, dedi."
Ebû Hureyre: İşte bu Hâcer sizin ananızdır, ey sema suyunun oğullan, demiştir.”


Bu konuya ait Razi’nin kanaati de şöyledir:
Bazı kimseler, İbrahim [a.s]'in bu sözünün yalan olduğunu ve bu hususta, Hz. Peygamber [s.a.s]'in, "İbrahim ancak üç yalan söylemiştir" buyurduğunu rivayet etmişlerdir. Ben bu kimselere bu hadisin kabul edilmemesi gerektiğini, çünkü Hz. İbrahim [a.s]'e yalan nisbet etmenin caiz olamayacağını söylediğimde, bu kimse, "Sen nasıl olur da âdil râvinin yalan söylediğini söylüyorsun?" deyince, ben de dedim ki: "Yalanın, râvi ile Allah'ın dostu İbrahim [a.s]'e nisbet edilmesi hususunda bir tereddüt meydana geldiğinde, bu yalanın râviye nisbet edileceği zarureten bilinen bir husustur. Hem sonra, hadisteki "yalan" ile, "yalana benzer bir haber" manasının kastedilmiş olması niçin söz konusu olmasın?"
Anlaşılıyor ki, İbrahim’in ayette konu edilen hastalığı, baş ağrısı, diş ağrısı, mide ağrısı, grip ve nezle cinsinden bir hastalık değildir. Üstelik İbrahim (as) klasik eserlerde yer aldığı gibi, “Ben hastayım!” derken yalan da söylememiştir. O gerçekten hastadır; fikir sancısı çekmektedir:


İbrahim peygamber, melekût bilgisi sayesinde Allah’ı tanımış, bu tanıma sürecinde de fikir işkencesi, zihinsel sancılar çekmiştir. Sonunda O’na teslim olmuş, samimi ve sağlam bir gönül ile O'na yönelmişti. O bir hanif idi, gönlünde şirkten hiç eser yoktu.


Dünyanın farklı köşelerinde afak ve enfüsteki ayetlere bakarak fikir işkencesi çekmiş, sonunda da tek Allah inancına [tevhid akidesine] ulaşmış birçok düşünür, edip kimseler çıkmıştır.*


*İşte Kuran, Saffat Suresi








Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Takvim